Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '07

 
Kategori
Blog
 

Sevgili blog yazarları, ne olur birbirimizi kandırmayalım

Sevgili blog yazarları, ne olur birbirimizi kandırmayalım
 

Çok yakın bir arkadaşımın Milliyet Blog'da yazmış olduğu yazıları okuyarak tanıştım bu platformla. Benim de kendimce, kendime yazdığım yazılarım vardı, yazmaya da devam ediyordum. Arkadaşımın tavsiyesi ile artık ben de yazılarımı bu platforma taşımıştım. Çok okunma, çok fazla yorum alma, hit olma kaygısı taşımadan, yazmayı hırsa dönüştürmeden, önce kendim için, kendimi tatmin etmek için, sonra da biraz da olsa paylaşılabiliyorsa yazdıklarım diye düşünüp onun vereceği mutluluk için yazmaya burada başladım. Eminim sizler de aynı amaçlar için buradasınız. Birkaç tanıdık blog yazarı dışında, iş yaşamının ve günlük hayatın yarattığı yoğunluk ve koşturmaca ile üzülerek diğer değerli blog yazarlarının yazılarını çok fazla okuma ve takip etme fırsatım olmadı bu hafta sonuna kadar.

Bugün blog yazarları arasında bir yolculuk yaptım, birkaç yazarın yazılarını okuma ve yorum yazma fırsatım oldu. Ancak içlerinde biri vardı beni hayal kırıklığına uğratan. Yazımın yola çıkış noktası da bu zaten. Kendimi adeta aldatılmış ve kandırılmış hissettim.

İsmini burada tabii ki deşifre etmeyeceğim, tesadüf olarak son yazmış olduğu blogu okudum. Okuduğum her cümleden sonra 'bana bu cümleler hiç yabancı gelmiyor' diye düşünmeden edemedim. Yazı, bir paragraf ve ardından gelen güzel bir şiirden ibaretti. Okudukça 'nasıl yani, olamaz' diyordum, yanılıyor muydum acaba?

Emin olmak istiyordum, üşenmedim, okuduklarımın beni götürdüğü ünlü yazarın kitaplarını çıkardım kitaplıktan, yazıdaki bazı cümleler öylesine kazınmış ki beynime, yazının gerçek sahibini bulmakta zorluk çekmedim. Dedim ya bir paragraf ve altında bir şiir vardı diye. Paragraftaki cümleler, ünlü bir yazarın cümleleriydi, çok küçük eklemeler dışında, altındaki şiir ise kelimesi kelimesine aynıydı... Ama malesef yazarın ismi kesinlikle o blogda geçmiyordu.

Alıntılar tabii ki olabilir, ben de bir blogumda çok beğendiğim bir şiiri, yazarının ismini defalarca telaffuz ederek, okunması için tavsiyelerde bulunmuştum, paylaşmak adına. Zaten, blogunuzun yayınlanabilmesi için dikkat edilmesi gereken bir takım kurallar var, ki herkes de bu kuralların farkındadır diye düşünüyorum. Ya da alıntı yapılacağı zaman kimden alıntı olduğunu belirtmek konusunda...

Yazıyı okuyup da, yazının asıl sahibinin ismini o yazıda bulamayınca açıkçası kendimce çok üzüldüm. Blog yazarı belki atlamış olabilir diye yorum yazamadan da edemedim kendisine. Yorumumda, blogunda yazdıklarının tanıdık geldiğini, aslında x ( ismini vermek doğru olmayabilir) isimli yazarın şu kitabının şu isimli yazısı olduğunu ve nacizane, yazarın isminden de keşke blogda bahsi geçmiş olsaydı beni daha mutlu edeceğinden bahsettim.

Tahmin edeceğiniz üzere yorumum yayınlanmadı ve herhangi bir cevap da gelmedi. Blog yazarına, yazının çok güzel olduğu ile ilgili bir yorum vardı, ona da cevap yazılmamıştı. Aradan bir süre geçtikten sonra o blog yazarının yorumuna cevap geldi ve cevabında, yazısında yazdığı şiirin şairinin kim olduğunu bilmediğinden bahsediyordu.

