Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '10

 
Kategori
Dostluk
 

Sevgili arkadaşım

Sevgili arkadaşım
 

(netten)...asıl mektup böyle yazılanıydı..


Sevgili Arkadaşım,

Biliyorum çok oldu sana mektup yazmayalı ve de dertleşmeyeli. Haklısın; hayatın akışında birçok şeylere verdiğimiz önemlilik durumu değiştikçe, bizlerde kendi arkadaşlığımızdan ve de mektup yazma gibi sevdiğimiz şeylerden vazgeçtik.. Genelde de hep vazgeçişler ilgi duyduğumuz şeylerden oluyor. Hatırlarmısın bilmem gitar dersleri alırken ne büyük zevkle sana anlatırdım tüm detayları; şuralar konser vereceğim yurt dışlarına gideceğim ordan sana kartlar gönderecem diye hayaller kurar anlatırdım mektuplarımda gitar dersi veren hocam aşık oluyordum galiba derdim, benimkisi aslında hocamın gitara olan hakimiyeti ve de klasik gitar çalma konusunda cidden önem vererek yaptığı için ona hayrandım ona ilgimin en büyük etkeni buydu. Biliyorsun sonraki yıllarda babamı kaybetmem benim hayata olan bakışımı duruşumu ve çok istediğim ve hayaller kurduğum klasik gitar resitallerinden vazgeçirdi. Tekrar denememe rağmen başaramadım. Düşündüğümde cidden hayat hayal kurmaya gerektirmeyecek kadar kısa.

Gevezeliğimden sana nasılsın demeyi bile unuttum Nasılsın Handan, sağlığın sıhhatin nasıl, ya çocuklar :) biliyorsun kızın Gizem çok cadı bir kız olacak tıpkı annesi gibi dediğim dedik; istediğim olacak olan birisi olacak :) ya oğlun güzeller güzeli oğlun Ertuğrul o çok yakışıklı ve de çok canlar yakacak onun da farkındasın :) Çok oldu onları öpüp koklamayalı. Onları da seni de çok özledim inan. Eşin nasıl umarım her şey yolundadır.

Senle lise ikide karşılaşmıştık sen ben ve de Hülya üçümüz çok iyi arkadaştık. Aslında görüştüğüm tek arkadaşlar sizlerdiniz. Aile yapımız, yetiştirilme tarzımız birbirimize çok yakındı. Annem Handan ya da Hülya ile görüşeceğim dediğimde hafta sonlarında izin verirdi. Eskiden izin almadan :) hiçbir şey yapamazdık çok iyi hatırlıyorum bir gün sizde kalacağım diye tutturmuştum ne olay olmuştu :) ve gerçekten istenilince olmayacak bir şey yokmuş. O gün sizde kalmıştım. Şimdi mi beni evde bulana aşk olsun. Ha ha hha sürekli gezen dolaşan ve hayatın aslında dört duvardan ibaret olmadığını ve yaşamın gerçeği aslında yaşayarak öğrenileceğini anladım. Hep derim şimdiki özgür aklım gençken bende olsaydı neler yapardım neler.

Anneciğin nasıl onu sormayı unuttum. Beni kara kızım diye severdi. Siz o kadar beyaz tenliydiniz ki sizin yanınızda ben kara kalırdım :) Doğunun bizdeki izi budur esmer tenli olmamız. Memleketim ah canım memleketim çok severim orayı ama bilirsin ki İstanbul aşkı başkadır bende başka türlüdür nefes alamam ben. Başka yerde. Hülya, hep bir emekli olsam gidecem buralardan der ya bende nasıl olur başka yerde nasıl yaşanır bilmem derdim. Türkiye'de gezmediğim il kalmadı gibi ve ben hala İstanbul’a aşığım; tamam sana etkilenip hayranlıkla anlatığım yerler oldu özellikle Foça. Orda kalbim kaldı ve bir gün Foça’ya tekrar gideceğim; orda deniz fenerinde kalbimi bıraktığım yerde tüm detayları tekrar yaşacağımı biliyorum.

