Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Sevdiğim ve kaybettiğim için....

Sevdiğim ve kaybettiğim için....
 

Ben de anlatmak istiyorum ;
Galiba hazır hissediyorum artık benim için son derece derin , acı, karışık olan duygularımı yazmaya...
Yazı konusu bu kez "babam" olacak...
Yıllarca önce 2002 yılında yazmaya çalıştığım bir öyküden sonra ilk denemem bu ona dair.. O yıllarsa o denli tazeydiki belleğimde anılar ve acılar ...
Babam .... ona mazaret bulmaya çalışmıyorum artık ... Olduğu gibi kabul etmeyi öğrendim onu geç olsada .. ya da olmadığı gibi ...
1930 ların çocuğu... yokluğun, savaşın ve babasızlığın biçimlendirdiği bir yürek.. Biraz egosu güçlü bu sayede ne de olsa "ben" olmak adına onca mücadeleyi geçirmiş bir başına... ve katılaşmış ve sevgisini göstermez olmuş .. ve kendi doğruları ile şekilllendirmiş yüreğini ..Sınırlarını kendi koymuş kendi yaşam alanının ...

Babam ... sevgi temasları ile ilgili anılarım o denli az ki belliğimde zorlayıp bulmaya çalışıyorum şu an ... belki bir iki ufak anı ... " saçları örgülü bir kız çocuğu 7 yaşlarında ...babasının elinden tutmuş... eve gidiyorlar , derken.. kız geride kalıyor , acı bir fren sesi sokak arasındaki pazar sessizliğini yırtıyor.. baba öne atılıp bir hamlede kızı çekiyor... kalp atışlarını hissedebiliyor küçük kız..."
Babamı her düşündüğümde eskiden keşkeler sarardı beynimi ve kalbimi ... Şimdilerde keşkelerle uğraşmayı bıraktım.. hayatımı ve hayatını taban tabana değiştirdiğini biliyorum... ve biliyorum yaşamam gereken hayatın tamamen bu olduğunu .. paralel bir düzlemde keşkeler ve olasılıklarının sunduğu değil...
Babamla onlarca yıl mücadele ettik ego savaşları verdik... ben ben olmak adına o kendi... Yıllarca sürdü yıllara varan ayrılıkları doğurdu bu savaşlar .. Sonra neden sonra bir gün.. o güçlü o kendine yeten adam hastalandı ... 4 yıl sürdü sadece kendi egolarının verdiği hayatta kalma mücadelesi....
Ve bir gün vaz geçti... Vazgeçtiği noktayı anı anına yaşamak korkunçmuş...hiç ummazdım onca savaştan sonra bunun bu kadar yoğun bir acı vereceğini ...
Bir gün evdeyim ayrılıkların ardından dönmüşüm baba ocağına anneye destek olmak adına süngülerimi düşürmüş iltica etmişim..İlk kez ağladığına şahit oldum babamın ;


"hoş geldin dedi sarıldı ... şaşırdım .. sarılamadım bile .... annen çok mutlu oldu dönmene" dedi....
O anda bile tereddütlerim vardı sevincinin dönüşümden çok annemin mutluluğuna dair olduğuna ...
Ve yavaş yavaş başında beklemeye başladım ölüme yaklaşırken...
Yaşadığım gel gitler o denli fazlaydı ki o günlerde... sevip sevmediğimi bile bilmiyordum nankörce gelecek belki ama... acılarını paylaşıp paylaşmadığımdan bile emin değildim içten içe... neydi hissettiklerim babam gün be gün kanser illetinden erirken...
Bir gün bir telefon geldi... hastanedeki kader arkadaşından, uzun uzun konuştular hastalıklarından seyrinden... Bir gün doktora gitti genel kontrollerinden birine.. ve geldiğinde omuzları çökmüştü... Ölmüştü oda arkadaşı ...
Kanserin verdiği rengi iyi bilirim insanlara ... Garip açık bir sarı ... ve gitgide saydamlaşan bir ten.. bakışlar gittikçe dalgınlaşıyor.. ve bir zaman sonra elinde tuttuğu kaşığı bile unutup öylece dalıyor gözleri boşluğa...
Sokağa çıkamaz olmuştuk artık .. annem çalışıyor ben ise genç emekli babasının başında bekleyen.. kendime kızıyorum " ölümünü beklemek" vicdani sorgulara itiyor beni....

