Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '08

 
Kategori
Aile
 

Sevgi nedir aşk nedir bilecek miyiz

Sevgi nedir aşk nedir bilecek miyiz
 

İLİŞKİLERDE İLİŞİK OLMADAN İLETİŞİM OLUR MU?

Son zamanlarda hep olmayana ergi metotlarıyla bir şeyleri oluruna götürmeye çalışırken, öyle bir kalakaldım ki, Sanki A Sosyal olmanın asude girdabında boğulmayı, maymunlar cehenneminde korkarak yaşamaktan ziyade tercih ettim. Asude ve sazan olmanın hazzı, beni gündemlerin karmaşasından uzak tutarken, bu yazıma neden olan olayları düşünüyorum.. Bakıyorum çevreme, çiçekler koku salmaya başladı, tozlarını aşılayacak bir arıyı ya da benzer bir uçan mahluku bekliyor, derler ya gülün kokması bülbülü çekmek içindir.. Bizim kedi de, kapılarda ne kadar sineklik varsa tırmalayıp parçaladıktan sonra ve havuzun başında acayip çığlıklar attıktan sonra bir tekiri getirdi kapıya sanki onay almak istercesine. Ama arkadaşların sorunları daha vahim.

Çevremde devamlı eşleriyle sorun yaşayan ve devamlı şikayet eden kişiler görmek beni üzüyor. Bu yüzden evli arkadaşlarımdan uzaklaşıyorum gitgide, hatta kaçıyorum. O kadar sıkıldım ki devamlı birbirini şikayet eden eşlerden. Soruyorum, birbirinizi sevmiyor musunuz? Biz sevişerek evlendik. Öyle ise zorunuz ne ? O kadar sudan nedenler gösteriyorlar ki birbirleriyle başlıyorlar yeniden tartışmaya. Sanki her neden bir yeni münakaşaya yol açıyor. Ne kadar açılsalar o kadar kavga büyüyor. Çünkü karşımda tek değil çift görüyorum. Bu nedenle ilişkileri bir de kendi açımdan aktarmak istiyorum.Bilimsel destekli olarak.

Yalnızlığımı sevsem de çevremdekilere hep birbirinizi sevin demek yetmiyor. Çünkü sevmeyi bilmiyorlar. Sevgi paylaşmak demektir, paylaşmak ta fedakarlık demektir. Yani Rabbena hep bana olmaz.E ğer kendinizden bir şeyler vermeyecekseniz, niye başkasının hayatına giriyorsunuz, onun hayatına girdikten sonra o na göre yaşamak gerektiğini niye kabullenmiyorsunuz diyorum onlara. Sevgide en önemli odak nokta budur. Yani kendinizden vazgeçemezseniz başkalarını sevemezsiniz. Hep klişeleşmiş olarak seviyorum diyoruz ama gereğini yapamıyoruz.

İlişki bir de aşk evliliğine dönüştüyse, bu noktada yanılgı da başlıyor. Aşık ve maşuk kavuşunca, duyuların yanılttığı arzular, bir anda anlayışsızlığa ve sıkıntıya dönüşüyor. Bunun nedeni defalarca diyorum kendinden ödün vermemek, o na katlanamamak oluyor. Ne kadar aşkından ölse kişi aşık olduğu kişiye göre kendini endeksleyemiyor ve görüş ayrılıkları yaşam ve paylaşımlarını etkiliyor. Birbirini deli gibi sevenler bir arada olunca bir tahammülsüzlük bir sıkıntı kaplıyor aradaki esrarengiz sevgi bağını.

Aşk içinde ilişkinin tarifini “BAŞKALARINA GÖRE YAŞAMAK” olarak tanımlayabiliriz. Eğer paylaşamayacak, başkasının hayatını yaşayamayacaksanız, ona kuru lafta “hayatım” “canım “demeyin. En özel anlarınızda bunu diyorsanız onun hayatı olun.Bunun içinde kendi hayatınızı yok etmek gerektiğini de unutmayın. Yani yaşam tarzınızı alışkanlıklarınızı unutun. Artık sadece siz yoksunuz o var. Onun alışkanlıkları onun zevkleri sizin için ön planda olmalı. Onun içinde sizin. Buradaki değişime adapte olunamayınca da şaşkınlık ve uyumsuzluk başlıyor. Birbirinizin aşkından ölseniz bile geçimsizlikleriniz, kavgalarınız, sitemleriniz asla bitmez. Ve severek ayrılanlardan olursunuz.