Hatırlar mısın liseden mezun olunca düzenli olarak her hafta sonu Taksim Beyoğlu, Ortaköy gider gezerdik özgürce en çok sevdiğimiz yerlerde otururduk. Ne kadar uzun zaman oldu hesapsız saatsiz bir şekilde dolaşıp gezmediğimiz. Senin çocukların var önceliğin farklı Hülya’nın da öyle. Önce annesiniz, sonra bir eş ve arta kalan zamanda kendi ailenizin evladı en sonunda arkadaşlarınız gelir. Ve ben arkadaşımı çok özledim. Delice gülmeyi ve istediğimiz zaman sohbet etmeyi çok özledim. Telefonlardan nefret ediyorum onlar yüzünden mektup yazmaktan vazgeçer olduk. Nasılsa arayıp bir merhaba deniliyor o yüzden de asıl duyguların ve düşüncelerin dile geldiği mektuplar ortadan kalktı… Keşke eskiden yaptığımız gibi her ay bir mektup yazıp göndersek bir birimize. Ben başladım sıra sende artık :)

Karın yağdığı geçen hafta sonu evdeydim ve evdeyken yaptığım klasiklerimden birini yaptım eski resimlere baktım. Ah Handan; Adapazarındaki günlerimiz ne güzeldi, sen üniversiteyi kazanıp gitmiştin, ev tutup yurttan ayrıldığında ben ve Hülya ilk fırsatta hafta sonları sana gelirdik. Ne hikayelerimiz var. Off birden yaşlandığımı hissettim. Merkezde yaptığımız kahvaltılar, Sapanca‘ya yapılan geziler yaaa ben büyümekten nefret ediyorum. Çünkü büyüdükçe eskiye özlem artıyor. Neden diye düşündün mü hiç!. Bendeki geçmişe özlem en büyük etkisi; yaşanılan arkadaşlığın ve paylaşımın daha sık ve dürüstçe olduğu gibi göründüğü gibi yaşamamızdı. Şimdi zaman denilen şeyinde içinde yarış halinde hep bir şeylere koşuşturma içindeyiz ve buna rağmen hiçbir şeye yetişilmiyor ve hiç kimse mutlu değil. Sabahları evden işe giderken bakıyorum da insanlar suratsız insanlar bitkin omuzları gittikçe aşağı doğru çöken bir halde yürüyorlar. Yaşamak, gittikçe zor olan bir sanat gibi geliyor bana.. Sanat biliyorsun ruhu besleyendir ve o kadar ruhsuz bir insan topluluğu olduk ki artık iflah olmaz hallerdeyiz. Çok mu ümitsizim sanırım öyle.

Canım, Biliyorum mektubu çok uzattım ama inan daha da anlatacağım o kadar çok şey var ki. Son zamanlarda yaşadığım şeyleri anlatmalıyım sana hep geçmişten bahsettim.

Son birkaç zamandır Milliyet Blog da bir şeyler yazıyordum. Burada çok iyi yazarlar var kitapları çıkmış kendi branşında iyi olan insanlar. Çogu güzel yazarlar öyle birikimlerini yazarak MB paylaşıyorlarki insanın ufku açılıyor. Ben burada olmaktan mutluyum fırsatın olduğunda gelip yazıları okusan eminim sende memnun kalacaksın. İnsanın görüşleri ve dünyaya olan bakışını ve gülüp eğlenmeyi sağlıyor; evet biraz bilgisayara bağımlı hale getiriyor ama gerçekten güzel. Burada yazmama vesilen olan sevgili hocam Emine Supcin’dir. Her zaman da bunu dile getiririm teşekkür ediyorum. Burda yazım tarzlarını beğendiğim yazarların takip ediyorum. Ve burada zamanla Hayyam’la olan bağı nedeniyle :) yazarımız Ahmet beyin beni sobelemesi ile sana mektup yazdığımı da itiraf etmeliyim. O aklımı çeldi. Aslında bu mektup yazma ana fikrini sevgili Derinmavi’ye ait olduğunu biliyorum onlara da sonsuz teşekkürler. Onların sayesinde sevdiğim şeyi tekrar yaşadım ve sana aktardım.

İşte böyle hayatımdaki renklerden birini de anlattım sana güzelim. Umarım vaktin olur ve en kısa zamanda bana mektup yazarsın. Sabırsızlıkla bekleyeceğim.

Sevgilerimle.

4/02/2010

İstanbul.

 
Toplam blog
: 110
: 2117
Kayıt tarihi
: 18.10.08
 
 

Kendimle ilgili ne yazabilirim diye düşündüm uzunca... Aslen Malatyalıyım.. İstanbulda yaşıyorum ..