Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Sessiz Bir Veda

Sessiz Bir Veda
 

Sessizlik büyüyor. Sessizlik çok fazla büyüyor, dedi kadın. Kocaman, güzel ve bir o kadar umutsuz gözlerini adamın gözlerine dikerek. Huzursuz, tedirgin bir şey sinsice içimde kök salıyor, diye ekliyor sonra.

Adam cevap vermiyor. Sadece kadının gözlerine bakıyor. Kadının yaşadığı, kendininse uzak olduğu sessizliği çoğaltmak istercesine...

“Rengi yok. Evet, evet sessizliğin rengi yok. Seçemiyorum. Yaşanan bir savaş sonrasında arta kalan ölüm sessizliğine benziyor bu. Ve ben ağzımı açıp tek bir kelime bile edemiyorum görmediğim ama iliklerime kadar geçmiş olan bu yoğunluğa...

Bu yap-boz oyununda bir parça, evet sadece bir parça eksik. Ve ben hangisi olduğunu bilmeden, doğru olan parçaları da çıkartıp yerlerinden, yaşamımı göz göre göre harcıyorum kendi ellerimle. Bana senden başka kimse yardım edemez bunun sende farkındasın. Çünkü sen de bu sessizliğin, bu oyunun, ve yazık ki hala hayatımın bir parçasısın.

Bana en azından doğru kelimeyi bulmam için bir ses ver. Eksik parçayı görmem için yol göster. Yaşanan güzel anların hatırına senin başlattığın, benim körüklediğim bu sessizlikte yok olup gitmeme izin verme.”

Kadın sustu. Adamın inadına yeşil, inadına güzel ve inadına sessiz gözlerine baktı bir süre. Sonra masadan kalkıp koşar adım uzaklaştı oradan. Adamın yeşil, güzel ve sessiz gözleri bir süre kadının sandalyesinde kalan koyu, ağır sessizlikte kaldı...

Kadın bekledi. Günler ve hatta aylar geçmesine rağman bekledi. Ama adamdan hiçbir ses gelmedi. Kadın sessizlikle yaşamayı, sessizlikle barışık olmayı kendi kendine, beklerken öğrendi.

Sessizliğin dilini keşfetti önce, sessizliğe anlam vermeyi...Sessizliği görmeyi...Kendi kendine düşündü çoğu zaman. Bu gerçekten bir savaş mıydı? Kendine mi yenilmişti yoksa O’na mı? Belki de her iki cepheden de bozguna uğramıştı bu isimsiz savaş meydanında. Neye karşı ve niye savaştığını bile anlayamadan –kimse fikrini sormamıştı bile- kendini kopkoyu bir sessizliğin ortasında buluvermişti işte. Oysa o savaşlardan hiç hazzetmezdi.

Bir zamanlar düşman bellediği sessizlikle şimdi paylaştığı dostluğu düşündü sonra. Farkında bile olmadan kendisine bir dost edinmesini sağlayan gözleri yeşil, güzel ve sessiz adamı düşündü. Ne kadar temiz ve beyaz olduğu meçhul bir sayfayı aynı şekilde geride bırakıp, üzerine çevrilen bir sürü sayfayı...

Aylar sonra aynı mekanda, ayrı insanlar olarak karşılaştılar günün birinde. Kadın kafasını kaldırdı ve yeşil, güzel ve bir o kadar sessiz gözlerle karşılaştı birden.

Birbirlerinin gözlerine eskiye dair bir sürü anıyı bıraktılar sessizce. Kadın önce kırgınlığını belirtti. Sonra da ondan bir ses beklerken öğrendiklerini anlatıverdi bir çırpıda. Ve sessizce teşekkür edip, gözlerini masasını paylaştığı insanlara çevirdi. Sohbetlerine kaldıkları yerden devam ettiler.

Adam kalktı. Ve koşar adım ayrıldı oradan. Kadının gözleri bir süre adamın gidişinde, ve sandalyesinde bıraktığı koyu, ağır sessizlikte kaldı...


Resim: Salvador Dali


*** "Anadolu'da bir kızım var, öğretmen olacak" projesi için;
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=45243

 
Toplam blog
: 246
: 980
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

30’ lu yaşların ağırlığında geçiyor artık yaşam ama teğet geçerek, ama kurcalayıp didikleyerek...İst..