Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '11

 
Kategori
Deneme
 

Sevgilim; sensiz hayatımda bir yılımı daha çöpe attım!..

Sevgilim; sensiz hayatımda bir yılımı daha çöpe attım!..
 

Sevgilim; Sensiz hayatımda bir yılımı daha çöpe attım !.. Öner Samanlı’dan sevda üzerine yazmalar i


HOŞÇA KAL, GİDEN YARIM YÜZYILIM,

DÜŞLERİM VE SEVDALARIM

 

Sevgilim;

Sensiz hayatımda bir yılımı daha çöpe attım !..

 

Bir yaşım daha bitiverdi. 

 

Üstelik haberli bir şekilde. 

 

Hiçbir kalleşliği olmaksızın. 

 

Geldiğini bildirdi, gideceği süreç de belliydi. 

 

Oysa; 

 

Bana sorsanız, giden yaşıma daha dün başlamamış mıydım ?..

 

Giden yaşıma da, ondan önceki yaşlarıma da hep dün gibi başlamıştım. 

 

Gelen yaşımda, alınmasın sakın !.. 

 

Aynen eskilerine yaptığımdan farklı bir davranış sergilemeyeceğim kendilerine de alınmasınlar lütfen !..

 

Ama nedense hep bir şeylerin eksikliği ve umarsızlığı ile sargınım. 

 

Yani, sadece hayalinde avunduğum bir nefes alıp verme gibi hızla film şeridi gibi akıp giden yılların noksanlığında. 

 

Yüksek bir dağın zirvesine çıkarken kesilen soluğunuzun soluksuzlandığı gibi. 

 

İnsan fark ettiği halde, fark edemediği bir şeyi nerede ve nasıl yaşayabilir diye bir sorgulamayı hiç düşündünüz mü? 

 

İnsanın fark ettiği halde, fark edemediği bir şeyi nerede ve nasıl yaşayabildiği tek olgu, doğumundan ölümüne kadar süren serüveni ve bunun adlanır süreci olan “YAŞ” ı değil mi ?.. 

 

Sevgilim;

 

Sensiz hayatımda bir yılımı daha çöpe attım !..

 

Varsıllığımın arasında yoksunluğumla ele ele verip gittim çöplüğün önüne. 

 

Hiç düşünmedim, atayım mı, atmayayım mı diye… 

 

Kendimi de sorgulamadım yani. 

 

Yokla var arasında bir yerleri, varla yok arasında mı diye de irdelemeksizin. 

 

Üstelik sosyal politikaların en anlamını yitirmiş, insanlığın anlamını mahvetmekteki başarılarının en yüksek düzeylerde olduğu bir dönemin tam orta yerindeyken… 

 

Kavgaların ve çıkarların en yüksek düzeylerde bulunduğu ve salt ülkemizde değil tüm dünyada bu aldırmasızlığın alıp başını yürüdüğü süreçlerin etkisinde de kalmaksızın… 

 

Allah’tan da korkmadan, kullardan utanmadan, atıverdim…

 

Sevgilim;

 

Sensiz hayatımda bir yılımı daha çöpe attım !..

 

Yani… 

… 

… 

 

BEN SEN O,

BİZ SİZ ONLAR,

HAYATIMIZ DA BOŞ OLAN,

AMA UÇAN BALONLAR….

.. 

.. 

 

Bir adım ötesine adım atsam belki sen varsın diye… 

Ama,  

Nedense geldiğim yerler, hep derin bir uçurum… 

Ve ben, annesiz, babasız ve sevgilisizim… 

Yani yalnızlıktan da ötedeyim…. 

… 

... 

Yapayalnızım. 

 

Bir koyun sürüsü içerisinde bir serseri koç gibi olmayı istiyorum bazen. 

 

Çünkü bir yarın kenarına gelen koyun sürüsünden birkaçı atlarsa, diğerleri asla neden ve sonucunu düşünmeksizin cup atlayıveriyorlar ya… 

 

Belki de denemediğimden. 

