Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Seviyorum,sevmiyorum

İlginç ama ben bir çok insanın yaptığının tam tersine çoğu zaman reklamları izlemeyi seviyorum. seviyorum da bayıldığım için değil. Reklamcı denen adamların o minicik dünyalarında biz halkı nasıl gördüklerini anlayabilmek için. Çok eğlendiklerine eminim, örneğin bir bulaşık deterjanı reklamı diyor ki "bulaşıklarınızı ancak bilmam kaç derecede yıkamanız gerekiyor ki mikroplar temizlenebilsin" anlamıyorum ki ben o tabakta yemek yedim az önce. Yani ben bu reklamı hakaret olarak algılarım arkadaş başka türlüsü olmaz ki? Bir de üç reklamdan ikisi bebek gıdası, onu yedirin böyle zekası olsun, bunu yedirin hastalıklardan korunsun, şunu içirin boyu uzasın. Bir Edison'un, bir Einstein'in bunlarla beslendiğini yediğini içtiğini sanmıyorum. Üstelik düşünüyorum da bir gün çocuklar sırf beyinden ibaret olacak, peki o kadar beynin kime ne faydası var reklam sektörüne mi? Reklamların diğer kalan bölümü de kadın bağı üzerine, şimdi altı kanatlısı da çıkmış vatana millete hayırlı olsun, peki biz daha normal kanatlısının tadını yeterince çıkartamamışken bu ne şimdi? En nihayetinde 3-4 gün kullanılıp çöpe atılacak bir şey için harcanan beyin gücü daha hayırlı birşeyler için harcanabilirdi sanıyorum. Gerçi bunun için üstün bir zekaya da gerek yok ya, en son aşaması kanatlı olmasıydı ne yapabilirsin ki kanatları ile oynayacaksın değil mi, yani bunun için isviçreli bilim adamı olmak gerekmiyor. Banka reklamlarına ayrıca sinir oluyorum, öyle reklamlar yapıyorlar ki sanki bedava onca insanın borç batağında yüzmesine şaşmamalı. En çok güldüğüm reklamlara gelince, temizlik ürünleri reklamları. Pis bir şey için kullanılan onca temizlik maddesini temsil eden şeyler neden sevimli bir ördek ya da süperkahraman karakterler oluyor. Üstelik her birini zorlu bir lekeye sıktığınızda, reklamlarda hemen nazikçe bir el hareketiyle ile çıkıveriyor ama evde denendiğinde nedense o leke iyice tırtıklanıp sinirden küfür etmeden çıkmıyor. Hele tuvalet kağıdı için yapılan reklam paralarına iyiden iyiye acıyorum, popomu sileceğim şeyin yumuşaklığı neden bu kadar önemli ki? Belki bazı insanlar yumuşak tuvalet kağıdı sevmiyordur neden hep yumuşak olmalı, ya da neden hoş kokulu olmalı, en nihayetinde silicem ve çöpe atıcam çok anlam yüklenecek bir olay değil ki bu. Mücevher reklamlarına ayrıca uyuz oluyorum "şukadarcık bişey" sloganlarıyla özellikle kadınlar için özel günler öncesi yayınlanan bangır bangır reklamlarda sadece 499 TL ya da 399 TL. gibi açıklamalar yapılıyor ve düşünüyorum asgari ücret ne kadar?
Yani aslında reklamların %99 kadın ve çocuk üzerine, kadınları sürekli para harcayan anneler ya da potansiyel anne olarak gördükleri için. Eski kadınlar reklamsız ne yapıyormuş çok merak ediyorum. Kadın dediğin para harcar, kadın dediğin erkeğin iliğini sömürür al sana reklam dünyası. Faydalı reklamlar ise ancak gece geç saatlerde uykusuz gözlerle seyrettiğimiz programların arasına sıkıştırılıveriyor, özensizce çekilmiş bir ünlünün dudaklarından özensizce dökülen iki cümle ile. Ben reklamların yuva yıktığına inanıyorum, aile içi şiddetli geçimsizliğe yol açtığına inanıyorum. Bi yanda şu kadarcık bişey diyen bakımlı bir kadınla, diğer tarafta ay sonu gelse de çocuğun yırtılmış ayakkabısını yenilesek diyen bir kadın varken reklam sektörünün başına zeval gelmeye diyorum.

Not: İmla kurallarını hatırlatan bir arkadaşımız olmuş, kendisine teşekkür ediyorum bir gün Nobel aldığımda teşekkür listesine adını ekleyeceğim...:)

 
Toplam blog
: 18
: 280
Kayıt tarihi
: 07.05.09
 
 

Kedileri, bisküvili pastayı, pazar günlerini uyuyarak geçirmeyi çok severim. Yeni ayakkabı kokusu..