Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '09

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Sevgilime e- mektuplar-2

Sevgilime e- mektuplar-2
 

Sümbül kokan gelenekler vardır.


(Bir sevgilim olsaydı, ona böyle mektuplar yazardım ve o, öyle bir insan olurdu)

Mailini aldım. İçim sevinçle doldu. Her satırı uçarcasına hızlı ama bir yandan bitecek diye de çektiğim ıstırapla birlikte okudum. Satırlarına doyamıyorum. Uzun yazdığın için teşekkür ederim.

“Şiirler” isimli maile de yeni bir dörtlük eklemişsin. Pek sevdim şiirini. O sana has duru üslupla yazışın beni hep etkiliyor zaten.


Sen şiiri “az sözcükle çok şey söylemek” diye tanımlarken; ben “müzik ve matematiktir” diye tanımlıyorum. Sen kendi tanımına uygun şiirler yazıyorsun; bense henüz kendi tanımımdaki iki nüveyi bir araya getirmeyi başaramıyorum... Ya salt matematiğe kestiriyorum; “iki kere iki” diyor dizeler, yada salt müziğe gidiyorum, başı ve sonu karışıyor sözcüklerin. Ama hiç hevesimi kırmıyorsun ya, ne diyeyim ben sana!

Gelelim şiirindeki en sevdiğim bölüme: Demişsin ki;

<ı>
“Bir ara unutmuşum seni,

<ı>Ölüyorum sandım!”


Bense öyle bakınıyorum, hepi topu altı sözcükten oluşan bu iki dizeye. Nutkum tutuldu yine... Bu kadar mı güzel anlatılır birine duyulan sevgi? Bu kadar mı duru olur ifade! Ve bu kadar mı az sözcükle söylenir beni tüm varlığınla içinde taşıyışın! Sen de benim bir an olsun aklımdan çıkmıyorsun aydınlık bakışlım! Çok özledim seni...

Dur sana bugün neler yaptığımı anlatayım. Biliyorsun bugün ikimizin geleneksel “kafede kahve” günü. Ben gelenekleri severim. Ve gelenekleri devam ettirmeyi de... Seninle gittiğimiz kafeye gittim yine. İki tane kahve söyledim. Biri “çok çok çok şekerli", benim için; diğeri orta, senin için. Çocuk da alıştı artık senin yokluğunda, iki kahve birden söyleyip; tek kişilik oturuşuma. Yine seni sordu: “Abi ne zaman gelecek?” Cevabım hep aynı, “Gelecek ya da ben gideceğim.” “Selam söyleyin kendisine” dedi. “Tamam” dedim. İçtim aşırı şekerli kahvemi, seninki karşımda soğurken. Sonra geleneklerimizi düşündüm. Gelenekçiliği...

Şövanist bir yaklaşımdan beri, günümüz sevgilerinin yozluğundan öte... Bir ilişkide gelenek yaratmaya geldim oradan, bizim yarattığımız gibi. “İlişkilerde gelenekleri” fark ettiğimde ilkin anne ve babamın geleneği dikkatimi çekmişti.

Onlar her sabah erkenden kalkarlar. Sabah ezanında. İlk kalkan çayı koyar, lavaboya gider. Arkasından kalkan çayı demler geçer. Her ikisi de sabah gereksinimlerini bitirince çaylarını koyarlar. Çayla birlikte sohbetleri başlar. Geçmişten, gelecekten, günlük hayattan... Bir çeşit psikanaliz, bir çeşit boşalım, bir çeşit birbirlerini anlama seansları gibidir. Bu her sabah kesintisiz yapılan, kırk yılı aşkın bir gelenek, bir ritüel onlarda. Hayat onlara da çok vicdanlı davranmadı. Ama bu gelenekleri sayesinde pek çok sıkıntıyı birlikte aştılar.


Sonra benim oğlumla yarattığım gelenek. Ha sahi, geçen gün o aradı. Ne olmuş biliyor musun, yemekte hamsi varmış, hemen bizim hamsi günlerimizi hatırlamış ve boğazından geçmemiş. Söz verdim bu Pazar hamsi yapacağım. Kesintisiz on beş yıldır sürdürülen her Pazar hamsi geleneği, meyvesini onun aramasıyla vermiş oldu böylece. Derine işleyen sevgi ve saygı olarak.


Ve bizim yarattığımız gelenekler... En çok bu bahar burada olamayışına yanıyorum. Biliyorum canın yanacak şimdi, senin de özlemini depreştirmemeliyim. Ama elimde değil, bahar dalları başladı. Senin her akşam üstü elinde bir bahar dalı ile gelişin gitmiyor gözümün önünden. Arka sokaktaki erik ağacı çiçeğe durmuş. Dün senin için bir dal kopardım ve vazoya koydum. Senin adına, kendime bahar dalı getirdim. Nergisleri kaçırdık... Bir süre sonra sümbüller başlayacak. Ve “gül şenliklerimiz”i yapamayacağız. Ya yasemin geleneğimiz... Neyse, üzme sen kendini, birlikte kurduğumuz damıtma cihazında ben bu yılın güllerinden ve yaseminlerinden koku damıtırım. Bu baharı saklarım senin için minik kavanozlarda. Gelenekleri bırakmak olmaz. Yoksa nasıl yaşarız biz bizden uzaktayken?

Gelenekleri olan ilişkilerin daha derine işlediğini, daha büyük zenginliklere ev sahipliği yapıp; bırak aşkın ölümünü tam tersine büyüttüğünü yücelttiğini görmemek mümkün mü?! Günü birlik ilişkilere bakıyorum da canım acıyor be varlığım! Onlar nasıl öğrenecekler asıl ruhsal zenginliği? Onlar hep böyle sığ mı kalacaklar? Biliyorum biliyorum; “bazılarına öğretilemez” diyeceksin yine. “Kişi isterse öğrenir.” Ama bu benim acımama engel değil...

Çok özledim seni... Çok...

Not: Sana harika bir dinleti hazırladım. Bir sonraki e-postada. Muhtemelen sen soğuk ülkeden çıkıp; Obama'nın ülkesine uçmuş olacaksın. Şimdiden iyi yolculuklar varlığım.

 
Toplam blog
: 135
: 3170
Kayıt tarihi
: 23.07.08
 
 

Eğitim sürecinin bazı bölümleri Almanya ve İngiltere'de olmak üzere en son PAÜ'den eğitim uzmanlı..