Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '10

 
Kategori
Sevgililer Günü
 

Sevgili aşk

Sevgili aşk
 

Bu gün kalemim“Sevgililer Günü” ile ilgili bir şeyler yazmak istedi. Ben de ona uydum.

Sevgi, ”insanı yüksek özverilere götüren ilgi duygusudur”diye tanımlanıyor. Sevgili ise aşkla beslenen kişi demektir. Aşık olan genelde erkektir. ”Maşuka”da aşkla sevilen kadın demektir.

Aşkı herkes kendi yorumuna göre tanımlar. Birisi; ”Aşk, kadının erkeğe, erkeğin de kadına söylemek zorunda kaldıkları en güzel yalandır”der. Birisi de ”Aşk çiçek isimleriyle başlayan, hayvan isimleriyle devam eden bir serüvendir” der.

Kim bilir. Bilinir ki evliliğin ilk yıllarında adam konuşur kadın dinlermiş, sonraki yıllarda kadın konuşur erkek dinlermiş, daha sonraki yıllarda ise her ikisi de konuşur, komşular dinlermiş.

Aşkın gözü kördür ama dili her zaman açıktır. Kavgadan sonra kadın kocasına bağırmış: ”Seninle evlendiğim zaman ben aptalmışım.” Adam gayet sakin cevap vermiş: ”Evet ama, çok aşıktım, farkedemedim.”

Mecnun sevgilisi Leyla için çöllere düşmüştür. Ferhat Şirin’i için dağları delmiştir. Kamber Arzu’su, için neler yaptı kim bilir.

Ha sahi, siz sevdiğiniz için neler yaptınız diye sorsam?

Japon yazar Masumi Toyotone, Eğerli, Çünkülü, Rağmenli olmak üzere sevgiyi üçe ayırmış.

Eğerli sevgi bir şarta bağlı, karşılık beklenen bir sevgiymiş, söz vermelere dayanırmış. Verilen söz yerine getirilmezse hayal kırıklığı yaşanırmış. ”Eğer bir araban, bir kariyerin olursa seni severim. Anamın babamın yanında bacak bacak üstüne atmazsan, onlar seni öyle daha çok severler.”

Kişi bir şey olduğu için, bir şeye sahip olduğu için seviliyorsa bu da çünkülü sevgiymiş. ”Seni seviyorum, çünkü güzelsin, popülersin, katın, yatın var.”

Rağmenli sevgi ise bir koşula bağlı olmayan sevgiymiş. Karşılığında hiçbir şey beklenmeyen sevgiymiş. İnsan bir şey olduğu, bir şeye sahip olduğu için değil, bir şey olmasına rağmen sevilirmiş.

Sizin sevginiz bu üç şıktan hangisine uyuyor bakalım.

Geçenlerde bir misafirlikte konu dönüp dolaşıp, aramızda bulunan genç kızların evlenmelerine geldi. ”Nasıl bir damat” portresi çizilmeye başlandı. Birinci kız açık seçik başladı koşullarını saymaya.”Varacağım oğlanın önce tezkeresine bakacağım arkadaş. Asker yolu gözleyen arkadaşlarıma bakıyorum da. Ben bu kadar cefaya dayanamam gibi geliyor.” dedi. Sonra ekledi: ”Diplomasına da bakacağım tabiii”

Sözü ikinci kız aldı.”İkamet belgesi de isteseydin”dedi. Birinci kız, ”Onu da isteyeceğim. Şehirde oturmaları, şehirde evlerinin olması şart. Hatta ehliyetiyle, üstüne kayıtlı araba ruhsatını bile isteyeceğim. Bu devirde ele güne karşı yaya dolaşmak zor” dedi.

Biliyor musunuz bütün bunları konuşurlarken hiç gülmüyorlardı. Bunları masumane istekler olarak ileri sürüyorlardı.

İkinci kız, ”Banka hesap cüzdanını da görsek fena mı olur. İnsanlık hali bu, ne olacağı belli olmaz ”dedi.

Birinci kız daha da derine indi.”Ay kardeş bu devirde kaç kardeş oldukları bile önemli. İnsanın kimlerle elti olacağı, kimlere enişte diyeceği de çok önemli. Bak göreceksiniz zamanla bedeni ve ruhi sağlığına dair raporlar bile istenecek” dedi.

Birinci kızın anası karıştı söze, ”Aaah ah bizim gençliğimiz yabanlara gitti. Koca gençliği peynirle ekmek gibi yedik gitti. Şimdiki kızlar ”dumansız baca, anasız babasız koca” istiyorlar. Bunların nolacağı belli olmaz. Bu yeni yetmeler düğünü okular, kocayı ikiler ”dedi de hep birlikte gülüştüler.

Kızların birisi kalkıp da” tarlanın taşlısı, kızın uzun saçlısı, erkeğin kel başlısı makbuldür” demedi.

İki-üç de sevgililer günü lafı edelim:

Aşk bir pencere gibiymiş, fazla açarsan hava alırmışsın. Lafa bak lafa…

Erkek gözüyle, kadın kulağıyla severmiş. Bu lafa ne dediğinizi duyar gibi oluyorum.

Sevdiğini elde edemezsen, elde ettiğinle idare etmen gerekirmiş.

Sevecekseniz, kusursuz insan arayacakmışsınız, insanda, kusur da aramayacakmışsınız.

Neymiş efendim; oğlan kıza; gönlünde yer yoksa ben ayakta da giderim demiş.

Kadınların kalbi mezar gibiymiş giren çıkamazmış. Erkeklerin kalbi ise bakkal dükkanı gibiymiş, giren çıkan belli olmazmış.

Yok yaaaa!

Kafanızı sağa sola çevirip durmayın canım, aklınızdan geçenleri okuyamıyorum da…

 
Toplam blog
: 165
: 646
Kayıt tarihi
: 16.02.09
 
 

Recai Şahin: 1941 yılında Fethiye- İncirköy'de doğdum. İlkokul köyümde, ortaokulu Fethiye'de okud..