Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '19

 
Kategori
Tiyatro
 

Sevgili Arsız Ölüm - Dirmit

    Latife Tekin'in eşsiz eserinden yola çıkılarak tiyatroya uyarlandı Sevgili Arsız Ölüm - Dirmit oyunu. Nezaket Erden'in sahnede devleştiği oyunun yönetmenliğini Hakan Emre Ünal üstleniyor. Nezaket Erden, Galatasaray Üniversitesinde Felsefe bölümünü bitirmiş üstüne Kadir Has Üniversitesinde Oyunculuk üzerine yüksek lisans yapmış başarılı bir oyuncu. Üniversitede bitirme projesi olarak öne çıkardığı bu oyun, bir süre sonra tiyatroseverler ile buluşmuş. Ortaya atılan bu güzel fikir daha sonra bambaşka hayatlara dokunmuş. Öyle ki oyunu izleyenlerin aklından bir an olsun çıkmamış hiç Dirmit karakteri.

Dirmit karakteri, Sevgili Arsız Ölüm romanında geçen bir karakterden birisi. Köyden kente göç etmenin birey üzerinde yarattığı etkiyi görüyoruz bu oyunda. Oldukça gösterişsiz ve sade bir şekilde sahneye aktarılan bu oyun dualarla başladı. Dirmit yanındaki saksıyla arkadaş olmuş onu bir an olsun yanında ayırmıyor. Başlangıçta oyuna alışma ve tanıma konusunda biraz tereddüte kapıldım. Çünkü tek kişilik oyunlar bir bakıma risklidir. Oyuncunun ve oyunda anlatılan konunun çok başarılı olması gerekir. Tek başına koca sahneyi doldurmak büyük bir yetenek ister anlayacağınız. Bu nedenle her yiğidin üstesinden geleceği bir şey değildir bu.

Tek kişilik oyunlarda oyuncunun yeteneği direkt olarak ön plana çıkar. Burada oyuncunun sergilediği oyuna ne kadar hakim olduğunu ve seyircisiyle nasıl bir iletişim kurduğunu görürüz. Nezaket Edken, yeteneği ve üstün oyunculuğu sahnesinde bizi bambaşka diyarlara götürdü. Toprak yeme sahnesini öyle bir canlandırdı ki o toprak yerken biz de toprak yemiş kadar olduk. Buradaki başarının sırrı yetenekten geçiyor elbette. Bu gibi küçük ayrıntılar oyunun başarı tablosunu şekillendiren unsurlar arasında yer alıyor.

Dirmit, ataerkil ve muhafazakar bir aileye mensup küçük bir kız. Onun gözünden köyden kente nasıl göçtüklerini, kente ve insanlara alışma sürecini ve burada yaşadıklarını öğreniyoruz teker teker. Hayal dünyası geniş olan Dirmit, umudun ve direncin sembolü haline geliyor. Başına gelen masum şeyleri öyle güzel anlatıyor ki sizde onunla birlikte kah gülüyor kah ağlıyorsunuz. Dirmit'in üç tane birbirinden farklı abisi var. Annesi ve babası oldukça bağnazlar. Tek odalı evde kocaman aile var olma telaşlarını sürdürürken bir yandan Dirmit'i ehlileştirmeye çalışıyorlar kendilerince.

Bütün bu olanları köyündeki tulumbasına anlatırken siz de onunla birlikte olayların içine giriyorsunuz. Dirmit'in sevdaları, sevinçleri, hüzünleri, yerinde duramayışları sizin içinize akıyor izlerken. Küçük bir kızın dünyasından görmeye başlıyorsunuz dünyayı. Dünya o zamanlar Dirmit'e huzur vermiyor. Başta annesi olmak üzere ailesi onun bir şeylerle ilgilenmesine asla izin vermiyor. Dirmit'in şiir defterleri yırtılıyor, okuduğu kitaplar sobaya atılıyor, dinlediği radyo pencereden dışarı fırlatılıyor, dayak yiyor, aşağılanıyor, dans etti diye kötü sözler işitiyor. Aşık olmak bile yasaklanıyor. Aile baskısıyla nasıl mücadele ettiğine tanık oluyoruz oyunu seyrederken.

Annesi Asiye oldukça tutucu, kızına karşı oldukça baskıcı bir tiptir. Babası elinde yeşil kitabıyla evin direğidir. Abileri Seyyit, Halit, Mahmut'un ayrı ayrı hikayelerini dinliyoruz Dirmit'in ağzından. Her birinin farklı farklı hikayeleri var ve her biri oldukça komik hikayelerden oluşuyor. Bu aileye baktığımızda farklılıkların güzel bir kompozisyonu karşımıza çıkıyor.