O dönemde hep aşk kitapları okuduğumu hatırlıyorum sonu mutlu biten ....
başka hiç bir şey yok hayatımda ....
Zaman sona doğru yaklaşırken .. tükendiğimi hissediyorum... keşkelerin hala telafisi yok ve hala aynı soru; "beni sevdimi ?"
Bilmiyorum bir hareket yakalamaya çalışıyorum her an ... yok....gelmiyor beklenen işaret ...
ben bekliyorum sağlıklı ve güçlü....
Bir gece geceyi saran bir feryat yataklarımızdan kaldırıyor bizi ....
Gece banyoya gitmek üzere kalkmış ....karanlıkta yatan sevgili köpeğimi görememiş düşmüş...kalkamıyor ve ağlıyor... ağlıyor kendi güçsüzlüğüne.... Kulaklarımı tıkadığımı ve korkuyla yanıma gelen köpeğime sarıldığımı hatırlıyorum.. Duymak istemiyorum güçlü düşmanımın yenilgi çığlıklarını.....
ve artık hep yatakta bedeni çekmiş... üzerinden sarkıyor tüm giydikleri...
Bir sonra ki nefesten hiç birimiz emin değiliz artık... Annem soruyor "çocukları çağırayım mı " diye ... cevap net .... "hiç birini istemiyorum".... Bir kez daha sarıyor kalbimi istenmemenin acısı ... ama o kadar zayıf ve çaresiz ki...
inanmaya başlıyorum aslında cehennemin ve cennetinde bu dünyada olduğuna ...Tüm ceza ve ödüllerin burada verildiğine ...çektiği fiziksel acıları gördükçe...ve bunun böyle olduğuna karar vermekten son derece kötü hissediyorum kendimi "sen kimsin de buna karar verebiliyorsun tanrımısın be????" Allahım affet beni ama maalesef hala aynı bu konuda ki görüşlerim...
Bir gece ... nefes alış şekli değişiyor... 22 ocak 2001 tarih... hayatımda hiç duymadım bu şekilde nefes alış verişi....

Annem ve ben hemen odasına gidiyoruz... Gözler açık şuur yerindemi bilmiyorum.... annem gidiyor komşu teyzeye komşu teyze elinde Kuran ile geliyor ... Dua okumuya başlıyor... ben yatakta yanında bildiğim tüm ilk yardım becerilerini kullanmaya çalışıyorum o an ... bağırıyorum anneme "okumayın şu duayı .... öleceğini sanacak ... yalvarırım susun .............." Gözlerimde yaş yok tek umudum yaşama döndürmek... Şu nefes alışverişin şekli bir değişsse.... Mücadele ediyorum dönsün diye..... ama o hala gözleri açık sabit bir şekilde bana bakıyoar.... Ellerini tutuyorum derken .. yavaşça sıkıldığını farkediyorum ya da bir yanılsama emin değilim... bir an bakışları netleşiyor ..." bırak ben iyiyim bırak gidiyim kızım .. teşekkür ederim "...Anneme dönüyorum "yaşayacak diyorum bana baktı ... baktığını gördüm...."
Ve son nefes..... küçücük kalmış bedeni sarmalayıp çıkıp gidiyor... havada asılı kalıyor ses...

Ağlamıyorum.... dudaklarım acıyı bastırmaktan çarpılmış halde... ağlamamalıyım güçlü olmalıyım.... çok sorun var geride bıraktığı aile ilşkileri ile ilgili kim düşman kim dost belli değil o an.... güçlü görmeli bütün düşmanlarım beni...
Ağlamıyorum babamın ölüşüne ta ki.... taki tabutu evden çıktığı ana değin.... O an kopuyor ilk hıçkırık bedenimden .. arkası geliyor durduramıyorum kendimi... Sorular savaşlar kendini tüketmiş... sadece acı var .... sadece boşluk var bedenimin içinde dipsiz bir boşluk.... babam diyebildiğim tek şey .....
ARTIK YOK ....

 
Toplam blog
: 200
: 959
Kayıt tarihi
: 21.04.08
 
 

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü mezunuyum . Maalesef bir tak..