Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sevinçler kısa acılar uzun ömürlüdür

Sevinçler kısa acılar uzun ömürlüdür
 

Hiç düşündünüz mü ne zaman ve ne kadar uzun süre sevindiğinizi, ya da sevinçlerinizi sıralayabilir misiniz?... Bütün sevinçler belleğinizde mi? ..

Aynı şeyi acılarınız için sorsam!... Derin bir içsızısıyla saklanmış bir çeyiz bohçasını açıp içindeki her parçayı -acıyı- teker teker açar saçarsınız ortalık yere. Unutulmaz ki acılar!... Herbiri hayatı bir yerinden tutup sarsmıştır parçalamıştır. Hayatın her parçası bir yerdedir, yitirilmiş umutlarda, hayallerde, vefasızlıklarda, ihanetlerde, kadir kıymet bilmezliklerde hep birer acı vardır.

Acılar uzun ömürlüdür ve çoğu zaman evlada, toruna miras kalır. Biz istemesek de bu böyledir. ''Ben yaşadım evladım yaşamasın'' deriz. İyi eder, iyi de söyleriz ama acılar söz dinlemezler. Direniriz, alaşağı edemediğimiz hastalıklara, yoksulluklara, yalnızlıklara... direndiğimiz gibi!.. Hoşgörülü bir milletiz ve başkalarının mutluluğu ile mutlu oluruz. ''Ben yandım el yanmasın'' deriz, ''Allah bana bu acıyı verdi, başkalarına vermesin'' deriz; böylesine de asil duruşumuz var. Biz böyleyiz diye mi bunca acılı milletiz biz?..

Tarihçi Cemal Kutay'ı dinlerken konuşmalarından birinde, dönemin sadrazamlarından birinin zamanın padişahına ''ne yapıp edip kan döneminin bittiğine bu milleti inandırmamız lazım'' dediğini dinlemiştim. Ya da kan dönemini bu milletin hayatından silmeliyiz gibi de yorumlayabileceğim bir konuşmaydı. Ses cihazım olsaydı kaydederdim. Anında yazmamakla da hata ettim. Ne zaman, hangi sadrazam ve hangi padişah olduğunu öğrenmeliyim.

Bakınız 08.08.2006 tarihli Tercüman'da Profesör Doktor Arif Verimli ile yapılan bir röortajda, sayın Verimli ne diyor, birlikte okuyalım: '' Türk halkı gülmeyi unuttu. Türk halkının mutsuzluğunda ta Orta Asya'dan bugüne kadar gelen savaşların, göçlerin, ayrılıkların, törelerin, kavgaların vs. etkisi vardır. Biz yüzyıllardan beri sevinmeyi unutmuş insanların torunlarıyız.'' Biz bu mutsuzluk başlıklarına depremleri, doğal afetleri ve özellikle trafik kazalarını da ekleyelim. Her bir mutsuzluk anektodu ciltler dolusu romanlar yazdırır. Bu mutsuzlukların herbiri yüzyıllar boyunca nice insanları mutsuz etmiş ve nice hayatları parçalamıştır. Şimdi günümüzdeki en büyük mutsuzluk ve acı başlığı da hızla artan boşanmalar olsa gerek. Boşanmalar daha bu kadar değilken hocaların hocası Ordinaryus Profesör Doktor H. Veldet Velidedeoğlu'nun ''Ailenin Çilesi Boşanma'' adlı bir kitabı vardı. Ne yazık ki bu kitabı okuyanlar da kolayı seçti, onlar da boşandı. Boşanma da bir acı ve büyük bir çile, en çok da yoksul kadın ve çocuklar için...

Sevinçler kısa acılar uzun ömürlüdür, dedik. Son model araba aldığımızda epeyce seviniriz. Hele bir de parayı zar zor denkleştirmiş ve epeyce de sabretmişsek... Allah korusun aldığımız arabayla kaza yapmış ve sevdiklerimizi yitirmişsek... Artık arabayı aldığımız anki sevinci nasıl hatırlarız ki!.. Özenerek dekore ettiğimiz, özene bezene teşrif ettiğimiz ev depremde yıkılmış ve aileden birini yitirmişiz... Unutabilir miyiz bu acıyı yıllarca... Acı ömrü bitirir ama kendisi yaşar; evlatda, torunda...

Töreler... Milletin dinmeyen sızısı. Ömürlük acılar başlığı... Şemse Allak'ı var mı hatırlayanınız?.. Güldünya Tören, kucağında bebeği ile gazete manşetlerinde ve o fotoğrafıyla hala gözümün önünde. Güldünya Tören öldü , ama bebeği Güldünya Tören'in acı mirasıyla yaşayacak. Acılar işte böyle uzan ömürlü...

Şehitlerimizi gözyaşlarımızı kurutacak kadar ağlayarak toprağa veriyoruz. Gencecik korucuları, erleri, onbaşıları, çavuşları, uzman çavuşları, astsubayları, yedeksubayları, subayları ve polislerimizi şehit veriyoruz yıllardan beri. Aman yarabbim bu ne acı!... Biz ne acılı milletiz?.. Şehitlerimiz vatan toprağı için, milletimiz için vatan toprağındalar. Ya geride kalanlar!... Eşini toprağa vermiş eşler, çocuklar, analar, babalar, evlatlar... İşte bunlarla acılar; bir ömür yaşar, ömür biter acı bitmez!..

Dedemin iki ağabeyi Sarıkamış Cephesi'nda şehit düşerler. Bunların biri evlidir ve geride bir eş ile üç evlat kalır. Dedem babasının arzusu ile yengesi ile evlendirilir. Bu evlilikten babam dünyaya gelir. Ve ben kendimi bildim bileli babam dedeme (babasına) karşı hep isyandaydı. ''Hiç olur mu, kardeş kardeşin karısıyla evlenir mi?'' diye. Haklıydı ama ortada şehit olmuş yitirilmiş canlar vardı, geride sahipsiz bir eş ve yetim evlatlar vardı ve en önemlisi töre vardı. Babam dedeme de, kendine de, bize de huzur vermedi. Acı yüzyıldan fazladır yaşıyor bizimle.

Bir sevgi seferberliğine öylesine çok ihtiyacı var ki milletimizin; acı düştüğü yeri de düşmediği yeri de yakmayacak şekilde topyekun bir sevgi seferberliğine...

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..