Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '13

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Sevmiyor kardeşim, zorla mı?

Sevmiyor kardeşim, zorla mı?
 

Çok mu büyütüyoruz yoksa aşkı gözümüzde?


Ne hazin bir beklenti siz birine karşı bir şeyler hissederken karşınızdakinden de aynısını hissetmesini beklemek… Öyle olmuyor işte bazen… Bazen siz geberesiye severken; varlığınızı bile fark etmeyebiliyor, önemsemeyebiliyor karşınızdaki… Siz çırpınıp, hoplayıp zıplayıp, yapmadığınız şey bırakmadıkça; sadece o çok sevdiğinizin dikkatini çekmek için; daha dibe batıyorsunuz, belki gururunuzdan vazgeçiyorsunuz, belki alçaldıkça alçalıyorsunuz ama o sizi insan yerine bile koymuyor…

Yok ama illa acı çekeceğiz değil mi!? İlla bizi sevmeyeni seveceğiz. İlla ağlayacağız gecelerce, yemeden içmeden, gezmeden tozmadan vazgeçeceğiz… Bize kul köle olanı görmeyecek salak aklımız, ruhumuz; biz gidip bizi adam yerine bile koymayanı seveceğiz… Ne arıyoruz o enteresan platoda acaba? Neden aşağılanmak, ötelenmek, itilmek, ezilmek hoşumuza gidiyor o ruh halinde? Aşk bu kadar karaktersiz bir şey mi?

Oysa ki aşkı, çok güzel şekilde; her şeyi ama her şeyi paylaşarak; anlaşılmanın ve kendini anlatabilmenin o doyumsuz ve tarifsiz tatlarını hissederek de yaşayabilir ve yaşatabilir iki insan pekâlâ… Hal böyle de olabiliyorken, diğer türlüsü ne acaba?

O kadar zorlar ki bazen bir taraf diğerini, o kadar bunaltır ki; deli gibi sevilen ama zerre sevmeyen: “Sevmiyorum kardeşim, zorla mı?” bile der kimi zaman… O an, köle olan, kul olan bunu anlayamasa da aslında işin sırrı da bu cümlededir maalesef. Aşk asla zorla, zorlamayla olmayan, tersine; sizin nasıl olduğunu bile anlayamayacağınız kadar bir anda oluveren, bir bakmışsınız kendinizi obsesif bir şekilde o deli gibi sevdiğinizi düşünür, adını sürekli içinizden zikreder gibi sayıklar bulduğunuz; bir ilkbahar yağmuru gibi hiç beklenmedik bir yerde sizi yakalayan; bir güzel sürpriz gibi, beklenmedik bir hediye gibi hoş, naif, sıcak, cıvıl cıvıl bir meseledir. Zorla olmaz aşk… Ama olacaksa da kaçamazsınız. Saklanabilirsiniz, yolunuzu değiştirebilirsiniz, istediğiniz her deliğe gizlenebilirsiniz; ama kaçamazsınız. Hem de öyle bir yakalanırsınız ki; bir bakarsınız kendinizi tanıyamayacağınız bir şekilde tıpış tıpış gidiyorsunuz o deli gibi sevdiğinize doğru… Ne korku kalmış içinizde, ne gurur, ne beklenti… En insan, en yalın halinizle teslim almış sizi aşk… Belki bu yüzden bu kadar tutkuyla bağlanılasıdır aşk; bir çırpıda sıyırıp üzerimizden tüm maskelerimizi, gereksiz kıyafetlerimizi; bizi bir başka insanın önünde çırılçıplak, kalkansız, savunmasız en insan, en doğal, en yalın halimizle bıraktığı içindir…

Diğer taraftan; çok acı, çok hazin, çok kötüdür o; deli gibi sevilenin hiç ama hiç sevmediği hikâyeler… İçi parçalanırken bir tarafın, diğer taraf havada pamuk atarcasına hoyratça davranır hayata ve karşısında onu kendinden bile çok sevene…

Yav ama olmuyorsa da olmuyordur, zorlamanın hiçbir anlamı yoktur aslında. Hayat her şeyi unutturur. Maalesef, bu acı kural o keskin kılıcıyla son sözü söyler her aşkın hikâyesinde. 

Ama geçer, siz güvenin bana. Zaman her şeyi ezer geçer. Ölümlere dayanıyoruz; biten aşklara, hatta sevilmemeye mi dayanamayacağız? Sezen Aksu boşuna mı demiş: “Geçer, geçer… daha öncekiler gibi, bu da geçer…” diye?

Allah herkese iki tarafın da birbirini çok ama çok sevdiği, iki tarafın da sevgisinin eşit oranda tarifsiz olduğu, iki tarafın birbirini anlayabildiği, birbirine anlatabildiği, paylaşmanın tarifsiz doyumuna beraber ulaşılan bir aşk nasip etsin… Herhalde bu dua da yeryüzünde aşk için  böylesine edilen ilk dua olarak kayıtlara geçmiştir bu yazı vesilesiyle…

  

 
Toplam blog
: 160
: 2717
Kayıt tarihi
: 16.04.09
 
 

Öykü Şiir Deneme ..