Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sevgili çok özel ama ya "Sevgililer günü"?

Bunu, “gecikmiş bir anneler günü yazısı” olarak kabul edebilirsiniz.

Ne tuhaftır ki, reklamcılar “bu hafta anneler, bu hafta sevgililer, bu hafta babalar, şimdi yeni yıl” gibi günleri ve alacağımız hediyeleri kafamıza kakmaya başladığından beri bir blog yazarının “annecim, seni çok seviyorum” demesi bile “ne alaka şimdi” gibi algılanır hale geldi.

Ne bileyim, en azından ben şimdi öyle hissettim.

Yıldönümlerinin en anlamlısı yılbaşıdır. Bunu daha net olarak belki şöyle anlatabilirim: “neyi her yıl kutlarsınız?” sorusunun bir tek anlamlı ve mantıklı yanıtı vardır: “yılın kendisini”. Çünkü yılın başlangıcı, yıla özgüdür ve bir tek onun için özeldir.

Yılbaşını bir kenara bırakırsak doğum, evlenme, kuruluş, kurtuluş vs yıldönümleri “özgün bir olayın yılın tam o günü gerçekleşmesi” kadar anlamlıdır ve yıl / mevsimler yaşamımızda oldukça önemli olduğundan yıldönümleri de özel olayları hatırlatması anlamında özeldir.

Sevgililer günü, anneler günü ve babalar günü için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bu kadar özel varlıkların bu kadar genelleştirilmesine bir tek neden düşünebiliyorum: “üreticilerin hediye satma kampanyalarına vesile oluşturmak.”

İnsanların hemen hepsinin bir gün anne / baba olacağını düşünürseniz bunun dünyanın her yerinde aynı günde kutlanmasının nasıl “özel” olarak algılanabileceğini anlamak hayli güçtür. Düşünün, “bugün dünya nüfusunun yarısı için özel bir gün!!!” ve o günün özel olmasının sizin anneniz için anlam ifade eden hiçbir nedeni de yok.

Oldu olacak toplumun diğer yarısını da işin içine katın ve “bugün genel özel gündür” diye ilan edin. Korkmayın; bu popülist dünyada kimse size “genel özel de ne demek” diye sormaz yeter ki kelimeleri iyi kamufle edin.

Anne biriciktir ama her anne sadece kendi çocukları için öyledir. Böyle olunca da her anne ile kendi çocukları arasında olabilecek özel bağa nasıl kıyıp onu çoğullaştırıp, soyutlaştırıp, genelleştirip, hediyelik eşya üreticilerinin eline terk ediyoruz hayret doğrusu!.

Sevgililer günü'ne gelince, yukarıdaki paragraftaki her şey bu “özel” gün için de söylenebilir. Yani kabaca, herkes ile aynı anda yapılan bir şey artık özel olmaktan çıkar. Bana sorarsanız bu, o özel ilişkiye yapılmış bir saygısızlıktır da biraz.

Ama “sevgililer günü”nde bundan daha da önemli bir konu var; “sevgili” kavramına yüklediğimiz anlam. Sevgililik ve sevgili olmanın büyüsünü, o çok özlenen romantik yüzük bozar. Bu yüzüğü takınca artık "evli" olursunuz ve sevgililik bir daha dönmemek üzere bitmiştir.

Sevgililikten evliliğe geçiş toplum tarafından teşvik ve empoze edildiğinden olsa gerek, evlilik, (bekarlığın sona ermesi dışında) bir hüzün unsuru barındırmaz. Halbuki evlilikle, bir kelebek kadar kısa ömürlü olan “sevgililik” sona erer. Evliler için artık “evlilik yıldönümü” başlar ve işte bu gün “özel” ve o çifte özgü yıldönümüdür. (Tabi ki yıldönümlerini önemseyen insanlar için)

Evli eşlerin birbirini çok sevmesi, birbirine “sevgili eşim” veya “sevgilim” diye hitap etmesi bu konuda bir ayrıcalık oluşturmaz. Hülya da benim “kraliçem” ama aramızda taç giyme töreni falan yapmıyoruz.

Kelimelere taşımadıkları anlamları yükleyerek anlamlarını biraz bencil duygularla hoşumuza gittiği gibi eğip bükmek işimize gelebilir ama bunu çok ciddiye almamalıyız.

Yazının buraya kadarı, olayın biraz aykırı bir açıdan görünüşü.

Benim size naçizane tavsiyem şudur : bu yazdıklarıma kulak asmayın ve anneler / sevgililer gününü sakın pas geçmeyin. Sevgilinizi ya da eşinizi “sevgilim, herkesin mağazalara ve çiçekçilere koştuğu günleri özel bulmuyorum” deyip ikna edebiliyorsanız o başka tabi.

Fakat, özel olduğunu ve sevildiğini hissetmek güzel bir duygu, onu bu duygudan sakın mahrum etmeyin!

Bunu birilerinin kafanıza kakmasını da beklemeyin!

 
Toplam blog
: 130
: 2132
Kayıt tarihi
: 28.06.06
 
 

İnsanın kendini anlatması zor, gereksiz de! Yaptığı işlere bakmak yeter, ne gerek var fazla i..