Belki de denemeye korktuğumdan,  

Belki de, denediklerimden korktuklarımdan… 

Belki, belki de; 

Alışmış kudurmuştan beterdir oluvermekten… 

… 

… 

 

Sevgilim;

 

Sensiz hayatımda bir yılımı daha çöpe attım !..

… 

… 

 

Çoğu zaman kendimi sorgularım. 

 

İnsan olmasaydım ne olabilirdim…. 

 

Tercihimi yapabilme şansım olsaydı, ne olmayı isterdim. 

 

Kuş olsan bir büyük kuş seni uçarken avlayacak… 

 

Hadi bu şanssızlığı yendin, bu kez bir acımasızın mermisinde, bir çocuğun sapan lastiğinde vurulmak var, ateş üzerinde pişerken mis gibi kokuların yayılacak ve başkalarının zevki iştihasını arttıracaksın. 

 

Balık olsan aynı. 

 

Yılan olsan benzer ölümlü sonlanışlar… 

 

Acaba taş olsaydım, nasıl olurdu… 

 

Denizde olsan, parçalanıp kum zerresi olacaksın. 

 

Çölde olsan güneşin ateşi altında yine benzer aynı son. 

 

Allah aşkına her şeyin neden sonu felaket… 

 

Sahi nasıl verdim ki bu kararlılıklı kararımı. 

 

Sevgilim;

 

Sensiz hayatımda bir yılımı daha çöpe attım !..

 

Ciğerci kedisi gibi seyrederim, sakatatçı önlerinde, sarkan ciğerleri…. 

 

Acaba ne sevmiştir bir başkasını cinsi hikmeti arasından. 

 

Yokluğunun ağır acısını yaşamış belki bir koyun, belki keçi, belki bir inek… 

 

Ne zalim bir şey şu insanoğlu. 

 

Besler, sever, okşar, sütünü içer, hizmetini gördürür, çaptan düşeni de keser keser yer… 

 

Yeminle tekrar ediyorum, en terbiyesiz ve onursuz varlık benim de arasında olduğum, şu insanoğlu. 

 

Yokluk çok zor !.. 

Acınmak zor !.. 

Acımak zor !… 

Acımasızlık daha da zor !... 

… 

... 

Doğal dengeymiş !... 

… 

… 

 

Başlamayayım senin doğal (y)engene !.. 

… 

… 

 

Agâh, bu yokluğun acıdan başka bir şey vermediğinin, en yalın hali var ya… 

 

Pes dedirten insanı insanlığa… 

 

Dayanmak zor..! 

 

İçim içime sığmıyor !.. 

 

İçim içime sığmıyor da, nasıl sığsın ki senin içine… 

 

Sonra; Senle doluyken 'sensizlikle' savaşmak çok zor, çünkü içime bir şeyler sığmıyor ki benim... 

 

Allah'ım bu nasıl bir akışkanlıktır ki, akarken ve giderken yapışkanlığı olmaksızın, bir is, bir koku, bir pas, bir iz bırakmadan gidişleri olan… 

 

Ömür denilen, yaşam denilen… 

 

Sesli ve sessiz serüven !.. 

 

“Ben acılar çocuğuyum” neden ki öyle bir kararı şarkılaştırmış güfteleyen ve besteleyen, ?.. 

 

Oysa ben olsam;

 

“Ben aşkların çocuğuyum” denilmesini yeğlerdim.

 

Eskiden zoru severdim

 

Şimdilerde çok zoru seviyorum.

 

Sevda da öyle bende…

 

Ben sevdayı taşırım da, sevda taşıyamıyor beni, işte hep bu yüzden !..

 

“Kara kaşlı yar söyle derdini, ne bileyim ben senin cama geldiğini, camdan sevdiğini, gönül verdiğini” 

 

Umursamazım üstelik. 

