Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '09

 
Kategori
Anılar
 

Sevgili kuzenim Mustafa'ya ithafen!

Sevgili kuzenim Mustafa'ya ithafen!
 

Bir babanın yüreğindeki sevgi bakışlara bu kadar yansıyabilir! Mustafa (2 yaşında iken)


Orta halli bir ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelmişti Mustafa! 1978 yılının yaza merhaba dediği bir Haziran ayında. İlk yıllar son derece sağlıklı her şey yolunda güzel bir çocukluk dönemiydi ailesi için. Ablası Hacer ve Pınarla mutlu bir tabloydu hayat sahnesi onlar için!

Zaman akıp giderken Mustafa 5 yaşına gelmişti. Sağlıklı bir gelişim gösterip cıvıl cıvıl büyümenin keyfini çıkarırken çocuk da anlam veremedikleri tuhaf bir şeyler olmaya başladı. Artık söylenileni duymuyor, anlamadığı içinde konuşamıyor dolayısıyla asabiyeti artıyor hayat onun için puslu ve karanlık bir döneme girmeye başlıyordu. Önceleri bisiklet den düştüğü sanısıyla kulak zarının hasar gördüğünü düşünmüşlerdi.

Hekime başvurup, yapılan tahlillerin sonucunda olumsuz bir teşhis konulunca, anne ve babasının dünya başlarına yıkılmıştı adeta! Çünkü o yıllarda tedavisi henüz yapılamayan kas büyümesi kulak çevresini daraltmış, duyma yetisi kaybetmesine yol açmıştı. Anne ve baba umutlarını kaybetmeden başka hekimlere de başvurup tedavi için tüm imkanları seferber etmişlerdi. Ellerinden geleni yapsalar da Mustafa için bir ömür içine hapsedeceği sessiz dünyanın kapıları açılmıştı sanki! Her yeni bir gün yeni bir umutla, yeniden eski sağlığına kavuşturacak tıp da yeni gelişmeler olacağı beklentisiyle! Bir gün tedavi olacağı ve sonunda duyacağına inanıyorlar veya en azından inanmak istiyorlardı. Zaman acımasızca akıp gitmekteydi. İletişimde el-kol hareketleriyle anlaşabilmekte, ama yine de umutlarıyla yaşama tutunmaktaydılar.

Okul çağı geldiğinde Ankara’nın Maltepe semtindeki Sarar İlköğretim okulunun işitme engelli çocuklar için özel bir sınıfta başladı ilköğrenimine. Babasının sosyal güvenlik kurumu vasıtası ile almış olduğu kulak arkası cihaz ile sesleri algılamaya çalışıyordu Aslında zor dönemlerden geçiyorlardı. Ama zeki bir çocuktu Mustafa! yaşadığı bu travmaların üstesinden gelmeye çalışıyor sınıflarını başarı ile geçiyordu. Derken Orta öğrenim için Aydınlıkevler semtindeki İşitme engelliler için özel eğitim programı veren okulda tamamladı. Mezun olduktan sonra koskoca başkent de lise kısmını tamamlaması için bir eğitim kurumu henüz inşa edilmemişti. Normal liseye kaydolsa da hayatının engeli burada da önüne set çekerek öğrenimini yarıda bırakmasına neden olmuştu.

Yıllar geçti, Mustafa artık yakışıklı bir delikanlı olmuştu. Yeteneğine uygun işlerde zaman içinde deneyimler kazanıp azimle çalışma hayatına atıldı. Artık onun da gelecekle ilgili umutları, beklentileri vardı. Evlenecek yeni bir ailesi çocukları olacaktı. Hayatıyla ilgili planları yaparken beklenmedik bir anda o korkunç gerçekle yüzleştiler. Bir Pazar sabahı ablasının evindeki odasında uyurken, teyzem telefon etmişti ailece kahvaltı keyfi yapmak için sofra hazır demişti. Ablası, uyandırmaya kıyamazken odasına geldiğinde sessizce yanına yaklaştığında, Mustafa bir daha uyanmamak üzere derin uykusuna dalmıştı çoktan! Canından çok sevdiği ailesine ve tüm sevenlerine haber veremeden ebediyen veda etmişti. Aramızdan ani ayrılışı ailesi, akrabaları ve tüm sevenlerini telafisi mümkün olmayan ve tarif edilemez bir yasa boğdu. Tesellisi de yoktu gerçekten. Ama ateş düştüğü yeri yakıyordu en çok da! Acı, insan hayatının bir parçasıydı muhakkak! Hangimizin yoktu ki acıya dair yaşanmışlıkları! ama derler ya! “acıların en büyüğü evlat acısı”

Canım kuzenim, otuz yıla kimbilir neler sığdırdın! O sessiz dünyanda ruhunun derinliklerinde yaşadığın mutluluğu, hüznü, yalnızlığı kendi içinde yaşarken kimi zaman da haykırışların kimsenin duymadığı sessiz çığlık olarak yankılandı belki de yüreğinin dehliz derinliklerinde… Seni son yolculuğuna 48 gün önce uğurladık! Hani! derler ki; İnsan nasıl bir yaşam sürerse öyle ölürmüş! Sessiz dünyanda hayallerinle, umutlarınla sakin bir yaşam sürerken, ayrılırken de sessiz sükunet içinde, melekler gibi kanatlanıp ebediyete doğru süzülüp gittin sanki!

Zaman akıp geçerken, acıların belki zaman içinde küllenecek ama biz seni hiç bir zaman unutmayacağız

Cennetin en güzel köşesi senin mekanın olsun Sevgili kuzenim.

 
Toplam blog
: 48
: 1807
Kayıt tarihi
: 17.07.09
 
 

Bir Nisan akşamı kışı uğurlayan, baharla gelmişim dünyaya…  Hobi olarak çeşitli tasarım etkinlikl..