Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '06

 
Kategori
Eğitim
 

Sevgili Nano

Sevgili Nano
 

Seni bir konferansta tanıdım. Bir bahar günüydü. Hava güneşli ve güzeldi. Bir bilim kurumundaydım. Güzel bir salondu. Işık adını ekrana yansıttığı an başladı sevgim. Önce seni kafamda oluşturmaya çalıştım. Mini minnacaktın çünkü. Seni görmek için ancak bilim adamı olmak, özel aletlerle bakmak gerekiyormuş. Ben ne bilim adamıyım seni inceleyebileyim ne de özel aletlerim var. Ne protonu, ne nötronu, ne de elektronları tanırım. Bilim adamları dostlarım onlarla oynayarak seni güzelleştiredursunlar, ben bir yazarım seni ancak düşlerimle oluşturabilirdim. Ben de öyle yaptım. Günlerce seni düşledim. Dostlarıma sordum seni. Hepsi coşkuyla, sevgiyle söz ettiler senden. Geleceğimizi, yarınlarımızı güzelleştirecek bizim dediler. Sen ne güçlü, ne güzel birisiymişsin Nano, dördüncü devrimi yaratıyormuşsun insanlığa. Henüz başında bulunduğumuz yirmi birinci yüzyıla senin adın verilecekmiş.

Sordum soruşturdum. En çok Amerika’da gözüküyormuşsun. Sonra Japonya imiş durağın. Çin, senin için yüzbinlerce mühendis yetiştirme kararı almış. Hem duyduğuma göre çamaşır makinesi fabrikalarını sen geliyorsun diye kapatmışlar. Artık senin olduğun yerde çamaşırlar yıkanmayacakmış. Kirlenmeyen; atlet, gömlek, pantolon yapacakmışsın bizim için. Nasıl yapacaksın o mini minicik ellerinle Nano?

Biliyor musun, mini minicik yapın bana hep Nazım Hikmet’in bir şiirini anımsatıyor.

MAVİ GÖZLÜ DEV, MİNNACIK KADIN VE HANIMELLERİ

O mavi gözlü bir devdi,
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.

Bir dev gibi seviyordu dev,
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.

O mavi gözlü bir devdi,
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan eve.

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
Dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan ev...

Sen ebrulili ev düşünmezsin dimi Nano. Bir cücenin koluna girip kalmazsın uzaklarda.

Gelirsin Anadoluma dimi Nano, benim ülkem dünyanın en güzel ülkesidir. Ben bu güzel ülkede bir mitoloji yazarıyım. Günümüzden beş bin yıl öncelere götürebilirim seni. Seni, sarkık göğüslü, geniş kalçalı Kibele anatanrıçayla tanıştırırım. Bereket tanrıçası Artemis’le gezersin Eğe’yi. Yeşilin binbir tonuyla karşılar Karadeniz kıyıları seni. Ağrı’nın tepesinde Nuh’un gemisini ararız seninle. Çukurova’da bembeyaz pamuk tarlalarında bulutları düşlersin. Seni Dumanlı dağlarında soğuk pınar başlarına, yaylalarımıza götürürüm. Sıcakkanlı köylülerimle tanıştırırım seni. Melekler gibi karşılarlar mutlaka seni. En güzel yün döşeklerinden köşkler yaparlar seni ağırlamak için.

Yıllar önce bir ev düşlemiştim. Mutfaksız ev. Bu bir ev yarışmasıydı. Mimar arkadaşım projeyi çizmiş, ben de kitapçığını yazmıştım. "Gelenekten Geleceğe Türk Evi" konusunu işlemiştik. Mutfak yoktu bizim evimizde. Bir tatil köyü gibi düşün. Yemekler bir yerde pişiyor, isteyen gidip orada yiyor, isteyen dev ekranda yemek seçerek getir düğmesine basarak evine yemek bantlarında yemeğinin gelmesini sağlıyordu. Severek yapmıştım bu projeyi. Düşünebiliyor musun Nano, tüm Pazar yerleri kalkıyor, yeşil alan ve çocuk parkları oluyor. Tüm bakkallar kalkıyor. Ürünler üreticiden direk alınıyor, zaiat en aza iniyor. Taze taze tüketiliyor. Kirlilik azalıyor. Kadın özgürleşiyor. Şimdi sen geliyorsun çamaşır yıkamak kalkıyor. İnsan özgürleşiyor. Deterjan kullanılmadığı için çevre kirliliği kalmıyor, doğa özgürleşiyor.

On beş yıl sonra senin yaptığın evde oturup, torunlarıma seninle tanıştığımız bu günleri, anlatacağım Nano. Duvarımı sahneye dönüştüren görüntülerle geçmişi anlatacağım onlara. Nano ile tanışmasaydım bu denli sağlam, depremde yıkılmayan evim olamayacaktı diyeceğim. Yanmayan evi o getirdi dünyaya diyeceğim. Şu küçücük panelleri görüyor musunuz, onunla aldığımız güneş enerjisi evin tüm enerji ihtiyacını gideriyor diyeceğim. Eskiden , elektrik telleriyle, doğalgazla az yaşamadık diyeceğim. Bizi ısıtan yorganlarımız, koruyan akıllı elbiselerimiz Nano ile birlikte yapıldı diyeceğim.

Minicik robotlarla damarlarımızın içinde gezip, bizi koruyacaksın dimi Nano. Artık ameliyat eski günlerde kalacak. Sen minicik parmaklarınla onarıp döneceksin. Sahi Nano sana bu satırları yazarken sırtımda hissettiğim ağrımı, hiç fark ettirmeden minicik ellerinle iyileştirip geleceksin dimi. Yaşlanan dokularımı yenileyerek beni on yıl daha genç gösreceğin söyleniyor doğru mu Nano? " İçimde Biri Var" adlı bir film seyretmiştim. Seninle bu film gerçeğe dönüşüyor dimi Nano. İçimizde bizimle birlikte yaşayacaksın ve bizi koruyacaksın öyle mi Nano? Yapacağından eminim, şimdiden o gücü hissediyorum sende.

Kazalarda içindeki insanlara bir şey olmayan hafif ama çelikten sağlam arabalar yapacakmışsın, belki kişisel, akıllı uçaklar da yaparsın bizler için dimi. Minicik ama güçlü bilgisayarlar, işlerimizi görecek insanımsı akıllı robot hizmetçiler getirecekmişsin herkese.

Doğamız temizlenecek, çiçeklerimiz açacak, kuşlarımız cıvıldaşacak dallarda seninle.

Doksanlı yıllarda CNN’in düzenlediği bir roman yarışmasına katılmıştım. Dünya çapındaki bu yarışmaya her ülkeden ünlü olmayan yazarlar katılabiliyordu. Konu ise gelecekte dünyamız nasıl olmalı, pembe bir dünyayı nasıl yaratabiliriz idi. Bu kitabım henüz yayınlanmadı. İyi ki de yayınlanmamış Nano. Sensiz eksik olacakmış. Şimdi senin için o kitapta özel bir bölüm olacak Nano.

Sevgili Nano, seni bahçemdeki kırmızı güllerle karşılıyorum. Adını alacak, yüzyılıma hoşgeldin. Çabuk yayıl dünyama ve güzel ülkeme. Sevgi ve barış getir tüm insanlığa. 01 Eylül 2006-İstanbul

Hasan Barışcan

hbariscan@milliyet.com.tr

1) www.nazimhikmetran.com

 
Toplam blog
: 52
: 4210
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

1952 yılında Sivas- Asarcık Köyünde doğdum. Yurdun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yaptım. Kabataş Er..