Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '08

 
Kategori
Psikoloji
 

Sessiz çığlıklar!..

Sessiz çığlıklar!..
 

Bir sürü sessiz çığlık yankılanıyor ruhumun kulaklarında. Ya siz, siz de bunları duyabiliyor musunuz?!.

İşitemediğimiz o kadar çok ses var ki aslında. Fiziksel olarak duyma / işitme eşiğimizin altında -veya üstünde- kalan sesleri işitemiyoruz. Yani; frekansı 16 hertz (Hz) altında kalan -subsonic- sesleri ve frekansı 20.000 Hertz’in üstünde kalan -ultrasonic- sesleri işitme organımız algılayamıyor ve bir tepki de veremiyoruz.

Böylece, fiziksel olarak duyma eşiğimizin dışında olan bu sesleri duyamadığımız için ne kendimizi ne de başkasını eleştiremeyiz. Biyolojik özelliklerimizi değiştiremeyeceğimize göre (şimdilik!), bunun için yapılabilecek pek fazla bir şey yok sanırım.

Ancak bizim burada üzerinde durduğumuz sessiz çığlıklar ve onları duyabilme sorunu ise fiziksel duyma meselesinden biraz farklı. Yani bu sessiz çığlıklar bizim algılama eşiğimizin dışında değiller, onları duyma potansiyeline sahibiz.

Peki siz bu sessiz çığlıkları ne kadar duyabiliyorsunuz bakalım.

Ülkemizin veya dünyanın herhangi yoksul bir bölgesinde bırakın yeterli besin bulmayı bir küçük parça ekmek veya biraz suyu bile bulmakta çok kez zorlanan o küçük çocuk veya bebeklerin sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?!.

Ya da akranları rahat ve güven içindeyken, her an ölüm ya da hastalık tehlikesi altında yaşayan çocukları için her gün korku ve endişe içinde olan anne ve babaların sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?!

Neslinin tükenmekte olduğu riski bilinmesine rağmen, halen maddesel ya da farklı çıkarlar için avlanılmaya çalışılan, veya insan çıkarına olacak ‘modern’ projeler için, yaşam ortam ve olanakları yok edilen onca hayvanın sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?!

Doğaya hayat veren, onun vazgeçilmez temel unsurları olan, ama sadece insan merkezli sözde uygarlaşma amaçlı olarak acımasızca katledilen onca ağaç ve bitki örtüsünün sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?!

Irkından, dininden, hatta mezhebinden, dilinden, milliyetinden veya sosyal konumundan dolayı ezilen, hor görülen, haksızlığa uğrayan, işkence edilen veya öldürülen insanların sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?!

Artık yaşlandığı için, bir kenara itilen, yeterli ilgi, sevgi, destek gösterilmeyen, hatta kötü muamele edilen veya zaafları istismar edilerek kandırılan, bir an önce çöpe gitmesi gereken bir artıkmış gibi görülen bir çok yaşlı insanın sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?!

Nihayetinde birer eşya veya materyal olan, ama çok kez bin bir emek, çaba, özen ve titizlikle üretilmiş, ne var ki şımarıkça, hoyratça, özensiz ve zarar verici biçimde kullanılan, bu sahip olunan ucuz veya pahalı her tür materyalin sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?!

Dünyaya getirdiğiniz ve sizden ilgi, sevgi ve destek bekleyen ama onlara bunu göstermediğiniz, sadece onları dünyaya getirmeyi ve karınlarını doyurmayı bir başarı olarak gördüğünüz çocuklarınızın sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?!

Ya kendi ruhunuzun, kendinize rağmen kendini özgürce ifade etme gereksinimi ve çabasına karşın, engellediğiniz, susturduğunuz, baskıladığınız, özgür bırakmadığınız ruhunuzun sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?!

Sessiz çığlıklar listesi çok daha uzayabilir tabi, yukarıdakiler sadece bir kısmı bunların. Kısaca, örneğin; Anadolu’nun veya Afrika’nın yoksul bir yerindeki ‘açım’ diyen veya tehlike altındaki bir çocuğun veya ‘korkuyorum’ diyen anne, babasının; Siren kayalıklarında ağlayan bir fok’un; yerine alışveriş-eğlence merkezi yapılmış alanda daha önce var olan bir çam ağacının; sadece farklı ten renginden dolayı işkence gören bir siyah insanın; yalnızlık bunalımında mutsuzlaşan bir yaşlının; düz kısmını çivi çakmak için kullandığınız bir heykelciğin; ‘benimle biraz oynar mısın?’ diye yalvarırcasına peşinizde dolaşan çocuğunuzun; veya ‘ben artık ‘ben’ olmak istiyorum’ diyen ruhunuzun ve daha bunun gibi yüzlercesinin sessiz çığlıklarını duymamak sizce de önemli bir eksiklik veya bir sorun değil mi?

Evet belki bu sessiz çığlıkların tümünü duyamayabiliriz, ama en azından birini veya birkaçını duyabilmeliyiz başlangıç için. Daha fazlasını duymak için kulaklarımızı açmalıyız. Ama asıl amaç bunları duymaktan öte duyduklarımıza uygun tepkilerimizin oluşabilmesidir.

Başta da söylediğimiz gibi fiziksel duyma eşiğimiz için yapabileceğimiz bir şey yok ama biraz çaba ile ruhsal duyma eşiğimizi genişletebiliriz ve böylece yaşam perspektifimizi de genişletmiş oluruz. Ve en önemlisi insan olma onurunu hak ederek taşımak için daha fazla nedenimiz olabilir, bu sessiz çığlıkları duyabildiğimizde.

Bunu iyimserlikle ümit etmeye devam ediyorum; bir gün daha çok insan bu sessiz çığlıkları duyuyor olacak ve belki bunun paha biçilmez ödülünü alabilecekler.

Uzm. Psk. Bülent Korkmaz

psikologbulentkorkmaz.com/

 
Toplam blog
: 40
: 3827
Kayıt tarihi
: 02.07.07
 
 

Uzman Psikolog Bülent Korkmaz kuruculuğunu yaptığı KRM Psikolojik Hizmetler'de Danışman Psikolog ve..