Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Sevgi denizi

Sevgi denizi
 

Sevgi Denizi'ne girerken çocuklar gibi şen kahkahalar atıyorduk. Nasıl da mutlu ve gözü karaydık. "Açılacağız... hem de kimsenin gidemediği kadar uzaklara" diye karar verirken... ne de emindik kendimizden.

Sakindi deniz. Pırıl pırıldı suları. Yanyana yüzmeye başladık. Stillerimiz farklıydı... fark etmedik önceleri. Birimiz hızlı yüzüyorsak... biraz ileride... diğerini bekliyorduk...

Önceleri eğlenceliydi bu beklemeler.

Sonra sıkıcı olmaya başladı. Ama söylemedik birbirimize, kırmak istemedik bir diğerimizi.

Açılmaya devam ettik. Hala mutluyduk beraber yaşadığımız serüvenden. Açılmak... daha da açılmak... çok ötelere varmaktı amacımız. İleride neler olabileceğini konuşuyor, değişik fikirler üretiyorduk... Hayallerimiz yanımıza almış yüzüyorduk.

Sanıyorduk ki hep böyle durgun, hep böyle berrak olacak Sevgi Denizi...

Oysa anlatanlar olmuştu neler yaşanabileceğini... ne gibi tehlikelerin bizi beklediğini... Onlar daha önce yüzmüşlerdi, biliyorlardı. Her birinin ayrı serüveni vardı bu sularda. Dinledik ama anlamadık...anlayamadık. Çünkü henüz yaşamışlığımız yoktu, bu yüzden de önlem almak aklımızın ucundan bile geçmedi.

Sonra birden, ne olduysa bir rüzgar çıktı önce, sonra yavaş yavaş dalgalanmaya başladı sular. Ama biz verdiğimiz karardan dönmemek için, devam ettik ileriye...daha ileriye.

Dalgaların boyu büyümeye, zaman zaman bizi aşmaya, farklı stillerde yüzmemiz sorun olmaya başladı. Birbirimizi beklemek, güçleşti zaman zaman.

Bir çözüm bulunmalıydı buna. Kaybetmek istemiyorduk birbirimizi bu dalgaların ve fırtınanın ortasında. Birbirimize nikah adı verilen, ve de sağlam olduğu söylenen zincirle bağlanmak çözüm gibi gözüktü. Bazı çiftler öyle yüzüyorlardı çünkü...

Her iki ucunu zincirin, parmaklarımızla kavradık...Ve bu çözümü bulduğumuz için çılgın kahkahalarla birbirimizi kutladık.

Ama birimizin zaman zaman daha hızlı yüzmesi yüzünden gerilen zincir acıttı canımızı. Önceleri ses çıkartmadık. Uyumlu hareket etmeye çalışarak zincirin canımızı acıtacak kadar gerilmesini önlemeye çalıştık.

Bazan birimizin canı çok yandı, bazan diğerimizin. İlerleme çabası içinde dalgalardan yorgun düşerken, arada bir serzenişte bulunmaya...."Bekle beni, yavaş git...Nereye gidiyorsun?" demeye, diğer yüzen çiftleri, örnek göstermeye başladık. "Bak, adam yavaş yüzüp, kadını bekliyor". Ya da "Kadın adamın sırtında...adam taşıyor kadını nazikçe...Kadın hiç yorulmuyor" gibi gereksiz ve bize hiç uymayan örnekleri taklit edebilmeye çalıştık. Olmadı... Biz bizdik... onlar.. onlar'dı.

Müdahelelerimiz zaman zaman kırıcı olmaya başladı.

Sevgi Denizin'e ilk girdiğimizdeki sevinç ve mutluluk azaldı... azaldı... azaldı. Bu azalma hırçınlaştırdı bizi. Hızlı yüzen, çekiştirmeye başladı diğerini. Zincirin halkaları zorlanmaya başladı. Çok büyük dalgalarda, yerinden çıktı bazıları. Kah başkalarının yardımları ve önerileri ile, kah bunca kat edilmiş yoldan geri dönmemek uğruna tamir etmeye çalıştık.

Ama olmadı... olamadı. Zincir zorlamaya başladı bizi. Stillerimiz farklıydı çünkü. Başta aldırmadığımız... zamanla uyum sağlar, aynı hızda yüzebiliriz düşüncesinin boş bir hayal olduğunu anlamamıza yetmişti bunca dalga.

Soluk soluğa kaldığımız, birbirimizi artık bekliyemediğimiz, yüzmenin zevk olmaktan çıkıp, işkenceye dönüştüğünü fark ettiğimiz anlardan birinde, kararımızı vermiştik bile... ama yüksek sesle söylemeye korktuk... biraz daha çabaladık... ta ki son göz göze gelişimize kadar.

Birlikte varmak istediğimiz bir yer kalmamıştı artık. Ne kadar erken dönersek bu yoldan, o kadar az zarar göreceğimizi fark ettik.

Biz, beraber yüzmeyi başaramamıştık.

Zinciri bu defa kendi isteğimizle koparttık. Biraz acıdı... zor oldu... Ne de olsa alışmıştık. Acı veriiyor olsa da, bir boşluk duyuyorduk ellerimizde... yüreğimizde.

Sonra herkes kendi hızıyla yüzerek, sahile geri dönmeye başladı... bir dahaki yüzme arkadaşını daha doğru seçmeye karar vererek...

Biliyorduk ikimiz de... çok iyi biliyorduk... Bu deniz yüzülmeye değerdi... Ama doğru insanla...

 
Toplam blog
: 139
: 1916
Kayıt tarihi
: 12.04.07
 
 

Bana biri kendini anlat dese, susar kalırım. Her konuda çılgın bir istekle konuşan ben, işte o anda ..