Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '08

 
Kategori
Kitap
 

Sevdalım Hayat

Sevdalım Hayat
 

Zülfü Livaneli


Geçen ay, isminin bende saklı olması gerektiğine inandığım bir "bookstore" a giriyoruz kız arkadaşımla. Kendisinde de o "bookstore " ile ilgili hediye çeki olduğunu söylüyor. Ekliyorum; "iyi ya, kitap alırız onunla".

Hep söylenir; " Kitap okumak istiyorum aslında ama vaktim yok". Herkes hayatında duymuştur bu klişeyi en az birkaç defa. Ne anlama geldiğini hala çözmüş değilim; kitap okumak, boş vakit değerlendirmek için ortaya çıkmış bir hobi midir, yoksa vakit ayırılması gereken bir uğraş mı ? Bence ikincisidir, hep öyleydi.

"Bookstore" u gezerken, gözüm "Yeni çıkanlar" rafına takılıyor. Orada, usta bir ressamın çizdiği bir resim gibi sanki, güzel bir fotoğraf basılmış bir kitabın üzerine, üzerinde yakışıklı bir adam ve imza niteliğinde "Livaneli" yazıyor üst ve yan tarafında. Evet, bu imzayı hatırlıyorum ben, babam ben küçükken birtakım eski püskü kasetler dinlerdi arabada, ben de sıkıntıdan o kasetlerin albüm kapaklarında görüyordum bu imzayı. Hemen kafamda bu imge canlanmıştı nedense, demekki ben bu imza ile bayağı bir haşır neşirdim. Hernekadar şuan, bu imzayı nerede görsem oraya koşuyorsam da, küçükken bu imzadan nefret ettiğim gerçeğini değiştirmiyor maalesef.

Kitabı elime alıyor, inceliyorum. Arkamda bana uyuz uyuz bakan ve kendilerine bize ithafen "hadi çıkın da kapatalım" imajı veren "bookstore" çalışanları. Aldırmıyorum, kitabı incelemeye devam ediyorum. Tam orta kısmında birtakım fotoğraflar görüyorum, küçüklüğümün nefret simgesi, gençliğimin idölünün. Mutlu oluyorum, kitabın beni feci şekilde çektiğini hissediyorum ve arkadaşıma dönüp "Bunu alıyorum!" diye bir cümle kuruyorum. O da, dünyada eşi olmayan tebessümüyle " Peki" diyor bana. Mutlu oluyorum ve kitabı alıyorum.

Tam da finallerim yaklaşıyor, nasıl okuyacağım ki bu çekici kitabı ? Kendime kızıyorum. Hani kitap okumaya vakit ayırmalıydık ? Evet evet, kendimle kavga etmeden, hevesimi hiçbirşeyin kırmasına izin vermeden bu kitabı okuyacaktım derken, kitabı okumaya başladım.

Adettendir, önce kitabın arka kapağı okunur. Burada " Öncelikle benim ama bir anlamda hepimizin hayatına dair bir anlatı" şeklinde bir ifade ile karşılaşıyorum. Bu ifade daha da merak uyandırıyor bende.

Okumaya devam ediyorum. Okudukça okuyorum. Öncelikle, kitabın ortasındaki "mini albüm" kısmına ulaşmaya çalışıyorum, büyük bir şevk ile devam ediyorum okumama.

Bazen ara vermek durumunda kalıyorum, gözlerim sulanıyor. Bir süre sonra sulanma geçiyor ve kaldığım yerden devam ediyorum.

Okudukça not alıyorum, bir takım anekdotların altını çiziyorum. Devam ediyorum.

Bir yazar, yaklaşık 400 sayfalık bir kitapta, hiç mi yabancı kelime kullanmaz ? Bir yazar, dilin sadeliğine bu kadar mı önem verir ? Hiç mi "bookstore" tarzı kelimeler geçmez o kitapta ? Geçmiyor işte, neresinden bakarsanız bakın, kitap Türkçe'nin yalın kullanımı için, deyim yerindeyse "on numara " bir örnek.

Kitabın bazı noktalarında, bana Livaneli sevgisini aşılayan babamı arıyorum. Onunla paylaşıyorum bir kısmını okuduklarımın. "Oğlum bana anlatma bunları, ben zaten o dönemi yaşayanlardanım" diyor. Güldürüyor beni.

Çocukluğumun nefreti ile şuan içinde bulunduğum duygular öyle büyük bir tezat oluşturuyor ki, babam yakınıyor şakayla karışık " Nerden alıştırdık bu çocuğu Zülfü Livaneli okumaya ? " Gülüşüyoruz.

Kitabın sonlarına doğru, derin bir hüzün kaplıyor içimi. Kitabın hafızamda bıraktığı tad öyle tatlı ki, dondurması biten çocuk gibi üzülüyorum, kitabı bitireceğim için.

Kitabı bitirdim. Bende bu kitabın bıraktığı izleri sanırım kelimelerle ifade etmek mümkün değil. Fakat şundan eminim ki, "sanatçı" kelimesinin tam karşılığıdır Zülfü Livaneli. Hepimizin, en fazla "Hümanistkopat" olabildiği bir dünyada, "Hümanist" kalabilen nadir insanlardandır Zülfü Livaneli, hayatın ona oynadığı onca oyuna rağmen.

Kitabı okuduktan sonra, yeni bir kitap almaya çekiniyorum, Sevdalım Hayat'ın bende bıraktığı tadı ve izleri siler diye. Ne mi yaptım? Zülfü Livaneli kaleminden çıkan ve daha önce okumadığım kitaplarına yöneldim.

Özellikle yaşıtlarıma söylemeliyim ki, bu kitap, şu günlerde okunulası, kıymet bilinesi ve ömür boyu saklanası bir kitaptır. Bu kitap öyle bir kişinin kaleminden çıkan cümlelerin topluluğudur ki, o yazar, ona korsandan yakınan kitleye karşı ağlamayıp; "Korsan da olsa okusun benim insanım, yeter ki okusun " diyebilecek erdeme sahip olandır. Bu yüzden o Zülfü Livaneli'dir.

"Sağolsun uçan kuşlar,
Çiçeğe durmuş ağaç.
Yaşasın sevdalılar,
Sevdalım Hayat. "

 
Toplam blog
: 5
: 1027
Kayıt tarihi
: 21.01.08
 
 

1987 İstanbul doğumluyum. İstanbul Kültür Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı öğrencisiyim. İ..