 

Sonra neden umursayayım ki… 

 

Bir dirhem etin bin ayıp örttüğünü söyleyenler, gözümün içine baka baka nasıl da yalan söyleyebiliyor ?.. 

 

“Kara basma iz olur, kara basma iz olur, güzellerde naz olur, güzeller de naz olur, gündüz gelme gece gel, gündüz gelme gece gel, eller duyar söz olur, eller duyar söz olur…” 

 

Buyurun buradan yakın, sigara sağlığınıza çok ama çok zararlı, Allah billâh aşkında. 

 

Hem nazlı, hem gecenin ipini çekiyor, gecede ipini(mi) çekecek mi ?..

 

Hayata karsı her zaman dik oldu basım. 

 

Eskilerde dikti, yaş yarım asra vardıkça iyice dimdik oluverdi… 

 

Dimdik duruşlarım… 

 

Hiç bir zaman pes etmeyişlerim.. 

 

Asi’ydim.. 

 

Yenilgiyi hiçbir zaman hazmedemedim.. 

… 

… 

 

Neden yenilmediğimi merak mı ediyorsunuz ?… 

 

Yaşam benim yaşamımda tıpkı spordaki yarışmalar gibidir. 

 

Kilomla güreşir, kiloyla sevişirim ben… 

 

Pardon dövüşürüm ben.. 

 

Sevgilim;

 

Sensiz hayatımda bir yılımı daha çöpe attım !..

 

Çünkü adaletsiz giden bir şeyler var…. 

 

Kadınlar ve erkekler arasında… 

 

Kadın sevdiği erkeği şutlayınca ikisine ait olan çocuğu kesinlikle almanın kavgasını vermekte. 

 

Erkekler ise hep şapşallamakta… 

 

“Tarlaya ektim soğan, tarlaya ektim soğan, bitmediiii, yediiii doğan..” 

 

Ama bu işler, soğan ile doğan arasındakinden çok farklı bir şeyler. 

 

Bir de ardından yakaya yapışmalar… 

Apışmalar… 

Kapışmalar… 

Çarpışmalar… 

… 

… 

Nerede o eski yakışmalar ?… 

… 

... 

Sonrasında bitmiyor ki; 

 

Kadını el üstünde tutmalısın, onu ayrı da olsan, değerli görmelisin, yoksa tarladaki soğanı görmen de olanaklı değil… 

… 

… 

Taze soğan büyüyüp de göz yakan acı bir hale dönüşecektir kesinlikle şaşırma emi !… 

 

Galata Köprüsüne yakın yerlerde, iskeleyle köprü arasında hala teknede balıkçılar var mı ki ?... 

 

Balık ekmek soğan !... 

 

Sevgilim;

 

Dün yine geçen bir yaş günümdü ve sen yoktun…

 

Sensiz hayatımda bir yılımı daha çöpe attım !..

… 

… 

 

İyi ki çocuklarımız da yok birbirimizden…

 

Ne güzel hiç değilse…

 

Sevgimiz ve sevdamız hiç eksilmeyecek gökyüzünden !….

 

 

...

...

.

Prof. Dr. Öner SAMANLI

22.08.2011

Ankara

...

..

.

 

ŞAİRLER ŞİİRLER ( Facebook sayfasında yayındadır)

 

http://www.facebook.com/note.php?saved&¬e_id=238673432835634#!/notes/%C5%9Fairler-%C5%9Fiirler/sevgilim-sensiz-hayat%C4%B1mda-bir-y%C4%B1l%C4%B1m%C4%B1-daha-%C3%A7%C3%B6pe-att%C4%B1m-/238673432835634

 

 
Toplam blog
: 295
: 3087
Kayıt tarihi
: 22.08.08
 
 

Prof.Dr. Öner Samanlı, yıllarını eğitim ve öğretim faaliyetlerine adamış, birçok bilimsel makalen..