Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Kuşkayası (Turgut Erbek)

http://blog.milliyet.com.tr/kuskayasi

26 Ekim '06

 
Kategori
Edebiyat
 

Sesli konuşun

Sesli konuşun
 

öztürk uğraş'ın bir kitabı


Bugün kütüphanemdeki kitapları karıştırırken, genç yaşta yitirdiğimiz şair bir arkadaşın kitabı ilişti gözüme. Günlerce arayıp da bulamadığım kitap... Şairinin aramızdan sessizce ayrıldığı yetmiyormuş gibi, kitabı da göremeyeceğim yere saklanmış. Şairin adını duydunuz mu bilmiyorum. Öztürk Uğraş. Kars’ın Susuz ilçesine bağlı Çamçavuş köyünden. Fakir bir ailenin dokuz çocuğundan biriydi…

Her şeyi dün gibi anımsıyorum. Şehirde okuyan iki kardeş, bizim mahallede bir ev kiralamışlardı. Ev dediğim de bir odadan ibaretti. Bir yatak, bir tencere, bir gazocağı, birkaç tabak ve kaşıktan başka eşyası olmayan, izbe bir yer. Arada bir ders çalışma bahanesiyle onlara giderdim. İşin ilginç tarafı, yaşlarımız gibi isimlerimiz de aynıydı. Onun ağbisinin ismi Turgut, benim kardeşimin ismi de Öztürk. Hepimiz bir araya gelince gırgır şamata eksik olmazdı. Turgut tam bir fıkra ustası... Gülmekten karnımıza ağrılar girer, gözlerimizden süzülen yaşlar çenemize doğru yuvarlanırdı.

Okullar tatil olunca köye gitmezlerdi. Bulduğumuz her işte çalışır harçlıklarımızı, kitap ve defter paramızı biriktirirdik. Yapmadığımız iş yoktu. Düşük bir ücretle tepelerden ve yamaçlardan söktüğümüz kocaman taşları traktöre doldurarak getirip ev yapan insanların kapısına boşaltırdık. Sırtımıza aldığımız taşlar, bize tüy gibi hafif gelirdi. Bazen de hasat zamanı patosa tahıl atmaya veya traktörle sap getirmeye giderdik. Gece ay ışığında söylediğimiz türküler ve maniler yıldızlara kadar ulaşırdı. Hafta sonu paramızı alıp sinemaya veya Millet Bahçesi’nde bir sanatçı dinlemeye gittiğimizde ne yorgunluğu anımsardık, ne de uykusuzluğu.

Okulu bitip yaşam kavgasına başlayınca, birbirimizi kaybettik... On sekiz yıl sonra adaşımla İzmir’de karşılaşmamız, tatlı bir tesadüften başka bir şey değildi. Birbirimize sarılarak ağlamamız, yanımızdan geçenleri de şaşkına çevirmişti. Öztürk’ün İstanbul da olduğunu ve bir şiir kitabı çıkardığını söyledi. Birkaç gün sonra kitap elime ulaştı. ''Sesli Konuşun'' ilk şiirinin ismini vermiş.

Varıp kapılarınıza / mimlenenlerin resimlerini / asacaklar / yatırıp erkeğinizin / iman tahtasına / süngü / ya da dipçik dayayacaklar / sesli konuşun korkuyorlar /

O saf ve kabına sığmayan Anadolu çocuğunun, kent yaşamından bunaldığını bu şiiriyle anlıyoruz.

Gel yanı başıma otur / gurbet ciğerlerimi çürütmüş benim / yemlik suları iyi gelir dediler / sen de dersin / ***

Beni en çok etkileyen şiiri Kars için yazdığıdır. Seksenli yıllarda gazeteler, Kars’ın elli milyara satılığa çıkarıldığını yazıyordu. Hepimizi derinden etkileyen o haber, Öztürk’ün dizelerine farklı şekilde yansımış. Şiir çok uzun ve dört bölümden oluşuyor.

Elli milyara satılan şehrim / anam avradım olsun ki / seni gözyaşımın rengi gibi severim/ ilkyaz çiçeklerinden / yada Rus Saldatlarının / kirli destanlarından söz edelim mi / sen benim yüreğimin toprak bütünlüğüsün /

Seni unutmak mümkün mü Öztürk Uğraş. İçini güzel dizelerle doldurup, bizlere bıraktığın kitaplarınla sen zaten ölümsüzlüğe ulaştın.

 
Toplam blog
: 72
: 1492
Kayıt tarihi
: 23.07.06
 
 

Edebiyata ortaokul yıllarında şiirle merhaba dedim. O yıllarda şiirlerim ve yazılarım yöresel gezete..