Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '09

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Sevmek neymiş ki?

Kaç tane siyah-beyaz filminiz oldu sizin? Kaç defa o filmin esas kızı oldunuz ya da esas oğlanı? Filmin hangi yanıydınız? Siyah mı, yoksa beyaz mı? Hep beyaz siz oldunuz değil mi? Tüm siyahlar, karalar onlardaydı, siz akça pakça halinizle olduğunuz yerdeydiniz ve asil taraftınız...

Kim kendisine kötü diyebilir ki? Kim ben bu filmin sonunu berbat edendim diyebilir ki?

Ben siyah da oldu beyaz da...
Ama söylediğim gibi ağırlıkta beyazdım,
Üzerime çalınan kararlarla, siyaha döndüm...

Şimdi sevmek neymiş ki diyorum? Siyah-beyaz aşk filmi de neymiş diyorum, önce sessizce derin bir nefes çekip, sonra da, gözlerimi kapatıp, küçücük gülümsüyorum.

Savaşların en zalim cümlesi;

'Sürekli istedin... Oysa ben senden hiçbir şey istemedim ve seni olduğun gibi kabul ettim, beni değiştirmeye çalışma' olmuştur.
Aslında bu cümle kendisini hiç saklamayan, kelime oyunları ile aslına gölge vurmayan, açık net ve berrak şekilde ortada dururken, nasılda sizi kötü hissettirir değil mi? Şimdiye kadar kaç defa duydunuz?

Ben çok duydum!

Fakat şimdi daha da iyi anlıyorum bu cümlenin anlamını ve benden aldıklarını...
Bu cümlenin asıl anlamı;

-Ben böyleyim, halime olur demedin, bu halimin dışındaydı isteklerin ve istediklerini verseydim yine de bitmeyecekti istediklerin! Sen bana uy, bende başka bir şey istemiyorum...Ben seni değiştirmeye çalışıyor muyum?

Bu kadar açık ve net...

Uydunuz mu peki? Uydunuz deği mi? Kimi uyduklarınızı kimliğiniz, kişiliğiniz kabul etmese de siz uydunuz! Fakat yine mutlu olamadınız...

Neden mutlu olamadınız hiç düşündünüz mü?

Çünkü
Karşı taraf o kadar kendi dünyasında ve kendi tarzında yaşıyordu ki; sizi zorlasa da, mutlu olmak için gösterdiğiniz uyumun tek bir hamlesini bile fark etmedi ve bu sizin göreviniz haline geldi. Siz isyan ettiğiniz anda da işte o sonu kötü biten filmin, siyah tarafı oldunuz...

Bir de şu cümle eklendi arkasına;

Sende yapmasaydın o zaman! Ben mi dedim yap diye!


Sevmek neymiş ki? Bunu kaç defa söyleyebildiniz?

Söyleyin artık! Çünkü sevmek tamamen siz ya da karşı taraf bir şeyler iyi gitsin diye çaba gösterdiği sürece devamlılığını korumakta.
Çok dik bir cümle biliyorum ama bakın ve kararınızı siz verin.

Çok sevdiniz ve sevildiniz, herşey yolunda...
Bu sevgiyi yaşatmak ve sonsuz kılabilmek için, eylemlere geçtiniz,
Bunu planlayarak yapmadınız yani sevgiyi amaca dönüştürmediniz, içinizden geldi her eyleminiz...

Süprizler yaptınız,
Sevdiği şeylere koştunuz elde ettiniz,
İhtiyacı olduğunu bildiğiniz şeylere koştunuz,
Ağlarken dinlediniz,
Sizin için kıymetli olduğunu hissettirmek için uğraştınız,
Bir takım eylemlerinizden rahatsız olup bağırırken, seni düşündüğüm için diye bağırdığınız,
Hastayken yanına koştunuz, beklediniz...
Neden?
Mutlu etmek istediniz, çünkü o mutlu olunca siz de mutlu olacaktınız...

Attığınız her adımda onu düşünmeye başladınız, artık onunla paylaşmadığınız şeyler içinize sinmemeye başladı,
ya da onun seveceği, keyif alacağı bir takım koşullardan, materyallerden uzak durdunuz, incinmesin diye... Çünkü o yapamayacaktı, ya da katılamayacaktı, ya da göremeyecekti, ya da huzursuz olacaktı, her ne ise bu durum...

Diğer yandan da içinizden birikmeye başladınız, peki o benim için ne yapıyor?
İşte bu soruyu sorduğunuz an, gerçekler ortaya çıkar...

