Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Sevgili Ata'm

Sevgili Ata'm
 

Şu an Kuşadası’nda, Kadınlar Denizindeki evimin balkonundan engin denizin görsellediği muhteşem manzarayı seyrederken; Bizlere düşmanlardan kurtararak emanet ettiğin bu güzel vatanı koruyamayışımız aklıma gelince, birdenbire irkildim. Hele hele kurduğun Cumhuriyet’e bekçilerin olarak, ne senin kadar yürekli, ne de senin kadar dirençli olarak, bir adım attıramadığımızı hatırlayınca, öfkenin gaddar pençesi mengene gibi sıkıverdi yüreğimi. Ama şunu da belirtmem gerekir ki, gönlümüzün en derin köşesinde, sonsuz bir direnç coşkusu her zaman için gizlidir. Sindirilmiş ve bastırılmış da olsa…

Şimdi bana diyeceksin ki, ‘Kim sindirdi sizleri? Bir Türk’ü kolay kolay kimse sindiremez. Hele içindeki direnç coşkusunu kimse durduramaz.’ Ah Atam ah, çok haklısın ama her şey senin bıraktığın gibi değil artık. Korkarım olmayacak da… Nedenlerini anlatmaya çalışıp, mazeretimizi az da olsa kabul ettirebilirsem, dünya’nın en mutlu insanı olacağım.

Şimdi sana bazı şikâyetlerim var. Ama önce sevineceğin iki haber vereyim. İlk haber, bizlere emanet ettiğin Cumhuriyet yerinde duruyor. Etrafında koruma ve kollama zinciri olduğundan, kimse kılına bile dokunamıyor. Anlayacağın yanına kimseyi yaklaştırmıyorlar.

İkinci haber ise, öncekinden daha güzel. Seni kaybettikten 55 sene sonra, canından çok sevdiğin Türkiye’ni bir kadın yönetti. Sarışın ve güzel bir kadın. Kadınlara ilk kez seçme ve seçilme hakkı tanıyan ve de onlara son derece değer veren bir lider olduğunu biliyoruz. Aslında bu bayanı, partisinin Genel Başkanı vitrin süsü olarak almış, gerici parti imajından kurtularak aydın tabanın da oylarına ulaşmak istemişti. İşte o vitrin süsü, Genel Başkanı Çankaya’ya çıkınca, önce partisine Başkan, tabii, o parti iktidar olduğu için de Başbakan oldu. Önceleri çok sevindik ama Türkiye’yi yönetenlerin güzellik dışında başka meziyetlerinin de olması gerektiğini onun yönetiminden sonra çok iyi anladık

Şimdi sıra şikâyetlerimde; Sevineceğini düşünerek verdiğim ikinci haberdeki bayan, ne yazık ki bu kez kötü haberlerin ilki. Çünkü onun Başbakanlığındaki hükümet, Cumhuriyet döneminin en beceriksiz yönetimi olarak tarihe geçti. Aslında bir bayanın liderliği, kadınların gecikmiş üstünlüklerinin ispatı açısından güzeldi. Türkiye’nin bir kadın eli ve kadın kalbiyle ilerlemesini ve çağa damgasını vurmasını istiyorduk. Ama yapamadı. Şimdi herkes bir kadın Başbakan olduğu için o zamanki hükümetin beceriksiz olduğunu düşünüyor. Ve erkekler bunu düşünmekten çok hoşlanıyor. Tansu Çiller kötü yönetimiyle sadece kendi politik hayatını bitirmedi, kadınların politikadaki şansını da uzun bir süre için en alt düzeylere indirdi. Kısacası Çiller’in beceriksizliğinin bedelini hem Türkiye, hem kadınlar ödedi. Yani biz kadınlar. ‘Beceriksizliğin dişisi erkeği olmadığını, beceriksizliğin beceriksizlik olduğunu, ’ erkek milletine anlatmakta artık zorlanacağız.

