Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Sevgi ile bırakıyorum.

Sevgi ile bırakıyorum.
 

BIrakmak/birseye bagli kalmamak, bazen neden bu kadar zordur ve nasil basarabiliriz. Herkes biliyordur, kaybettigimiz veya maziye ait seylere bagli kaliyoruz. Burda kastedilen güzel seyleri aciyla karisik bir sevgi dolu hatirlamak, veya gecmis ve kisi icin önemli birseyi saygiyla anmak degildir.

Burda kastedilen caresiz ve israrli bir sekilde bir seye baglandigimiz, ve bunun bize zarar verdigi, fakat bir türü bu baglanmayi etkileyemedigimiz bir durumdur.
Iyi niyetli dostlar veya bazi kitaplardan sürekli „birakmamiz“ gerektigini, artik bazi seylerin degisemeyecegini veya o seylerin gecmiste kaldigini duyuyoruz. Fakat bunu birakmayi basaramayin kisi zaten kendisi de biliyor.
Birakmayi neden basaramiyoruz?



Cevap cok basit: Cünkü tutuyoruz. Ama cogu kez bunun farkinda degiliz, cünkü insanlar gecmisteke acilari ve kendini kiran seyleri unutmayi cok isterler. Fakat sürekli insanin aklinin bunlarla mesgul oldugu, bunlari icinde muhafaza ettiginin bir göstergesidir.



Icini oydugunuz bir hindistancevizini bir agaca baglayin ve icine biraz pirinc doldurun. Hindistancevizinin icine actiginiz delik,, bir maymunun pencesinin/elinin ancak sigabilecek büyüklügünde olsun. Maymun elini delige sokup pirinci alinca, yumrugu artik pirinc dolu oldugundan delikten cikaramiyor. Fakat pirinci ne pahasina olursa olsun birakmak istemediginden oraya mahkumdur artik.



1. Bilincaltindan sürekli istenmeyerek su yüzüne cikan olayi veya hissi tanimlayin. Cok uzun süre önce gerceklesmis bir olay olabillir, beli cocuklukta veya genclikte. Fakat yakin zamanda olan bir olay da olablir. Bu belki bir olaydir veya bir nesne sizin sürekli karsilastiginiz, fakat hayatinizda bir dönem de olabilir.
 

2. Kendinizi iyi gözlemleyin, bu olayda sizi bu kadar rahatsiz eden nedir ve not edin.
-Not almak önemli bir nokta, yazmadan bunu sirf kafanizda sekillendirmeniz ayni etkiyi yaratmayacaktir, cünkü yazmak sizi bir nevi kurtaracaktir/özgürlestirecektir, özellikle süzülmemis bir sekilde yazarsaniz (yalin haliyle kastediliyor herhalde) sizin üzüntü ve sIkInti deponuzu cabuk bosaltacaktir. Söyle gerceklestirin:
-bu mevzuda sizin kafaniza takilan tüm noktalari yazin, uzun bir liste olusabilir

-uzun düsünmeden gelisigüzel yazmaya baslayin….akliniza gelen herseyi…mantiksiz seyler de olablir…bu mevzuda en cok kafanizi kurcalayan seyi…düsünceleri…hislerinizi…yasananalari…herseyi arka arkaya not edin.
-bu not almayi icinizde bir düzen bir ic huzur olustugunu farkedene kadar sürdürün
 

3. Biraz zaman gecinde 2.deki listenizi tekrar gözden gecirin. Simdi önemli olan icinizdeki mücadeleyi tanimlamak ve farkina varmak, neden bunu simdiye kadar bu meseleyi birakamadiginizi/unutamadiginizi anlamak.
Genelde bunun nedeni birakmaktan dogan sonuclardan korkmanizdir, veya simdiye kadar kabullenemediginiz bir olay. Biraz daha asagida misaller verilecek.
 

