Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '09

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Sevgiliye mektup

Sevgiliye mektup
 

Ada Su


Konuşmamız lazım diye düşündü kadın. Konuşmaları gerekiyordu. Bir aşkın başındaydı ve son olmasını istiyordu. Önce kendi kafasını toparlamalıydı. Bunu düşünürken duygularından uzaklaştığını sıkılarak fark etti. Öylesine dolu dizgin yaşıyorduki hissettiği aşkı, ama karşılığı varmıydı emin olmak istiyordu. Eğer yoksa çok üzüleceğini hissediyor fakat bilmek istiyordu her şeye rağmen. İnsan sevilmeyi umarak bekleyebilir miydi? Beklemeli miydi Ada. Erkeğinin gözlerinde gördüğü ışığı yanlış mı değerlendirmişti?

“Nekadar çok ve yanıtsız soru” dedi kendi kendine. Sonra duygularına döndü, tarifi imkansız olmayan. Çağladığını hissediyordu. Akıyordu sanki bir nehir gibi. Saydam, tertemiz, ışıl ışıl. Mutluluk doldurdu içini tekrar sorulardan uzaklaşınca. Ama kısa sürdü bu. Baran çağlayışını görüyor ama duruyordu sanki. Katılmıyordu Ada’nın akışına. Hep bir setle karşılaştığı duygusu yaşıyordu Ada.

Her zaman telefonla arayan kişi olmak, Baran’ın bıraktığı boşluklardan hayatına girmeye çalışıyormuş duygusunu hissetmek, gururunu incitiyor ama aşk ağır basıyordu. Ya da Ada böyle hissediyordu. Dün aramıştı coşkuyla. Sadece sevincini paylaşmak için. Sadece “Bak bütün bir hafta boyunca uğraştığım proje kabul edildi” demek için. Neden onunla paylaşmak istemişti ki? Telefonuna cevap verilmemişti üstelik. Tam 7 saat sonra döndü Baran Ada’nın telefonuna.
Ne söyleyebilirdim ki diye düşündü. Ne diyebilirim ki? Şu an nerede olduğunu soruyordu Baran. Nerede miydi? Ne önemi vardı? Heyecanla beklediği, ve saatler geçtikçe heyecanın yerini merakın aldığı (acaba bir şey mi olmuştu) daha sonra kırgınlığa dönüşen (ki eğer bir şey olmadıysa 3. şahıs gibi algılanmakve aranmamak) duygularla boğuşurken nerede olduğunun ne önemi vardı.
Konak Pier’deydi şu an. Yeğeni ve liseden bir arkadaşı ile. Evet oturuyorlardı. Gel diyemedi Ada… Gururu ağır bastı. Baran’da “geleyim” demedi zaten… Baran’ın son cümlesi “sen meşgulsün herhalde” oldu… Evet meşguldüm dedi dedi kız kendi kendine. “Seni düşünmekle meşguldüm”.

Konuşmamız lazım diye düşündü kadın tekrar. Ama sonra anlamsız geldi konuşmak. Aşk ya vardır ya da yoktur. Nekadar zor ne hissettiğini sormak. Duyguları dile getirmesini istemek sevdiği adamdan. Seviyor olsa söylemese bile hissettirirdi dedi Ada kendi kendine. Baran’ı görebildiği zamanlar bunu hissediyordu da… Baran o güzel sesiyle şarkı söyler ya da şiir okurken gözlerinin taaa içine bakardı. Gördüğünü düşünürdü Ada’da Baran’ın içindeki ateşi. Film izlerken öyle sıcacık, öyle sıkı sarılırdı ki Baran, Ada orada öylece kalmak, kalmak, kalmak isterdi. Kapıdan çıkıp evine dönmek nekadar zor geliyordu Ada’ya. Hoşça kal deyip kapıyı çekip gidemezdi bir türlü. Daha ilk kata gelmeden özlemeye başlardı. Büyük bir coşkuyla taaaa Karşıyakaya kadar yürüyebilecek bir enerji hissederdi sonra.

Peki Baran ne düşünürdü acaba? Neden hiç bahsetmezdi duygularından. “Söze dökmek zor” demişti bir seferinde. Acaba söze dökmeye gerek var mıydı… Hayır kız kafasında netleştirdi sorunu. O söze dökülmesini istemiyordu. Büyü bozulsun istemiyordu. Hem dünyaya haykırmak istiyordu Ada, hem de derinde saklamak…

Soru da belliydi sorun da… Kızı hayatına almaya hazır mıydı Baran?

Ada “eğer” dedi kendi kendine “eğer hazır değilse ve istemiyorsa”. Durdu? Bu ihtimalin suya dökülen mürekkep gibi içine yayılmasını izledi. İçindeki büyük üzüntüyü gördü. Ama korkmadı, kızmadı, ağlamadı. İnanılmayacak bir şekilde gülümsedi. Ve bana “aşkı” hissettiren insana kızabilir miyim diye düşündü. Hayır Baran onu hayatına almasa bile söyleyeceği tek şey “teşekkür ederim” olacaktı. Bana aşkı yeniden hatırlattığın için teşekkür ederim. Sevebilme kabiliyetimi su yüzüne çıkarttığın için, bu duyguyu içimde özgürleştirdiğin için teşekkür ederim… Seni sevdim. Ve sevdiğim, senin mutluluğundan başka bir şey istemem artık.

Sevmeyi bilmek yüceliği, bırakmayı bilmekten geçer. O mutlu olsun diye sen sevdiğinden vazgeçebiliyorsan yücedir sevgin. Onurlu olan da, güzel olan da budur… Ve bunu mantığımla değil, duygularımla yapıyorum. Seni seviyorum Baran. Umarım beni seviyorsundur demeden seviyorum. Yalansız, gerçek, rüyada gibi.

Sesini duymak, tenini hissetmek, sana dokunmak, gözlerinde kaybolmak, bana anlattığın
her şeyi cankulağıyla dinlemek, abartısız zarafetini hissetmek mutlulukların en büyüğü benim için. Seni seviyorum Baran. Hayranlık duyduğum insan… İyiki seni tanıdım. İyiki varsın. “Benimle olmanı isterim ama sahip olmak değil” dedi yavaşça kız… Aşktan gözleri doldu. Yapacak bir şey yoktu. Ama çaresizlik değildi bu. Keyfini çıkarmak için hissettiği duygunun, gözlerini yumdu uykuya daldı.

 
Toplam blog
: 2
: 1572
Kayıt tarihi
: 21.03.09
 
 

Yaşım 39. 9 Eylül Üniversitesi mezunu bir öğretmenim. Yazmayı seviyorum. Yazmak insanın çözülmesidir..