- Kategori
- Edebiyat
Sevgilinin keman kaşları
Bir şarkı dinliyorum şimdi:
''Bir bahar akşamı rastladım size......Sevinçli bir telaş içindeydiniz...''
Ah bu şarkıların gözü kör olsun....
Liseli günlerim aklıma geldi yine...
Saçlarımızı limonla dikleştirir, sevdiğimizin bir bakışına...Bir nazarına rıza göstererek okul duvarının kenarında bekleşirdik.
O'nun keman kaşlarının altındaki erik gözlerin ışığını görebilmek dünyaya bedeldi...
''Biliyordum ki ben, ruhumdan akıp gelmek isteyen düşünceler dışında hiçbir şeye sahip değilim.
Biliyorum ki ben tatlı bir sevgiyi , küçük bir sevinci tattığım anlar dışında hiçbir şeye sahip değilim.''
Diyen Goethe'nin düşünceleri bize arkadaş olmuştu...
Henüz ateşin yakıcılığını;sert ve kesici kayaların yaralayıcı oluşunu algılayamıyorduk.
Bir güzelin kaşlarının çatılmasıyla günümüz kararıyor;uykusuz gecelerimizde çekirge sesleri bize arkadaş oluyordu...
Tekel birası yeni çıkmıştı o günlerde...
Kırmızı şişeye dokunmanın yasak korkularını hissederken, sevgiliye yaklaşamamanın dayanılmaz sıkıntıları içinde limonla yıkanan saçlarımızın çocuk yaşta ağarabileceğini düşünüyorduk.
Bir güzelin gamzelerine takılan sihirli gülüşlerle dünyamız aydınlanırdı...
Hemen şiirlerimize, şarkılarımıza sarılırdık...İlk aşkımıza söylenecek, ilk sözlerimizi haftalarca ezberlerdik...
Ya asılmışsa yüzü...Solgunsa gül yanakları...Titriyorsa kiraz dudakları...Küs gibiyse sana ...Yandın işte o zaman !...
''Kopkoyu bir sis içinde bu akşam hatırına düşeceğim belki...
Bir an ıslayacak yağmur yüzünü...Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın...
Sonra sıcak yatağında uzun uzun ....Ağlayacaksın...ağlayacak....
Boğazında birşeyler düğümlenecek....Ah!..Yanımda olsaydı diyeceksin...
Tüm yıldızlar gülecek haline...Ay da göz kırpacak...
İliklerine işleyecek bensizlik............Kahrolacaksın...''
Diyen Necip Fazıl can yoldaşım, arkadaşım olurdu...
Olmadık zamanda gelirdi bu şiir nöbeti...Sevinçte şiir...Hüzünde şiir...Yok mu bunun ortası Tanrım !...
''Yok öyle biri...kalbinde güneş lekesi...Arasam yollarda arardım tenhalarda...
Olmadık zamanda gelen bir şiir nöbeti !..
''Yok öyle biri ya da ben bulamadım...
Bir kadın, saçının her teline gece dolmuş gibi...Şarapta üzümün dehşetini...Yağmurda göğün ağırlığını duyacak...
Teninde buğular olacak kış günlerinde...
Yazları , eteğinde çiçekleri kırlara saçacak..............Yok öyle biri....
Alnındaki ölüm gülünü , hayatıyla sulayacak bir kadın.........Kadınım....
Yok öyle biri ya da ben bulamadım...'' (A.Erhan)
Sevgimizi ağaçlara kazıyamadık...Ağaç kıskanır diye...Kıyamadım gülü ellemene dikeni vardır diye...
''Mihrabım diyerek sana yüz vurdum'' Şarkıları vardır ya...Senin kaşların anlamındadır mihrap...
Secde ederken mihraba karşı bakamazdım...Mihrap senin kaşlarındı...Namaz düzenini bozan sendin...
''Gül bülbülün sekiminden
Perçem zülüf takımından
Geçme mescit yakınından
Çok namazlar böldürürsün ''
Türküsünde olduğu gibi, Allah , namazları ''Fasit eden''nice güzeller yaratmıştır.(İ.Pala)
Tıpkı ''Sen ''gibi...
Taşraya gittiğim günlerde dağlarla konuşmuştum ''Sen '' diye...
''Hiç aşık oldunuz mu yandaki dağlara ...Benim aşık olduğum gibi komşu kıza...
Gözyaşlarınız mı yoksa yamaçlarınızdan vadiye süzülen çaylar .''(T.Çağdaş)
Hele saçlar yok mu o saçlar...Lise bahçesini dolduran menekşeler gölgede kalırdı esen yellerde lepiska kokunda...
''Saçların omuzlarından aksın...Mermer üzerinden geçen su gibi...
İçinde bir ezgin his duyacaksın...Yaz vaktinin gündüz uykusu gibi...''
Ah bu şarkıların gözü kör olsun...Seni andım da derinden yine geçtim eski hazan bahçelerinden.......
.......................
Resim :''Liseli aşık'' adam