4. Birakabildiginizi nerden anlayacaksiniz?
-Tekrar not alin, bu sefer bu düsünceyi, bu tasayi bu olayi birakinca ne yapacaginizi.
-Cünkü birakmak yine bir bosluk olusturuyor, düsüncelerinizde, hislerinizde, icraatlarinizda, hayatinizda
-Bu olusan bos alanlarda ne yapmayi isterdiniz?Yazin.
Birakma zorla olmaz. Ve birakirken birseyler vermeniz gerekiyor. Fakat kaybettiginiz seyi degil. Biraktiginiz sey tutmanizda neden olan gerekcedir. Ve bunu yapabilmek icin bu gerekceyi tanimaniz gerekiyor.

Bu gerekceği bulmaniz gerekiyor.
Bagimsiz calisan bir koç onbes sene önce iflas ettigini anlatmisti, ve bundan sonra sevmedigi, geliri az olan, birisine bagli olarak calismaya baslamis. Tekrar güzel vizyonlari varmis yeni bir is kurma üzerine, fakat ne zaman biraz üzerine düsünse o zamanki iflas ettigi aklina geliyormus ve tüm cesaretini kaybediyormus.
Düsüncelerini not alirken, kendisinin birakamamasinin derinlerdeki nedenine yaklasmis. Kendi fikrince
-Iflas etmesi bagimsiz calismayi beceremedigini ispatlamis
-hayatindaki bir sansini kullandigini ve simdi mütevazi davranmasi gerektigini
kadere bir sefer meydan okunmali, eger tekrar denersen cezasi olur
-onu sürekli uyaran anne babasinin hakli ciktigini
-hayatini sürdürmek icin yeterince parasi oldugunu ve paranin mutlu yapmadigini

Bu simdiye kadar bilmedigi gerekcelerini yazdiktan sonra biraz mesafeden degerlendirebildi. Hepsinin kendizini cezalandirma karakteri barindirdiklarini garipseyerek farketti ve kati bir katolik egitimi aldigini hatirladi. Bu baglanmanin arka planlarini tanimladiktan sonra korkularini daha rasyonel degerlendirebildi ve korkularinin gereksiz/uygunsuz olarak siniflandirdi.
Yarim sene sonra yeni bir fikrile/hayalle bagimsiz bir is kurdu.
Önemli oldugundan tekrar (ediyorum):
Saçma düşüncelere, aşırı korkularımıza ve istenmedik olaylara takılıp kalmamızın bir fonksiyonu vardır, daha derin bir sebebi vardır.

Kişilik Seminerlerimden birkaç örnek:

• Otuz sene önce kaybettikleri oğullarının odasını orijinal haliyle koruyan ebeveynler.

Burada söz konusu olan ortaya çıkabilecek suçluluk duygusundan korkmaktır.

Belki ebeveynlerden biri oğlunun ölümünü önleyebileceğini düşündüğü için kendini suçlu hissediyordur.

Bazen de hissedilen aşırı vefadan dolayı, tekrar normal hayata geri dönmeyi hatta mutlu yaşamayı kaybedilen kişiye karşı ihanet olarak algılıyor.

• Aslında mantıken sizin suçunuz olmadığını bildiğiniz şeylerden dolayı sürekli tekrar eden suçluluk duyguları ortaya çıkar.

Bu durumda sizdeki üstün benlik ve içinizdeki acımasız eleştirmen sizin başarısızlığınızı sonsuza kadar başınıza kalkmak istemektedir. Kendinizi bu konuda affetmek veya suçsuz olduğunuzu görebilmek size basit bir bahane gibi geliyor.

• Lider pozisyonda olan bir kişi sürekli kendini yüksek öğrenimden sonra neden yurtdışında tecrübe edinip kariyer imkanlarını artırmadığından dolayı eleştiriyor.

• Bir kadın mutsuz ve sadece kağıt üzerinde devam eden evliliğinden ayrılmıyor. Onun korkusu daha iyi bir koca bulamamaktı, çünkü daha iyi bir eşi hak etmediğini düşünüyordu. Evliliğinin ilk yıllarında eşini bir kere aldattığı için, şimdi eşiyle yaşadığı sıkıntıları çekmek zorunda olduğunu düşünüyordu.

