Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '08

 
Kategori
Eğitim
 

Sevgili öğretmenim

Sevgili öğretmenim
 

Sevgili Okulum


Yazıktır, çok ayağa düşürdük, herşey gibi öğretmenliği de. Oysa, hatırlar birçoğumuz. Öğretmen kutsaldı, öğretmen yüceydi. Onlar, yavrularımızı hayata hazırlayacak, Atatürk’ün emanetini devralıp, daha da ileriye taşmaları için hazırlayacaktı miniklerimizi.

Herzamankinden daha çok öğretmenlere ihtiyacımız var halbuki bu günlerde. Eğriyi doğruyu, öğretecek, gençliğimizi eğitecek. Onları kutsallaştırmalıyız yine. Yüceltmeliyiz ve öncelikle karınlarını doyurmalıyız.

Lise döneminden unutamadığım iki kutsal öğretmenimiz vardı. Biri Din dersine geliyordu. Şimdi bizim sınıf “Hababam.88” versiyonu, okulun en haylazları bizde. Adamcağız, gayet mülayim, bağırmaz etmez. Normalde sınıfın altının üstüne gelmesi gerekirken, sınıfta çıt çıkmazdı. Öyle güzel anlatırdı ki. Din dersi halbuki, hani müfredatın öenmli derslerinden de değil.

Dinletiyordu işte, o kadar güzel ilginç örnekler verirdi ki, kimse yanındakine dönüp birşeyler konuşamazdı. Bana göre kutsaldı o öğretmen.

Bir de yaşlıca bayan bir edebiyat öğretmenimiz vardı. Kısa boylu, tıknaz. Nasıl yırtınırdı bizler için, kızardı da bazen. Biz üniversite sınavlarına hazırlanıyoruz diye hafta sonları okula öğrenci çağırırdı, birşeyler daha verebileyim, bu çocukların geleceğine biraz daha yatırım yapalım diye. O da kutsaldı.

Üniversite yıllarımda bir gün İstandul’da Üstbostancı – Mecidiyeköy otobüsündeyim, ki en güzel uykular bu hatta uyunur (denemek isteyen varsa, 128 numaralı hat). Uyuyacağım, bir türlü uykuya dalamıyorum. Farkettim ki, önümdeki sırada genç bir anne, kucağındaki 3-4 yaşlarındaki çocuğunun sürekli sorduğu sorulara inanılmaz bir sabır ve şefkatle cevaplar vermeye çalışıyor.

Tam, “helal olsun bu kadına, kim bilir ne zor bir gün geçirdi, evine gidiyor, daha yemek yapacak, kocasına ütü yapacak, ne güzel ilgileniyor çocuğuyla” diye düşünürken, onun önünde oturan bir bir beyefendi (gerçi bana göre ne bey ne de efendiydi ya, neyse) “Yeter artık ama hanım efendi, susturun çocuğunuzu” diye çıkışmaz mı????

“Ama çocuk bu, nasıl sustururum”

“Ne demek canım, taksi tutun o zaman, rahatsız oluyoruz”

Tartışma bu şekilde giderken ve ben de “adama bak yaa, ............(uygun değil)” diye düşünürken, adam da patlatıverdi bombasını:

“Benden iyi mi bileceksiniz, ben öğretmenim”

Bu da ayağa düşmüş öğretmen. İşte bunlardan kurtulmamız gerekiyor.

 
Toplam blog
: 12
: 442
Kayıt tarihi
: 11.01.08
 
 

1970 Ankara doğumluyum. 15 yıl Almanya'da yaşadım, lise ve üniversiteyi Türkiye'de tamamladıktan son..