Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Haziran '09

 
Kategori
Şiir
 

Sessizlik

İlk kez mi hissettin sende yalnızlığı?
Dokunduğumda kaybolmayan, içimde yankılanan ruhum
Anladın...

Nerdesin dediğimde çatışan kalbim. Bırak artık bu çete savaşını beyninle! O sadece bedeninin hakimi senin değil ki!
Anlamadın...

Artık masalarım ve duvarlarım da inancını yitirdi!
Zor musun? Ne kadar zorsun?…
Evet, unuttuğum herşey yeniden başlıyor; kaçtığım herşey yeniden yakalıyor beni.
Hani sondu bu?
Anladım...
Evet anladım, sonun bir başlangıç olduğuna ve başlangıcın son bulacağına.
İnandım…
Sen inandın?

Gitmeliyim, dolaşmalıyım. Duvarlardan, masalardan başka eşyalara, başka taşlara dokunmalıyım…
...
Bu duvar dokunmamalı, bu nesneler dokunmamalı bana, canlı değiller onlar… Oysa durum çok farklı, hepsi ayrı yerlerimden ayrı sertlikte vurup, ayrı yumuşaklıkta dokunuyorlar bana.Duyuyorum bu nesneleri, konuşuyorlar…Bir hayvan gibi konuşuyor ve bakıyorlar bana… "Susun" diyorum!
Dokunmaktan korkuyorum onlara.
Ya onlar da kaybolursa?

Ben bir fazlalığım bunu anlıyorum.Tasalı düşüncelerle çalkalanıp duran ben, hissetmekten ve anlamaktan yorulup endişeli korkuları kalbine siper yapan ben… Bırakma kendini , "inanma" diyen beynindi ve hep doğru söylediğini düşünüyordu.Bak işte şimdi haklı çıkardın onu. Ensene hırçın bir dalgayı yedin ve düştün işte yere sende.
Eline batan taş parçası bile yaktı canını…
Dokundum tekrar, korkarak! Parmak uçlarımda hissettim pürüzlükleri, soğukluğu.
Bu taş kadar uzaktın bana…
Ben dokunurken hissetiklerimdi sana yakın olan.
Sen ise olduğun yerdeydin!
Daha basit anlatmalıyım biliyorum, daha anlaşılır olmalı.Kim için ne için peki? Yaptığım, yazarak beynimi gereksiz varoluşlardan kurtarmak!
Kendimi yoketmek istiyorum. Ama gel gör ki yok olmam bile fazlalık olurdu bunu biliyorum. Sonsuza dek fazlalığım.

Nereden geldi bu kağıdın üzerine, buda nerden çıktı?.Koca bir “saçmalık“ yazıyor…Düşün şimdi aklımda olmadan , sorgusuz çıkan bu saçmalık sözü toprak altında etimi yiyen kurtlar gibi varoluşumun anahtarı mı acaba?

İşte bir nesnede şimdi yüreğime vuruyor, tamda anahtarları elime almışken…
Enerjinin dengesizliğiyle boğuşurken yalpalayan bedenim, nesnelerin darbeleriyle ayakta duruyor..
Kulağıma gelen müziğe eşlik eden yağmur lakırdısı sende hüzün yaratırken bende arınmaya sebep oluyor.
İşte bu anda elimden kaybolan kum tanelerine, patlatıp attığım yüreğimin acısı beynimde bir harp başlatıyor…

Şişşşşt! Sessizlik lütfen! Susun!
Biraz daha sessizlik lütfen…
Hey size diyorum içeride konuşan, adımı deli koydukları adamlar!
Bırakın artık tutsak beni, bırakın yırtıp çıksın artık karanlığından, bırakın!


Rahatsız ediyor bu yazılanlar. Hepinizi rahatsız ediyor biliyorum, hasta görünen bu kelimeler senin beyninin ilacı .
Ürkek bir kedi gibi duran yüreğimde yanan ateşi, sen mi söndüreceksin?
Mitolojik bir kahraman gibi o ateşi mi çalacaksın saklandığın kutundan çıkıp?
Piknik alanına çevirdiğim yüreğime gelip kamp kurdunda ne oldu? Bütünleştin mi? Hayır!
Her piknikçi gibi güzel bi "gün" yaşadın, bir "an" yaşadın gittin. Keşfedilecek yerler yazan haritanda sadece bir mekandı kalbim… Hesaba katmadığın, sana yol gösteren beynimle konuştun mu?Hayır!
Gözlerim alışık benim karanlığa, sen aldın benim gözlerimi gittin.

Serüvenleri seviyorsun. Nedir hala bu kendini keşfetme çaban? Herşeyi keşfedip anlıyorsun da neden kendini anlamıyorsun?
Kendine söylediğin yalanlar yaşamının akışını belirliyor. Birine başarısız oldun, başkasına başarılı oldun.Sen ne diyorsun kendin için?
Aynaya bakarken suratına çaldığın pudra kendine olan güvensizlikten değil mi? Diğerinde daha "fazla" olmak daha "mükemmel" olmak için değil mi? Dudaklarının kuruluğunu kapattığın rujun seninle hiç konuşmadı mı?
En yalın halinle gördüm seni herşeyden öte öyle sevdim. İtirafım olsun sana bu satırlar. Konuşan masalarımdan daha çok sevdim.
Sen gerçeklerle , ilgilenirken ben karşındaydım. Gerçektim! Dokundun! Hergün dokunduğun eşyaların gibi...
Karışan bu kelimelerde saklı olan şeyin sen olduğunu çözmek için çabalama.
Asından sana "bizi" anlatırdım en hoyrat kelimelerle, karşısına en duygulu virgülleri koyup, en yumuşak mürekkeple yazıp, sigara pası sesimle okurdum. Ama bizler sıkılmış, kendi kendimizden bunalmış bir yığın varolandan başka bir şey değiliz. Şaşkın ve belirsiz tedirginlikler duyan her birey gibi ben ötekine fazlayım, senin ötekine fazla olduğun gibi.
Hadi şimdi sessizlik zamanı.
Sessizlik.

 
Toplam blog
: 76
: 418
Kayıt tarihi
: 26.04.09
 
 

İçimi yazılarıma, dışımı enerjinin akışkanlığına bıraktığım ben, yaşama her sıradan insan kadar m..