Ama ben yazdığım yorumla ismini hatırlatmıştım kendisine. Neden bilmem kızdım. Yine bir süre sonra aynı blogu tekrar açtım, bu kez şiirin altına sevinerek söylemeliyim ki yazarın ismi eklenmişti. Benim yorumuma halen cevap yok. Bir başka yorum gelmiş yazara, çok sevdiği bir arkadaşından. O yoruma yazdığı cevapta ise arkadaşına, bu şiiri x isimli şairin kitabından birlikte okuduklarını hatırlayıp hatırlamadığını soruyor. Bir önceki yorumuyla çeliştiği o kadar aşikar ki, bir kez daha üzüldüm. Benim yorumuma hala cevap yok.

Demem o ki, ben burada kendimi ve benim gibi birçok blog yazarının kandırıldığını düşünüyorum. Önyargılı olduğumu düşünmeyin, hani olur da ismini hatırlamazsınız ama yine de bir başkasının şiiri, yazısı olduğundan ufacık da olsa bahsedersiniz. Yazı öylesine yazılmış ki sanki tamamıyla blog yazarının kendi kalemindenmiş gibi. Unutulmuştur düşüncesiyle tamamıyla yazının sahibi olduğu yazarın emeğini gözardı etmemek adına küçük bir hatırlatmada bulunmak istedim kendisine sadece.

Üzüldüm, çünkü inanarak, keyif alacağınızı düşünerek, ayrıca bu tür platformlardaki blogları gördükçe, yazı yazmanın, okumanın, paylaşmanın giderek arttığını görüp, mutlu olup, daha da bir heyecanla oturuyorsunuz bilgisayarınızın başına ve sizler de yazıyorsunuz, diğer değerli blog yazarlarının yazılarını okuyorsunuz. O ünlü yazarlar zaten bu eylemi meslek edinmiş insanlar, onlar başka başka araçlarla ulaşıyorlar kitlelerine. Ne diye hazıra konuyoruz ki? Çoğumuzun amacı önce kendimiz için, sonra paylaşmak için yazmak değil mi?

Biliyor musunuz yıllardır internette Can Dündar ismi altında dolaşan, aslında Can Dündar'a ait olmayan yazılar varmış Can Dündar'ın kaleminden çıkan yazılara benzeyen. Can Dündar bu yazıları bulmuş ve kendi resmi sitesinde yayınlıyor bunları ve okuyucularını uyarıyor Sahte yazılar diye. Diyor ki bu yazılar bana ait değil, lütfen dağıtıp çoğaltmayınız... ( Merak edenler için http://www.candundar.com.tr/index.php?Did=3266 )

O yazıların da bir kısmını okudum, kimin kaleminden çıkmışsa, çok güzel yazılmışlar, Can Dündar tadında...Ne büyük bir erdem öyle değil mi, yazar bunları da sahiplenebilirdi, kendi yazmış gibi. Nasılsa yazanı belli değil öyle değil mi?

Uzattım, belki de size bu yazdıklarım abartılı gelmiş olabilir farkındayım ama haksızlıklara gelemiyorum. Milliyet blog ailesinde yer almak sizler gibi beni de mutlu ediyor. Farkında olmadan küçük samimi dostluklar kurmaya başlıyorsunuz. Tanımadığınız insanların yazılarını takip eder, sanki uzun zamandır tanışıyormuşçasına hayatınızı, yaşadıklarınızı, sevincinizi, herşeyinizi paylaşmaya başlıyorsunuz. Bunun hep böyle devam etmesi ve içtenliğin hiç kaybolmaması adına, sevgiler...

E.K.

 
Toplam blog
: 18
: 1208
Kayıt tarihi
: 03.02.07
 
 

''Artık 28'imdeyim, büyümüş mühendis olmuşum, ama hala çocuk kalmış yüreğim. Her gün biraz daha b..