Karşılık beklemektesiniz ve bunu fark etmeseniz bile, beklediğiniz karşılığı göremeyince mutlu olmanızı sağlayan tüm kanallar tıkanmaya başlar...

Sevmek de neymiş dediniz mi? Herkes aslında sadece kendisini düşünür dediniz mi? Artık sadece kendim için yaşayacağım dediniz mi?

Ben dedim! Bu kadar da dürüstüm...

Sebeplerim vardı...

Sevgi bir gün biter bunu biliyorum...
Ama sevginin getirdikleri sonsuzdur, sevgiyi getirense bu düşüncedir, inceliktir, önemsemedir.
Fakat bu incelikleri, önemsenmeyi, düşünülmeyi yaşamadıkça, arka planda kalmaya devam ettikçe, huyunuz da, davranışlarınız da kurduğunuz cümleleriniz de değişir.

Şöyle düşünelim;

Sevdiniz, o da sizi sevdi. İlk aşk, son aşk ömrün tamamı, ne derseniz deyin ismine...
Dolu dizgin yaşıyorsunuz, zaman geçiyor, mutluluk oyunları içinde, sevda sözleri içinde yüzüyorsunuz, hiçbir şeyin hesabını tutmuyor gönlünüz, onunla olayım o da benimle olsunda, benden vazgeçmesin de gerisi önemli değil...

Bu cümleleri kendi kendinize söylemeye başladıysanız zaten birşeyler yok olmaya başlamış...
Sevgi hesap tutmaz derler ya, o sebeple yazdım bu cümleyi...

İster materyalist desinler, ister şekilci desinler ama sevgi tek başına kalırsa ve düşünsel olarak desteklenmezse yok olmaya, erimeye mahkumdur!

Şu cümleleri kıyaslayın;

Beni çok seviyor - Beni çok düşünüyor...
Beni çok seviyor - Beni mutlu etmek için uğraşıyor...
Beni çok seviyor - Beni önemsiyor...
Beni çok seviyor - Bana huzur veriyor...
Beni çok seviyor - Beni çok iyi anlıyor...

Onu çok seviyorum - Ona güveniyorum...
Onu çok seviyorum - Onunla huzurluyum...
Onu çok seviyorum - Ondan endişe duymuyorum...
Onu çok seviyorum - Ondan eminim...
Onu çok seviyorum - Onu hiç merak etmiyorum...

Hangi cümleler sizi daha iyi hissettirdi?
İşte sevgi olmasa da bitse de bu cümlelere devam edebiliyorsanız sevgi de neymiş diyebilirsiniz. Çünkü bu duyguyu yaşıyorsanız zaten ortada kuvvet ve muhtemelen zaten bir sevgi var, sevgiyle birlikte, düşünsel eylemlerde var ki, içiniz rahat...

Sevmeyin, sevilmeyin!
Mutlu olmak istiyorsanız, bu duyguları yakalayın...
Merak endişe, kaygı, güvensizlik içinde yaşayarak
AMA SEVİYORUM
Demek yerine,
Güven duyarak yaşayın, kendinizi iyi hissederek yaşayın. Kendinizi zaten siz iyi hissetirmenin yollarını biliyorsunuz ve bir partneriniz olacaksa, öncelikle sizi iyi hissettirecek her ne varsa, bilmeli, bilerek kabul ederek bunu eyleme geçirmeli... Siz zaten bu eylemleri kendi başınızayken, kendiniz için yapıyordunuz değil mi?

Kaygılarınızın ciddiye alındığı, üzüntülerinizin sahip çıkıldığı, sıkıntılarınızın giderilmesi için eylemlere geçildiği herhangi bir durum hatırlamanız önemli değil!

Önemli olan bunları hatırlamamak, yani bunların hesabını bilmemek... Güzel olan bu!Hep bu duygu içindeyseniz, hesap tutmazsınız.

Sevmek; sol memenizin altında değil, o duyguyu sol memenizin altına getiren ve orada saklamanıza yarayan beyindedir.

Eğer beyin kıvrımlarınız içinde seviyorum ve seviliyorum demenize rağmen, sizi rahatsız eden en küçük düşünce kümesi; duyguya, sözlere ve en sonunda da davranışa dönüşüyorsa, seviyorum demeye devam etseniz bile, arkasından seviliyorum demek sizi zorlar değil mi?

Niye anlamıyor, keşke şöyle yapsa, keşke böyle yapsa derken, belkide var ettiğiniz çok şeyi eritmeye başlamışsınızdır.

