Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sevgili Günlük;

Sevgili Günlük;
 

Sevgili Günlük;
Ben bu veleti doğurduğumda ancak bugünkü kadar panik durumu yaşamıştım. Odasının ortasında durup neyi nereye koyacağımı, neyi atacağımı, neyi satacağımı, neyi kime vereceğimi düşünürken aklımdan şeytani bir fikir geçti. “Ne varsa at! Yatak-dolap-masa dahil.” Şeytani fikirin gelmesi gitmesiyle bir oldu. Çünkü yeni yatak-dolap-masa alabilecek durumda değilim. Peki! Gerçekler şeytani fikirlerimi uygulamaya imkan tanımıyorsa yapılacak tek şey kalıyor. Ayıklayacan! Hem de seve seve! Belki dedim, evi su bastığı mutlu ( ! ) günü düşünürsem daha sakin olabilirim. Hatırlarsınız, o gün hiç küfretmemiş, suları , sahilde ayağıma gelen dalgalarla fingirder gibi balkon eşiğinden atmaya çalışmış idim. Bu ayıklama işini de güneşli bir günde , kendime ait sebze bahçemde domates olsun, maydanoz olsun toplar halde düşüneyim bari dedim. Atılacaklar da yabani otlar, efenime söyliim, fazla güneşte kalmış çürük hıyarlar falan olabilirdi.

Netekim, ayıklama işine giriştiğimin 3. saatinde o odada 300.000’den fazla kırmızı kalem, takribi 250.000 adet çeşitli ebatlarda pastel-sulu-kuru boya, ortlama 2 ton gelen kek-çikolata-şeker kağıdı, yarısı yenmiş silgiler, teki olmayan eldivenler, bir banyo pompası, bir tencere kapağı, kâh Meraklı Minik’in 2007 sayısı, kâh Bilim Çocuk’un 2009 sayısı, çoraba tutturulmuş çengelli iğneler ve onlardan sarkan sanatsal düğmeler buldum.

Evet Sevgili Günlük! Bildin. Ben o an hiç de kendimi güneşli bir günde , kendime ait sebze bahçemde domates, yeşil soğan ayıklar gibi hissetmedim. Fekaaat sağduyulu bir kadın olarak çıldırmam yakışık almazdı. Tecavüz kaçınılmazdı ve bari ben de zevk alaydım. O eşyalar ne dediyse talimatlara harfiyen uydum. Bir anda, şeytan yine dürttü. Bir önce dürttüğünde hayırlara vesile olmamıştı ama ona bir şans daha vereyim dedim. Şeytanovski bu sefer şunu fısıldıyordu;

- Bağa bah! Bu sefer şunları güzelce ayıkla ama sonunda okunmayan kitapları , 3 dünya atlasından birini, kayboldu sandığın için bi daha aldığın Türkçe sözlük ve deyimler sözlüğünü, 300.000 kırmızı kalemin 150.000’ini, boyaların en az yarısını, yarısı yenmiş silgilerin diğer yarılarını, yarım kalmış defterleri, küçülmüş külotlu çorapları, 5 çocuk giydikten sonra bile eskimemiş sweat shirtleri-kazakları-boğazlı penyeleri ayrı bir koliye koy. Sonra git sevgili bilgisayarının karşısına. Gugıl’ı aç. Yardıma ihtiyacı olan okullar yaz. Karşına bi site çıkacak. O siteye bak. Aklına , gönlüne yatan bir okulu seç. Telefonu eline al. Okulu ara. “Neye ihtiyacınız var?” de, müdür sana “Herşeye.” Desin. Sonra Herşey’i o koliye koy. Kolinin boyutunu hesapla. Gir ptt.com.tr’ye. Ortalama bir fiyat çıkar. Ne kadar ucuza gittiğine sen bile şaşıracaksın. Ben diyim 4 sen de 8 liraya Türkiyenin öteki ucuna kargo yollayabildiğine gözlerine şahit ol.

Bu sefer Şeytanovski’nin dediğini yaptım. Yani kendime ait bahçemde sebze ayıklamaktan sanki daha bir iyi geldi. Yarına kadar her bişeyi ayıklamış olurum. Öğleden sonra giderim Ptt’ye veririm kargoyu. Bak bişey dicem Sevgili Günlük. Bu Şeyanovski o kadar da lavuk değilmiş ha! Ya da bunu bana söyleyen Şeytanovski değildi. Onu bilemicem.

Dipsos: Gugıl’ın bana çıkardığı site www.mev.org.tr/webyardim.php
Türkiye’nin çeşitli bölgelerindeki okulların neye ihtiyacı olduğunu, irtibat numaralarını ve yetkili kişilerin adlarını bulabiliyorsunuz. Ayıklama zamanınız geldiyse şeytana uymak isteyebilirsiniz, derim ben.

 
Toplam blog
: 82
: 1186
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

İstanbul'da yaşanan tüm aşkların, tüm ayrılıkların, tüm özlemlerin, tüm nefretlerin, tüm eğlenceleri..