Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '11

 
Kategori
İzmir
 

Sevdam: İzmir*

Sevdam: İzmir*
 

19-Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'mız kutlu olsun!..


Bu kentin sabahlarını bilir misiniz siz? Hani gün doğumunda aydınlanmaya başlayan sabahlarını? Pek bilmem ben; doyamadığım uykulardan uyanıp da, aydınlık günün gelişini sezdiren, ufuktaki o ilk kızıllığı yaşamadım. Yok, gördüm elbette, hani erkenden kalkmak zorunda olduğunuz; daha günün doğmadığı saatlerde kalktım ama yaşamadım.

Köşe başlarında, işe yetişme telaşındakilere gevrek, boyoz, boyoz yanında olmazsa olmaz yumurtayı, kabuğunu tam ortasından ikiye bölerek hemen soyup, iplikle keserek paketleyiveren ve sırada bekleyenlere yetişme telaşı ve gönül alma çabasıyla “Çıtır bunlar abla” diyen simitçilerini…

Köşe başının az ilerisinde, yeni yeni tezgahını kurmaya çalışan, mevsimine göre kasımpatı, sümbül, nergis, papatya, lale… ille de kırmızı karanfiller satan ve “Beş ama sana dört lira olur” ya da “Demeti iki, üç demeti beş lira” diyen çiçekçi kadınlarını…

Karabiber ağaçlarının yapraklarına dokunup geçerken, kaldırıma park etmiş araçları dolanıp, bir çınar gölgesinden yoluma devam etmeyi ya da Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’ndaki gibi uzun palmiyelerle denizi paylaşmayı…

Göğün, gökteki bulutun, güneşin… rengini yansıtan, yansıttıkça; gri, kurşuni, pembe, mor, kızıl… renkten renge giren ille de mavi körfezini…

“Bu ne sabır” dedirten, saatlerce kıyıda balık tutmaya çalışan “sabırsız” erkeklerini, okuldan kaçıp, balık tutanlar yanı sıra dolaşan öğrencileri, öğrenci sevgilileri… bazen bir köşeye sinmiş şarapçılarını…

Kim bilir ne komşuluklar, dostluklar, aşklar… yaşanmıştır diye iç geçirdiğim, apartmanlar arasında kalmış iki katlı, panjurlu, kırmızı kiremitli, küçücük bahçelerine sığınmış köşklerini…

Köşklerin ya da apartmanların bahçelerinden, balkonlarından, hatta belediye otobüslerindeki saksıdan göz kırpan rengârenk çiçekleri; ille de sardunyaları, akşam sefalarını, alıp götüren kokusuyla yaseminlerini…

Artık sonuncusunun da kapatılıp belki de bir otoparka dönüştürülen, geniş alanı, kocaman beyaz perdesi, minder satın alıp oturduğumuz tahta sandalyeleri, çiğdem çitleyip kabuklarını fütursuzca yere; toprağa savurduğumuz, arada sade gazoz içtiğimiz yazlık açık hava sinemasını…

Geceleri körfez boyunca deniz kıyısını, bankları, kafeleri… İnciraltı, Konak, Hisarönü, Pasaport, Alsancak, Kıbrıs Şehitleri Caddesi, Karşıyaka’yı… dolduran, doldurup renk cümbüşüne boğan; biraver, nargile, çipura yanında rakıları ve fal kapatılan kahveleri ile o güzel genç kızlarını, kadınlarını, yakışıklı delikanlılarını, adamlarını…

Yaşadım.

Ve yaşadıkça sevdim, sevdikçe yaşadım.

Bu kentin sabahlarını bilir misiniz siz? Hani gün doğumunda aydınlanmaya başlayan sabahlarını? Doyamadığım uykulardan uyanıp da, günün gelişini sezdiren, ufuktaki o ilk aydınlanmaları yaşamadım, bilmem. Ama bilirim ki yine “aydınlık” bir güne uyanmaktadır kentim; işte bu şehri ben en çok bu yüzden sevdim.

Sevgiler, aydınlık şehrimden.

*İzmir Aşkına dergisinde yayınlanmıştır

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..