Doğadan ibret almak gerek.. Nebatların cezbe için salgıladıkları koku, hayvanların gönderdikleri sinyaller hep cazibe içindir. Birey olarak ta insanın beğenilmek arzu ve eğilimi vardır. Ama hedefe ulaşılınca artık çabaya gerek duyulmaz. Oysa gerçek aşk kendinden geçmek ve maşukunda var olmaktır. Bu ise, artık kendiniz için değil, sadece maşukunuz için , ona göre yaşamak demektir. Ama genelde hep ben deriz, hele sevildiğimizin farkındaysak, daha da firavunlaşır nefis. Hep sahip olmak, diğer deyişle esir almak ister aşık bir diğerini.. Hatta birbirlerine bunu kelimelerle ifade etseler de yaşantılarına uygulamazlar. ”YALNIZ SENİN İÇİN YAŞAYACAĞIM” bu sözler çok söylenir şarkılarda ama tatbikatta başkaları için yaşayabilir misiniz?

Doğal yapımızda bile hoşlanılan, beğenilen biriyle karşılaşıldığında, bedende kimyasal değişimler olur. Endorfin denilen bir salgı salgılanır. Bu salgı biyonik kimyamızın etkileşimidir. İster kimyamız tuttu, ister elektrik aldım, ister tenim uyuştu deyin hal budur.Gecenin karanlığında , bir çalının arkasındaki kuzuyu , kurt gördüğü için değil, onun salgıladığı, manyetik alanı hissederek bulur. Bu yüzden bir bedeni nötr tutmak, korku , heyecan vb duyguları açığa çıkarmamak vahşi bir av karşısında daima olumlu sonuç verir. Ama insan olunca, duyguları belli etmekten kaçınılmamalıdır. Aşkı daima flört halinde taze tutmak gerekir. Nasılın nedeni ise maşukuna göre endekslenmektir. Yani aşıklar kendilerinden önce maşuklarına göre olmalıdırlar. Burada benim senin değil teklik vardır. Kendi varlığını ön plana koyan taraf çılgın gibi severek ilişki içine girse de bir müddet sonra evlilikleri, birliktelikleri faciaya dönüşür.

Kadınlar, tabuların da etkisiyle, sevmeyi , aşkı, suç gibi görüyorlar. Arzularını içgüdülerini, beğenilerini, hazlarını, utanç nedeniyle gösteremeyince, aşk bitti sanıyorlar, ve ilişkiyi karşıdan bekliyorlar. Pasif durumda kalan kadını da eşi artık sevilmediğini arzulanmadığını sanarak bunun nedenini hemen bir başkası mı var diye sorgulamaya kalkınca, ilk güvensizlik ve kırıcı suçlamalar başlıyor. Benlik ortaya çıkınca da başka benler aranıyor.. Yani ilişkiler karşıdakine göre olmayınca, kendini ilgisiz sanan aşık yeni arayışlara giriyor. Her iki tarafın ortak derdi, şüphe, kıskançlık neticesinde güvensizlik doğuruyor.

Erkekler, reddedilme korkusu yüzünden, otorite sağlamaya çalışırlar. Bunu da sözle yapamayanların çoğu şiddete başvurur. Erkekler naz denen fenomene pek katlanamazlar, tek bir yaklaşım onları durdurur arzulanmak, sevilmek. Sevgili ve değerli olduğunu hissettirebilmek. Onlara küsmek yerine, sevmek..

Erkek açısından baktığımızda, dinlediğim kişilerde, eşlerinin rol yaptığını söyleyenler çoğunlukta. Düpedüz eşlerini yalancı sanıp, güvenmiyorlar. Aslında deli gibi sevdikleri halde kendilerini eşte yok ettiklerinde güven duymadıkları kendileri oluyor. Yani kendine güvenmeyen erkek eşini mutlu edemediğini sanırken yanılgıyla şüpheye düşüyor. Bunu gidermek içinde dışarıda bir başka kişide arayışa girince ilk aldatan da yine kendi oluyor. Sevdiği hatta delice aşık olduğu partnerini mutlu edemediğini sanıp nedenlerini dışarıda çözmeye çalıştıkça daha da ayrılığa sürükleniyor.

