- Kategori
- Müzik
Seslerin dansı: Müzik
harp
Kim müziği anlarsa Evreni (kozmosu ) anlar.
Eski Mısır atasözü
İnsan, içerisinde doğduğu dünyayı, kendisine verilen duyularla algılar. Bu duyular içinde en çok kullandığı algılama araçlarından biriside işitme duyusudur. Sesler işitme duyusu sayesinde, fizik boyutundan bir parçadır. Doğan çocuğun ağlamsı, gök gürültüsü, su sesi hep bunun yansımalarıdır. İnsan diğer eylemlerinde özgür olduğu gibi işitme eyleminde de özgürdür. Bunun içindir ki hoşlandığı seslere ritm, ahenk, armoni, kalıplarıyla beraber müzik ismini vermiştir. Mistisizim ve ezoterizm (batinilik ve içrekesellik) ile iç içedir. Bunun temelleri şimdiki bilgilere göre eski mısır uygarlığına kadar gitmektedir. Antik Yunan’da Dionisos ayinleri dağ ve tepelerde gece karanlığında gece karanlığında başlardı. Meşalelerin belirsiz aydınlığı altında yüksek tonda bir musiki duyulurdu.
Karga sesi ile bülbül sesine, araç sesi gürültüsü ile su sesine karşı aynı duyguları taşımaz. Seslerin insan üzerinde şaşırtıcı bir etkisi vardır. Yaklaşık iki bin beş yüz yıl önce Yunanlı filozof Pythagoras ve Çinli filozof Konfüçyüs olduğunu biliyoruz. Bu filozoflar, seslerin insan duyguları üzerindeki etkisinden söz ederek çok uzun yıllar sonra ortaya atılacak modern yaklaşımların temellerini atmışlardır. Yine antik Yunan filozofu Eflatun, ideal devletinde (ütopya) insanın ruhunu müzikle dinlendirmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Eski Yunanda Mora yarımadasındaki “Epidaure” ve Bergama’daki “Pergaminon” gibi yerlerde de müzikle tedavi yöntemi uygulanıyordu. Günümüzün çağdaş eğitim yaklaşımlarının tamamında (özellikle çoklu zeka yaklaşımı gibi )müziğin önemi açık olarak vurgulanmıştır. Bugün yapılan araştırmalarda müzikle ilgilenen çocukların diğerlerine göre çok daha başarılı olduklarını ortaya koymaktadır.