Ben oyunu izlerken 80'ler havasına çok kapıldım. O dönemde yaşanan köyden kente göç, toplumdaki arabesk hayranlığı gibi unsurlar kendini çok belli ediyordu. Tam bir dönem oyunu gibiydi anlayacağınız. Dirmit'in Kır Gönlümün Zinciri şarkısıyla dans ettiği sahneler akıllara kazınıyor adeta. Burada Nezaket Erden'in başarısına şapka çıkarmak gerekiyor elbette. Karakteri Dirmit'i canlandırırken adeta onun ruh haline bürünüyor tamamen. Ağlarken gülüyor, gülerken ağlıyor. Bazen sinirleniyor, bazen çığlık atıyor, bazen deliriyor, bazen bütün bunlar başına geldiği için üzülüyor ama yine de hayal kurmaktan ve yaşama tutunmaktan geri durmuyor.

Dirmit karakterinin en sevdiğim yanı öğrenmeye hevesli ve yalnızlığıyla barışık olmasıydı. Yalnızlık onun gözünde sanıldığı kadar kötü bir şey değil aksine saksısı kepçe ile konuşurken kalabalıklaşıyor kendi içinde. Köydeki tulumbayla derdini anlatırken de içindeki neşeden ödün vermiyor. Kuşkuş otuyla, sokakla, ayla, yıldızla dertleşe dertleşe unutuyor yalnızlığını Dirmit. Bütün bu olanları anlatırken de duygudan duyguya atlıyor.

Oyunun en sevdiğim tarafı sizi hayal kurmaya teşvik etmesiydi. Ortada kocaman bomboş bir sahne ve çiçeğiyle bir şeyler anlatan bir oyuncu var. Anlatılanlardan yola çıkarak bir şeyleri hayal etmek öyle güzel ki kuş kadar hafif hissediyor insan. Oyunun tamamında anlatılanlar üzerinden hayal kurmak ve o anıları kafanızda canlandırmak durumunda kalıyorsunuz. Eğer bunu yapmazsanız oyundan hiç keyif almazsınız. Bu nedenle oyunu dikkatli izlemekte fayda var.

Beni en çok son sahneler etkiledi. Özellikle Dirmit'in avazı çıktığı kadar bağırdığı sahnede tüylerim diken diken oldu. Durduk yere bağırma değildi bu. Ruhunun ne kadar yaralandığını ifade eden ve salonu derin bir sessizliğe gömen bir çığlıktı. Gözümden yaş geldi o anda. Salon ölüm sessizliğine büründü o sırada. Hepimiz için oldukça tuhaf ve unutulmaz bir andı.Sanırım oyunun en etkileyici sahnesiydi bu. Nezaket Erden öyle gerçekçi oynadı ki sahnenin etkisinden öyle kolay kolay kurtulamıyorsunuz oyun bittikten sonra.

Oyunumuz bizlere ataerkil aile yapısının toplumdaki baskıcı rolünü küçük bir kızın gözünden yansıtıyor. Aile, özgürlük, bireyselliğe karşı takınılan tavır, muhafazakarlık, toplumsal değişimler, dinin birey üzerindeki etkisi gibi konuların önemini vurguluyor. Küçük bir kızın hayal kurmasından rahatsız duyan bir aileden bahsediyoruz burada. Aile dediğimiz olgu bize ne kadar yakın? Bizi gerçekten tanıyor mu? Bizi yetiştirenlerin travmalarını mı taşıyoruz? Bütün bunlar iç içe geçmiş kompozisyonun ürünü oluyor burada.

Oyuna kendinizi kaptırdıktan sonra zaman su gibi akıp geçiyor. Dirmit en yakın arkadaşınız oluyor birdenbire. Onun anlatıklarına kahkalarla eşlik ederken buluyorsunuz kendinizi. Şahsen son zamanlarda bu kadar güldüğümü ama aynı zamanda bu derinden üzüldüğümü hatırlamıyorum. Dirmit kalıplarına sığmayan bir karakter. Onun bu yaşadıkları öyle özel ve güzel ki hiç susmasın istiyorsunuz. Son sahnede boğazınız düğümleniyor, gözyaşlarınız içinize doğru akıyor. Dirmit sizi duygusal bir buhranın ortasına bırakıp karanlıkta kayboluyor. Sizse oyunun etkisinden kurtulamayıp derin düşüncelere dalıyorsunuz salondan çıkarken...

 

 
Toplam blog
: 14
: 170
Kayıt tarihi
: 31.08.12
 
 

Okumayı, yazmayı, dinlemeyi, izlemeyi seven ve bunları sevdikleriyle paylaşmaktan büyük bir keyif..