Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sevmeye başlayınca birini

Bir şeyler atıştırıyoruz öğleyin, ona kalsa hiç gerek yok, yük olmak istemiyor bana. Oysa bu benim için büyük bir zevk, onunla olmak, birlikte bir şeyler yemek içmek... 

Bir de, o güzel kızı tanıyorum, çok özverili, ama bir şeyler atıştırmazsak, bir iki saat sonra enerjisi bitecek... 

Ben onu hep enerjik, dinamik görmüşüm ya, kıpır kıpır. Başka türlüsüne izin veremem. Arkadaş olduğumuz için, öte yandan da yapımcı yönetmen olarak yıllarca böyle davranmışım... 

Bu kız benim için şans. Onunla el ele güzel projelere imza atacağız. Bunu biliyorum. Doğrusu çok da hoşuma gidiyor bu. 

Ben bu dostu, yıllar önce tanımak isterdim, belki daha iyi olurdu. Ama hiç önemli değil; takvimden, zamandan çok nitelik önemli burada... 

Uygun ortam olursa, seni tanıdığım için çok mutluyum diye haykıracağım bir gün. Olmazsa sessizliğimi koruyacağım, ölene kadar... 

An geliyor, sezdiriyorum, söylüyorum ona sevgimi. Padişah gibi kadın o, vazgeçilmez… Onun yerine başka birini koymak mümkün değil... 

Bir şey daha, çok zeki ve yüreği sevgi dolu biri o. İlk kıvılcımı o çakmasaydı, ben hayatta bu kadar yaklaşamazdım bu dünya tatlısı kadına; böylece hayatım da çok monoton olurdu. 

Belki başlangıçta ikimiz de farkında değildik ama benim ona, onun bana ihtiyacı vardı. Bir adım ötede, tanrı bizi birbirimiz için yaratmıştı... 

Yoğun bir tempoyla çalışıyoruz. Canım, bir tanem, nasıl uyumlu, nasıl yardıma hazır. Hiç itiraz etmiyor. Onunla çalışmak, çok zevkli, onunla yürümek, onunla konuşmak, büyük bir mutluluk veriyor insana. Hem akıllı, mantıklı, hem de yüreği sevgi dolu. Çalışma tünelinde kayboluyoruz bazen... 

Sorumlulukları da var ya, bir yerden sonra evine gitmek istiyor… 

Durağa yürüyoruz birlikte. İçim içime sığmıyor, liseli gençler gibiyiz... 

Çok kısa bir süre eli elimde kalıyor; kanat çırpan bir güvercin gibi, sevmeye, sevilmeye hazır ama kendisine çok yakışan bir ürkekliği, çekingenliği de var. 

Kuşkusuz: “Cesaretli ve korkulardan uzak olmak kolay olmayacak.” Ama gerekli bu. Mademki bir sevda yürüyüşü, bir aşk masalı. 

Değil mi ki can verilecek türkülere, halı dokur gibi şiirler okunacak motif motif. Öyleyse korkular uzak olmalı bizden, sevdanın korkusu mu olur? 

Sevda ile korku dünyanın neresinde bağdaşmış, bir araya gelmiş ki, biz de onları bir arada yaşatalım... 

Otobüs hareket ediyor, sevgilim sağda, arkada bir yerde oturuyor. Oturması, dinlenmesi iyi, ama çıkıp gitmesi ve onsuz saatler... 

Çok güç. Güçten öte; güçsüzlüğün taşınmaz olduğu bir nokta. Ama yarın görüşeceğiz nasıl olsa... 

O gidiyor, ben bakakalıyorum arkasından… 

Sonra gidip bir iki sıradan işi yapıyorum. Sığınakta oyalanıyorum bir süre… 

Bir arkadaşımı ziyaret ediyorum epeydir görmediğim… 

Hava kararırken, yine o caddede, onunla otobüs beklediğim duraktayım. 

Olmaz biliyorum, o evinde şimdi; yine de gözlerim onu arıyor… 

Olsa, gülümsese, şöyle “Merhaba…” dese sıcacık, çok sevinirim. Çocuklar gibi coşarım... 

Eve yöneliyorum. Cep telefonumdan bip sesi geliyor. Telefonu elime alıyorum, zarf işareti ekranda. 

Ondan mesaj var. Çok mutlu oluyorum. Ve soruya olumlu karşılık veriyorum, Candan Erçetin’in ikimizin de sevdiği şarkısının adını yazıyorum: Elbette... 

Hoşlandıysam birinden, zor olur ama olduysa; sevdiysem birini, şairini tanıdığım, tanımadığım şiirlerden bölümler seçer bir şekilde o arkadaşa okutmaya çalışırım… 

Dostlar da bu güzellikleri görsün, tanısın, sevsin diyedir çabam... 

İsterim ki pek çok insan şiir denizlerinde yüzsün, okyanuslara kulaç atsın… 

Eve girer girmez bilgisayarımı açıyorum, tıpkı, “You have got a mail” filminde olduğu gibi. 

Çarçabuk internete giriyorum… 

Mesaj alışverişi başlıyor. Gerçekte duygu alışverişi bu. 

Giden: Hatta mısın? 

Gelen: Evet. 

Giden: “Hey yolcu kurtulmayı düşünme benden. Unutmayı deneme. Seninle geleceğim gittiğin yere.” 

Gelen: Nedir sebebi bu yalnız yolcuyla gitmenin? 

Giden: “İnsan dediğin saçaktaki Güvercinin farkında olacak Ve bir çiçek açacak kendince.” 

Gelen: Saçaktaki güvercinin farkında olmamak imkânsız ancak yollar yalnızlar için uzun ve korkulu. Güvercin ve yolcu dayanabilir mi bilemem. Ama çiçekler açsın yine de… 

Giden: “Bozkır çiçeği/Usulca patlatıyor kınını, Ucu görünüyor aşkın/ Acının ortasında.” 

Gelen: Söyleyecek yazacak sözüm yok böyle güzel bir şiire. Duyguları anlatmanın en güzel yolu bu olsa gerek. 

Giden: “Sevmeye başlayınca birini/ Kendimi yıkıp yeniden kurarım Çünkü bu yeni bir aşktır/ Ve temeldeki yerini mutlaka alacaktır.” 

Sanırım şebekede, hatta bir şeyler oluyor, bu mesaj canıma ulaşmıyor… 

Gelen: Güzel mesajlar ve bu güzel gün için teşekkürler. Yarın görüşmek üzere iyi geceler. 

Giden: Sıkıldın mı?... 

Gelen: Sizi uykusuz bırakmamak amacım. Ben yine yalnızım ve mesajlarla mutluyum… 

Birkaç mesaj daha gitti... 

Gitti işte… 

Canım, az önceki mesajı geçtikten sonra uyumuş olmalı. Kim bilir ne denli yorgun ve heyecanlıydı… 

Ben de bir garip oldum. Zamanı, mekânı unuttum… Sevmeye başlayınca birini; sevince yani, böyle oluyor demek ki… 

 
Toplam blog
: 54
: 877
Kayıt tarihi
: 30.06.10
 
 

Kamu yönetimi alanında yüksek lisans yaptım. İletişim, medya sektöründe çalışıyorum... Yazmayı se..