Ya kara kedi dediğimiz arada bir sınav aleti olan dışarıdaki avuntu vesilesi kişi? Bu kişi belki bir iş arkadaşı, belki bir alelade komşu, hatta ortak yakın arkadaş bile olabiliyor. Dert dinleyen iyi bir dost olarak, önceleri yardımsever amaçlı nasihatler hatta sanki karşı cins değilmiş gibi kanki yaklaşımları sonradan alevlenebiliyor teselli mükafatı çıkmış bir piyango gibi. Saatlerce dertleşmeler ilişki olmadan haz veriyor. Çünkü ortada henüz bir fedakarlık gereği yoktur. Kara kedi arkadaşımın aşkısın dediği kankisine kendini uydurmak zorunda kalmıyor çünkü devamlı bir arada değiller. ve kendi hayatlarının ancak istedikleri bir zamanını ve parçasını paylaşınca ikisi de özgür olduklarından paylaşım sadece duygularla da olunca hele arzulanılan hale gelince, erkek evinde bulamadığı huzuru dışarıda buluyor. Hatta bunu aşk sanıyor. Kara kedi onu yorgun karşılamıyor, teselli ediyor, başını okşuyor, ellerini tutup ona arzulu bakıyor, evdeki gibi dır dır, harçlık, hayıflanmak, belki çocuk ağlaması yok. Hatta zevkli bir masa belki bir çift şamdan ve hoş bir müzik var.

Nasıl da haz duyuyor kara kedinin yanında, bir zamanlar deli gibi sevdiği aşkını çoktan unutmuştur artık. Eve gitmediği günler de olur belki. Belki itiraf bile etmiştir eşine birisine aşık olduğunu hatta boşanmak istediğini. Ya bu ortamı çocuklarının anasıyla yaratamaz mıydı erkek eş.

Ters döndürelim olayı.Kadın artık eşinin ilgisizliğinden yakınır. Çünkü ev işleri çoluk, çocuk derken bir de çalışıyorsa kocasına yetmemektedir. Devamlı yorgundur. İlişki ise kocasının yüzünü bile zor görmektedir. Belki biri gelirken diğeri gidiyordur. Kadın devamlı yemek hazır olmadığı için, ortalık dağınık olduğu için azar işitip başkalarının yanında küçük düşürülmektedir. Devamlı asık yüzle ev hayatını sadece yemek ve yatak mekanı gibi gören bir eş. Elinde gazeteyle köşeye uzanıp, oradan firavun gibi emirler yağdıran bir eş, elindeki bir çöpü bile kalkıp atmayan bir eş. Ve yorgun horlayan bir eş,

Kadın onunla dertleşip söyleşen nazik bir erkeğin safiyetine kapılabiliyor. Sadece uzaktan onu sevebiliyor. İçinden keşke benimde eşim böyle olsa diyor. Bir gün bile eşinin böyle nazik olmadığını düşünüyor. Ama ayrım kadında çıkmaz sokak oluyor. Çünkü hislerini açamaz, başkasına gidemez zina büyük suç, aşk mı tatmadı ki bilsin. Bir zamanlar deli gibi aşık olduğunu sandığı kişiyle daha ilk geceden ayrılmıştır yolu iletişimsizlik yüzünden.

Eğer hayatınızı sevdiğinize göre yaşayamayacaksanız, birbirinizin hayatlarını bari mahvetmeyin. ”SEVMEK BİR ÖMÜR SÜRER, SEVİŞMEK BİR DAKİKA” karar sizin .Bir anlık zevkler için bir ömür verenlerden mi, yoksa hayatım dediklerinizin hayatı olup kendi hayatınızı unutanlardan mı olacaksınız? Ben yalnızlığı seçtim…Şimdi beni de milleti evlilikten soğutuyor diye ….. Bülent Ersoy gibi ….suçlamasınlar….. yok kim ne derse desin aşk için, önce hoş sonra boş gelir...

 
Toplam blog
: 165
: 856
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

Edebiyet fakültesi  mezunuyum. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek çeşitli kurslardan da el sanatları ..