O sebeple sevmek iki kişinin ısrarla bir arada kalmak için direnmesine, yan yana yürümek için savaş vermesine beklentilerden vazgeçmesine tek başına neden değildir!

Sevgi geçer, sevgi biter ama gelirken yanında getirdikleri ve yaşattıkları baki kalır...

<ı>Sizin için düşünülen iyi şeyler, sizin düşündüğünüz iyi şeyler,
Sizin için yapılan incelikler, sizin yaptığınız incelikler,
Meraksız, kaygısız, endişesiz geceler, günler,
Kendiniz için satın aldığınız bir çift çoraptan, gömlekten yada herhangi bir şeyden karşınızdaki içinde düşünüp satın almak,
Ya da ona yakışacağını düşündüğünüz her hangi birşeyi ona hediye etmek...
Hoşunuza giden bir kitabı o okusun diye ona vermek yerine, onun için de satın almak,
Hastayken, keyifsizken, mutsuzken onun duygularını, anını paylaşmak, onunla yaşamak,
Gece dışarı çıkarken, onun üşüyeceğini düşünerek, ona sormadan, onun için bir hırka ya da şal almak,
Yere düşmüş bir tek saç telini, kimse üzerine basmasın diye eğilip almak,
Yorgunken ve dile gelmezken biraz omuzları ovmak,
Bir demet kır çiçeği yahut iş yerine gönderilmiş bir maç biletiyle yüzünü güldürmek,
Hafta boyunca yorulmuş beden için, bir tek zeytin bir parça peynir dahi olsa özenilmiş bir pazar kahvaltısı,
Fırsat olarak yakalanmış ve keyif için kullanılacak bir kaç saatin içine tek başına girmeye gönlün izin vermemesi, onuda yanına almak, onunda o keyfi yaşamasını sağlamak,
Nerelerdesin demek yerine, merak ettim demek,
Keyif sofralarına, dost sohbetlerine dahil etmek,
Hastalıkta ve sağlıkta, varlıkta ve yoklukta herşeyi paylaşmak,
Özlemek, özlendiğini hissettirmek,
Düşünmek, düşünüldüğünü hissettirmek,
Her şartta, her koşulda yan yana olmak ve bunu tüm dünyayla paylaşmak,
Kalabalıklar içinde onu onöre etmek,
Sonsuz güvenmek, güven vermek,

Diye uzayan onlarca cümle böyle devam eder, sevgiden geriye kalanlar için... Çünkü sevgi bencillikten uzaklaşır olduğu yerde, kendinizi iyi hissettiren en ufak şeyi, onun içinde istersiniz, hemen her durumda aklınıza gelir, işte bu paylaşmaktır, hayatı her yönü ile paylaşmak, güzel anların içinde hep onu da var etmek , onun için iyi bir şeyler yapmaya çalışmak, mutluluğun tanımını onun ismiyle, sizin isminizle bağdaştırmak... Kötülerden, kötülüklerden, huzursuzluklardan onu ve onunla olan yaşamı korumaya çalışmak, fırtınalarda bir liman olmak, üzüntü içinde huzurlu bir tebessüm olmak...

Hepsi aslında bir bütündür...

Tüm bunları yaşarken, sevgide neymiş demez misiniz?
Ya da seviyorum seviliyorum deyip de, şurda yazılan bir iki cümlenin haricinde içten gelen ve yüreğe inen hiç birşey yaşamamak...

Hangisini tercih edersiniz gönül sayfanızda ve hangisini yaşattınız gönül sayfanızda?

Yaşattıysanız ve yaşadıysanız ne mutlu size... Hele bir de bunların yanına yakışan çok seviyorum, çok seviliyorum cümlelerini ekleyip, sol memenizin altında da şüphesiz hissediyorsanız ne mutlu size...

Sevmek neymiş diyebilmek için, en az bunları düşünmek, bunların kıymetini anlamak ve en az bunları yaşamak, yaşatmak gerek...

Ya da seviyorum diyerek kaybetmemek uğruna, her bozgunda yeniden ayağa kalkmalı, sendeleyerek de olsa siyah-beyaz filmin beyaz tarafı olmak için mücadele etmeli, filmin sonundaysa, karalara bulaşıp ve siyah halde sona ermeli...

 
Toplam blog
: 10
: 1167
Kayıt tarihi
: 05.07.09
 
 

Akademik olarak Alman Dil Bilimcisiyim. Eğitim alanında serbest olarak faaliyet göstermekteyim. Geli..