Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '11

 
Kategori
Öykü
 

Sevgili Tillie/1

Sevgili Tillie/1
 

John Stampwood, 72 yıllık ömründe sadece bir gün boyunca hiçbir şey hissetmediğini hatırlayınca buğulu gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Yaşı ilerledikçe baş gösteren unutkanlığına rağmen unutmamıştı o günü. Canından en değerli varlığının koparılmasının ne demek olduğunu tam 10 yıl önce öğrenmişti. 

Zamanı düşündü. O bü dünyada zamandan çok hiçbir şeyden nefret etmemişti. Zaman onun her şeyini elinden almıştı: Gençliğini, ruhunu, arkadaşlarını, yaşama sevincini... Hatta biricik karısını bile. Diğer şeyler için affedebilirdi zamanı ama; o Mathilda'yı bir daha asla dönmemek üzere götürmüştü buralardan. Tıpkı 10 yıl boyunca bu nefreti içine attığı gibi bugün de atacaktı. Yavaşça doğruldu. Güneş, John'un üzüntüsüne inat tüm parlaklığıyla doğuyordu. Onun çekim gücüne kapılmamak elde değildi. Ağrıyan bacaklarına rağmen pencereye doğru yöneldi. Güneş'in parlaklığını Sevgili Tillie'sine benzetmişti. Yaşı ilerledikçe etraftaki her şey onu hatırlatıyordu John'a. Dışarıdan bisiklete binip gülüşen gençleri görünce hep karısıyla kendisini anımsardı. Bugün de anımsamalarla dolu bir gün olacaktı. John küçük evlerini baştan sona dolaşıp evdeki en küçük noktadan bile Tiilie'sine hatırlamayı umut edecekti yine. Fakat bugün bir şeyler değişmişti. John uzun süredir hissizleşen kalbinin bile attığını hissediyordu. Güneş'e tekrar baktığında onun bile bir başka parladığını fark etti. Yorgunluktan ağrıyan bacaklarını dinlendirmek için eski koltuğuna çöktü. Gözlerini yumdu ve sessizce mırıldandı:" Sevgili Küçük Tilllie, Yaşlı John'a cennetten sürpriz mi hazırladı acaba?" Beş dakika sonra John elinde paslanmış bir anahtarla uzun yıllardır açılmamış kapının önünde bekliyordu. Anahtarı eline ilk aldığında kendinden emin bir vaziyette üst kata doğru yürümeye başlamıştı. Ne var ki attığı her adım hissettiği ağır yükü daha da arttırıyordu. Şimdi kapının önündeydi fakat ne yapacağını bilemeden kapının önünde kalakalmıştı. Buruşmuş ince elini, eski, oymalı kapı kolunun üstünde kısa bir süre dolaştırdı. Ardından gerçeği fark etti. Buraya kadar gelmişti ve geri dönemezdi artık. Gözlerini kısıp, anahtarla kapıyı açmaya koyuldu. Anahtarı yerini oturtup, kilidi yavaşta açtı. Oymalı kapı kolunu tutunca ürperdi, fakat bu kararlılığında en ufak bir pürüze yol açmadı. Kapıyı hafifçe aralamasıyla, karısının kokusunun vücuduna dolması bir oldu. Ve işte o anda John Stampwood 72 yıllık ömründe ikince kez hüngür hüngür ağladı… 

 
Toplam blog
: 4
: 572
Kayıt tarihi
: 01.02.11
 
 

Hala öğrenci. Hayatında hiçbir zaman işe yaramayacak tonlarca şeyi öğreniyor. Bütün arkadaşları dokt..