Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '18

 
Kategori
Deneme
 

Sevdim

Sevdim
 

Seni nasıl anlatır kalem, kâğıda nasıl düşer sözcükler bilmiyorum!

Sevdanın önsözüydün, öyle girmiştin hayatıma.

Diline o kadar güzel yakışıyordu ki aşk, tutulası geliyordu insanın

Ayaklarına dolananlar, sırtında kambur olanlar,

Bunların hiç birini görmüyordu göz.

Hep bir telaş, hep yetişilmesi gereken işler, esir olmuşluğun gerçekleriydi bunlar

Kendini unutur mu insan, yaşamdan soyutlar mı? Unutuyormuş!!!

Yüreği soğudukça uzaklaşıyormuş kendinden kendi merkezinden.

Galiba en tehlikelisi buydu; Kendini unutmak!

Beklenmedik bir zamanda, karşına birisi çıkıyor ve sana, seni, yani kendini hatırlatıyor.

İşte o anda tersine dönüyor hayat.

Bütün sorumluluklarından, emeğinden, özverinden soyunuyorsun,

Yola düşüyorsun çırılçıplak.

Yola dedimse, öyle bilinmedik, gidilmedik bir yola değil,

Sıcaklığını unuttuğun, anlamını yitirdiğin bir yüreğe doğru yol oluyorsun.

Nasıl iyi geliyormuş insanın yalnızlığını ısıtması!

Açlığın bu denli arsız olduğunu,

Başını yasladığın her dakikada daha iyi hissediyordun bir göğüs kafesine.

O duyduğun tik takların hepsinin bir dili, bir anlamı olduğunu biliyorsun artık.

Vücut ısın yakıcı bir kor halinde dolanıyor çarşaflara.

Ayıp kelimesinin üstünü çiziyorsun, kendin olmak, sana bahşedilene sahip çıkmak!

İki kişi olmanın kavuşumunda ve susan zamanın soluğunda…

Adına yaşamak denilen hoyratlığa meylediyorsun…

Yeni cümleler diziliyor satırlarına, harf harf okuyorsun aşkı ve getirilerini,

Sadece yeni sözcükler değil keşfettiklerin.

Daha nicesini yazıyorsun sayfalarca, güne, geceye.

Yasaklar, günahlar ve daha nice değersiz öğretilerin köküne çakıyorsun kibritleri.

Yanan alevlerde korlaşan dünler, dahası özgürleşiyorsun umuda geleceğe doğru.

Bu bir mucize gibi geliyor sana, hayat, sıradan olamayacak kadar özel zira,.

Mütemadiyen körüklenen bir yangın yükseliyor yalnızlığının gökyüzüne.

Bulutlara uzanan bir özgürlük, ayaklarını yerden kesen usulsüz bir aşk!

Adı sen olan zaman,  yitirdiğim her şeyi ödül olarak sunuyor.

İçime saklanıyorsun, yok yok, içimden taşıyorsun,

Bütün bunlar bir mucize olabilir mi?

Böyle bir yolculuktu seninle çıktığımız.

Ne duraklara meylettik, ne de hedef belirledik.

Yaşadık biz…

Yolcuyduk birbirimize, yol olduk sevgiye

Esti bir deli rüzgâr, kapıldık, sürüklendik ve kaybolduk nihayetinde.

Mutluluk başıboş değilmiş, bir bedeli varmış her şeyin ve sevmenin.

Bir bedeli olmalı mıydı mutluluğun, bunu ödemek bu kadar ağır mı olmalıydı?

Ödedim, ödedik, yetmedi, daha fazlasını istedi…

Seni…

Üstünü örttüğüm her şey yakama yapışan bir alacaklı sanki

İkiye bölünen bir hayatın yaralarında boğuşuyorum, öncesi ve sonrası olarak.

İkisi de benim canımı alan bir katil, öldüğümü bilmiyor ki yaşamak!

Geçmişimi mumla arar oldum, o bilmediğim duyguların tadı yakıyor yüreğimi.

Özlemek değil bu, daha fazlası, ölüm gibi sinsice koynuma sokulan bir kaybediş.

Şiirler kadar kutsaldı hayat senin dokunuşlarında.

Şiirler kadar yalındı ve bir o kadar ürkek.

Söz, yaralı bir kahraman gibi asılı kalıyor yazgıda.

İliklerimin içinde bir yolculuk başlıyor sana doğru.

Beni bulduğun yere niye bırakıyorsun?

Savrulan küllerde bıraktım çoktan korkularımı.

Yazgım, yalnızlığımda kaybolmuştu, gel, yeniden bul beni.

Yaşamak değil bu, ölüyorum…

(Adımı duymayalı sesinde, neredeyse bir ömür,

Hiç mi düşmüyorum aklına, hiç mi özlemiyorsun beni.)

 

 
Toplam blog
: 111
: 161
Kayıt tarihi
: 24.12.11
 
 

1965 Zonguldak doğumlu ve halen Zonguldak'ta yaşamaktayım.Yazarım ve çeşitli platformlarda sunucu..