Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Temmuz '17

 
Kategori
Çocuk Psikolojisi
 

Sessiz çığıklar

Sessiz çığıklar
 

Aslında ilk ebeveynleri ele alarak başlamak gerek. Kendinizi ne kadar tanıyorsunuz? Verdiğiniz cevap çocuğunuza göstereceğiniz davranışın temeli olacak.

Şöyle düşünün kendi ailenizden hep şiddet görmüş, sevilmemiş ya da öyle olduğunu düşünüyorsunuz. Kendi kendinize 'benim çocuğum olsa ben böyle yapmayacağım, ona hep şevkat göstereceğim' diye içinizden geçirirsiniz fakat durum hiç de düşündüğünüz gibi değil. Üsküdar Üniversitesi NPISTANBUL Hastanesi'nden uzaman psikolog Aziz Görkem Çetin, aile içi şiddetin başrolünde olan erkeğin kendisininde aile içi şiddet ortamına maruz kaldığını belirterek, 'şiddete maruz kalan bir çocuk şiddete yönelik eğilim gösterir' . Yani sorunun cevabı çok derinlerde ve zincirleme birbirine bağlı.

Üsküdar Üniversitesi'nde katılmış olduğum bir söyleşide Cüceloğlu durumu şöyle açıklar; son yıllardaki aile içi şiddet uygulayanların kendi anne ve babasından şiddete maruz kaldığı ya da tanık olan çocuklardan oluştuğunu gözler önüne serer.

Türk toplumuna baktığımızda bu durum içler acısı bir vaziyet alır. Şiddete maruz kalanların büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturmakta. Aslında çok da şaşırdığım bir durum değil. Bizim gibi ataerkil toplumlarda erkeğin rolü kadının rolünden daha fazladır. Bunu çocukken çok sık duymuşuzdur; Erkektir o yapar, nasıl olsa elinin kiri, aslanım benim yap tabi hakkındır gibi çocukluktan bir güçle ona her şeyi yapabilecek yegane kişinin kendisinin olduğunu aşılarız. Bu aşılama sonucunda yetişkin bireye dönüştüğünde vereceği tek bir cevap vardır; ben her şeyi yapabilirim.

Yakın bir zaman diliminde babama bilet alıp arkadaşımın yanına gideceğimi söylediğimde o bakışları asla unutmayacağım. Sanki dünyanın en kötü şeyini söylemiş gibi bir hışımla babam, sen kızsın nereye gideceksin tek başına dedikten çok kısa bir süre sonra gece saat  00.30'da abimin zili çalmasıyla babamın yüzüne bakıp mimiklerimle: İlk defa bu hayattan nefretimi kusmak istedim ama bunu bile beceremedim. Çünkü bizler onlar için susturulması gereken susturulmadığında terbiyesiz,hayırsız evlat etiketlerine maruz kalan kız çocuklarıyız. Ve bir eğitimci olarak ilk kez kendimden de nefret ettim.

Ama gelin görünki nefret hiç bir şeyi çözmediği gibi işi daha da çıkmaza sürükledi. Medyadan takip ettiklerimiz ve bizzat şahit olduğumuz binlerce olayın içinde bulduk kendimizi. Kimi kıskançlıktan kimi saçma sapan nedenlerden cinayet haberleri aldı başını gitti. Boşanma istatistiklerine baktığımızda evlenen sayısının arttığı kadar daha ilk haftadan boşanan binlerce evli çifte rastladık. Çoğunun nedeni şiddetli geçimsizlik. Peki her şey iyi hoşta evlenince mi anladın onunla yapamayacağını? Şiddet kadar bu şiddete giden süreçleri dikkatli bir şekilde izlemek gerek. O yüzden sağlıklı bir aile kurmak için eşlerinde birbirlerini çok iyi tanımasında yarar var yoksa neticeleri sadece ebeveynleri değil çocuklarıda çok fazla etkiliyor.

Bu durumdan elbette çocuklar hem psikolojik hem sosyal yönden büyük  yaralar alır. Çocuğun kritik dönemler dediğimiz ve iyi bir sekilde atlatılmadığında çocukta kalıcı hasarlara sebebiyet verilebilir. Bu kalıcı hasarların en büyük boyutunu ergenlik sürecinde görebiliriz. Çocuk bu evreyi iyi atlatabilmesi için anne ve babanın şevkatine ihtiyacı vardır bu şevkati aile veremediğinden yanlış kişilerden tamamlamaya çalışır ve kötü alışkanlık dediğimiz uyuşturucu gibi madde bağımlılığına kadar gider.

Yapılan araştırmalarda anne ve baba desteği göremeyen, değer verilmeyen çocuklarda bu eğilim daha fazla kendini gösterir. Bu durumlara kadar gelmeden önce yapılacak ilk  iş aile şiddeti gören ebeveynlerin psikolojik destek alması bu durum bir nebzede olsa çocuğun daha huzur içinde yaşamasına bu da ileriki yaşamını sağlıklı sürdürmesine destek sağlar.

Aslında şiddeti tek bir şeye bağlamamak gerekir bunda medyanın da payı yadsınamaz. Çocuk oyunları dediğimiz ve bundan zarar gelmez dediğimiz savaş oyunlarında çocuğun içindeki şiddet eğilimini arttırabilirsiniz. Bu  okullarda  çok sık rastlanan vakalardandır. Böyle bir durumda çocuğunuzla konuşmaya ve onun anlayacağı bir üslupla durumu anlatmakta yarar vardır. Eğer durum sandığınızdan ileri bir seviyeye gelmişse bir psikologtan yardım alınabilir. Ama ben bu sürecin aileyle daha sağlıklı atlatılabileceğini düşünüyorum. Çünkü hiç kimse çocuğa anne ve babası kadar yakın olamaz ve ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamaz.

SONUÇ

Buraya kadar  saydığımız tüm bu şiddet ve şiddete giden yolların  tek sebebi aslında iletişimsizlikten gelmekte. Bu da sevgisiz,tahammülsüz ortamda büyüyen biz çocukların geleceğiyle oynamaktadır. Eşinizin sizi dinlemeyip şiddete  başvurması veya çocuğunuzun gereksinimlerini dinlemeden şiddet eğilimi göstermeniz yukarıda sorduğumuz soruların asıl ve en önemli cevabıdır. Ve bu cevabı ilk kendinize verin. Kendinizi ne kadar dinliyor ve anlıyorsunuz?

 
Toplam blog
: 2
: 81
Kayıt tarihi
: 21.06.17
 
 

Hayatın çemberinden bir an önce sıyrılmak isteyen genç bir muallime... ..