Yıllar önce yaptığınız bir hata sizi hala zihninizde takip ediyor, size rahat vermiyor.

Buradaki çatışma şundan kaynaklanıyor: sadece normal insanların hata yapabileceklerine inanıyor fakat kendinizin başkalarından bir şekilde daha üstün olduğunuzu düşünmenizdir. Bu hatadan dolayı kendinizi affetmek daha rahatlatıcı olmuyor, hatta öbür insanlar gibi sıradan olduğunuzun kanıtı olarak algılanıyor.

• Kırk yaşında bir erkek şimdiye kadar aldığı tüm gazeteleri, dergileri ve magazinleri saklıyor. Bunların hepsini biriktirdiği fakat okuyamadığı için her sene yeni ve daha geniş bir eve taşınıyor. Burada da ölümsüz olmadığımız gerçeğini kabullenememe söz konusu. Beş yıllık dergileri atarsa bunların asla tekrar hayatına giremeyeceğini fark etmiş.

• Bir adam on sene önce kaybettiği eşinin ölümünü hazmedememiş, boğucu bir boyun eğme durumunda takılmış kalmış.

Sevdiğimiz bir kişiyi kaybetmek her zaman bizim kendi ölümümüzü de hatırlatır bize. Hayatta her şeyin fani olduğunu hatırlatır. BU duyguya dayanamayacağımıza inanırsak, hayatı yaşamayı reddederiz, çünkü sonunda ölüm olan bir hayat yaşanmaya değmez gibi algılarız.

Bırakmak demek, bir şeyi kabullenmek demektir.

Eski kederleri, acıları, yaraları, sönmüş aşkları, başarısız deneyimleri gerçekten bırakabilmek için, genelde başka bir şeyi kabullenmek durumundayız. Bu kabullenmeyi red etmek, sonsuz acılı düşüncelere sıkı sıkıya bağlanmak demektir.

Bu bağlanmanızın sebebini, o olaya verdiğiniz manayı yukarıda yazılanlarla fark ettiyseniz, büyük ihtimalle çözüm için uygun anahtarı bulup, bırakmayı becerebileceksiniz demektir.

Yıllar boyu insanlarla edindiğim tecrübem şunu gösteriyor ki, bir şeyi kabullenmelerinin bedeli vardır. Söz konusu olanlar şunlardır:

• Hayatın her zaman adil olmadığını kabul etmektir.

• Yaşadığımız bazı durumların çok acı olduğunu ve daha derin bir manasının olmadığını kabullenmektir.

• Hayatın, kaderin ve Allah’ın cezalandırmadığını kabullenmektir.

• Her zaman sizin istediğinizin olması mümkün olmadığını ve sizin her zaman haklı olmayabileceğinizi kabullenmektir.

• Hayatta her şeyin sınırlı olduğunu, ve bundan dolayı değer kazandığını kabullenmektir.

• Ayrıcalıklı bir insan olmadığınızı ve hayatın size özel muamele etmeyeceğini kabullenmektir.

• Hayatta acıların da yer aldığını kabullenmektir.

• “İyi” ve “kötü”nün sadece bir algı ve bakış açısı meselesi olduğunu kabullenmektir.

• “Doğru” ve “yanlış”ın da sadece bakış açısından kaynaklanan bir şey olduğunu kabullenmektir.

Bazen bir şeyi kazanmak için feragati kabul etmek gerekir.

Bir şeyi değiştirmek istiyorsak bunun karşılığında başka bir şeyden vazgeçmemiz gerekiyor.

Bunun kolay olmadığını kendim bini aşkın kitabımdan ayrılırken yaşadım.

Fakat zaman zaman bir şeye bağımlı kalmak, onu bırakmaktan, ondan kurtulmaktan daha kolay gibi gelebiliyor insana.

 

 
Toplam blog
: 3
: 1048
Kayıt tarihi
: 01.01.12
 
 

Ne olursa olsun arzularınızı, Ne olursa olsun hayallerinizi, gerçekleştirin 1967 yılında İz..