Gelelim diğer şikâyetlere: İlk kez ‘Din Şurası’ toplandı. İlk kez ‘I. Ulusal WC Sempozyumu’ toplandı. Üzerine titrediğin ‘6 Ok’, yontula yontula ‘6 kürdan haline geldi. Kurduğun parti, her lidere bir koltuk ilkesiyle üç partiye ayrıldı. Vergi yükü zenginlerden tamamen alınıp işçi ve memurun sırtına yüklendi. ‘Tevhid-i Tedrisat’ hakkın rahmetine kavuştu.

İstiklâl Savaşı’ndan çok şehit verdiğimiz yerler oldu. Meselâ, Doğu ve Güneydoğu’da çok şehit verdik. E5 ve TEM karayollarında çok şehitler verdik. Emekli maaşı kuyruklarında çok şehitler verdik.

‘2. Cumhuriyetçiler’ adı altında bir grup ‘’Dahili Bedhah türedi. Enflasyon diye bir canavar çıkıp halkı perişan etti. Ardından onun yavrusu KDV canavarı çıktı.’Mülkün Temelidir’ dediğin adaletin temeline dinamit kondu ve işlemez hale getirilerek adli işler mafyaya devredildi.

Yiyecekler hormonlu, gıda maddeleri hileli oldu.

Her İl’e, her ilçeye üniversite kurularak ‘Öğretim üyesiz üniversite’ mucizesi gerçekleştirildi.Belediyeler rüşvet toplamaktan çöp toplayamaz hale geldi‘Milletin efendisidir’ dediğin köylüler, efendiliğe daha fazla dayanamayıp köylerden kaçtılar.

Dış borç sizin zamanınızda bilinmeyen ‘Trilyon, katrilyon’ denen acayip rakamlara yükseldi.

Memleket Amerika’nın başkenti Washington’dan idare edilmeye başlandı. Bağımsızlık, Lâiklik, ulusal egemenlik, oy uğruna her şeyi gözden çıkartan ucuz politikacıların satışına geldi. En kötüsü de, bazı çıkarları uğruna dini istismar eden bir sürü gerici, dini temsil eden partiler kurarak meclise girdi. Oy potansiyelleri her geçen gün çoğaldı ve Türk İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasına sanırım az kaldı.

Bu arada Kürt’ler de bağımsız bir ‘Kürt Devlet’i kurma telaşına düştü ve PKK diye bir örgüt kurdu. PKK ile gericiler salt Türkiye Cumhuriyet’ini yıkmak için kardeş bile oldu.

Aslında bizler sana olan bağlılığımızı göstermek, sana yaraşır evlatlar olabilmek için sık sık kötü yönetimlere karşı gelmeye çalıştık, ama Amerikancı askerler ve aymazlık içindeki iktidarlar bizden daha güçlü olduğundan, çoğumuzu acımadan vurdular. Vurulmayanları da hapishanelerde çeşitli işkencelerden geçirerek sakat bıraktılar. En çok ağrımıza gideni de aslan gibi gençlerini asıp kesenlerin, teknik işkencelerden geçirerek sakat bırakanların çoğunun, senin en güvendiğin kimselerin olması idi. Şükürler olsun ki şu sıralar darbe lâfı eden falan yok. Hepsi gül gibi geçinip gidiyorlar Çoğumuz başımıza gelecekleri tahmin edebiliyoruz ama elimiz kolumuz bağlandığı için karşı koyamıyoruz. Artık Amerika’nın Türkiye’ye uygulamayı düşündüğü Türk İslam Cumhuriyet’i rüyasını gerçekleştirmesini beklemekten başka çaremiz ne yazık ki yok gibi.

Bekleyeceğiz, göreceğiz. Ama, bir yandan da bütün dikkatimizle ayakta durmasını bilebileceğiz Atam. Bundan emin olabilirsin!.

 
Toplam blog
: 7
: 835
Kayıt tarihi
: 07.06.09
 
 

Erenköy Kız Lisesini bitirdikten sonra Üniversite için Almanya' ya gittim. İngilizce, Almanca, İspan..