Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '11

 
Kategori
Güncel
 

Sevsinler seni e mi...! Nagihan Alçı.

Sevsinler seni e mi...! Nagihan Alçı.
 

Nagihan Alçı O'na Diktatör Dedi..


Atatürk diktatörmüş…?

Son günlerde şer cephesinden ve sözde entelijansiyadan ve dahi yazar çizer takımından bir kısım zevat bunu doladı diline.

Daha doğrusu Nagihan Alçı adıyla malum olan müsvette-i münevvere nin yeni bir incisi bu.

Bu zat belli ki sansasyonel söylemleriyle gündeme gelme hususunda mahir olan eşi Rasim Ozan Kütahyalı ile aynı çizgiyi haiz.

Peki ya bize, bizim gibilere düşen nedir? Ne demek gerekir?

Herhalde ‘aferin sana keşfettin ya bunu…! Sevsinler seni’. (Kim severse sevsin ama ben değil)

Gibi bir ‘ti’ fikriyatı olsa gerek.

Demek ki bahse konu zat, sarı saçlı mavi gözlü Dev’e baktığında bunu görüyormuş. Oysa takdir duygusu yüksek milletin kahir bir ekseriyeti O’na baktığında;

Yanmış yıkılmış, emperyalizme yem olmanın eşiğindeki bir imparatorluğun küllerinden, yedi düvele karşı destansı bir mücadeleyle Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran hümanist bir yurtseveri görmektedir.

Birisi, birisi hakkında bir şey söylüyor. Bunun adı nedir? Hedefi nedir?

İftiradır, yalandır, doğrudur, yanlıştır, karalamadır, çamur atmadır, onore etmek içindir, pohpohlamak içindir, imaj yaratmak içindir, kendi varlığını ispat etmek içindir, moral bozmak içindir, moral yüklemek içindir, eleştirmek içindir…….

Şimdi ben şu ‘eleştirmek içindir’ kısmını açmak istiyorum.

Eleştiri yapmanın iki yüzü vardır.

Sevdiğiniz birisini olumluya, iyiye, daha iyiye, hata yapmamaya sevketmeye yönelik olan eleştiri. Ki bunu sessizce kulağına fısıldarsınız, o rencide olmaz, onun onuru kimsenin nezdinde kırılmaz. Yani eleştirilen kişi sessiz sedasız daha güzel olana doğru bir yönelim içine girebilir.

Aslında sevmediğiniz birisini eleştiri gibi masum bir gerekçeye dayandırarak sözde onu iyiye yöneltmek adına paçavraya çevirirsiniz, yerden yere vurursunuz. Eleştirilen iyiye yönelmediği gibi, eleştiriyi herkesin önünde yaptığınız için onun kitle içindeki mevcut itibarını da zedelersiniz, bitirirsiniz.

Şimdi mademki eleştiri adına bir şeyler söylüyorsunuz, bu suiniyetle değilse onu daha güzele yöneltmek için olmalıdır. Eee eleştirilen kişi yaşamıyorsa, ölüyse, bedeni çoktaaan toprakla buluşmuşsa, bu kişinin hatasını düzeltme ihtimali olmayacağı için yapılan nedir? Eleştiriyorum diyenin yaptığı nedir?

Açıkça karalamadır, kin kusmadır, saldırıdır, itibar törpülemedir….

Bügün yaşamayan Atatürk hakkında eleştiride bulunmanın amacı ne olabilir? Onu iyiliğe yöneltmek mümkün olmadığına göre ne olabilir?

Sadece Atatürk hakkında değil ölmüş tüm insanlar hakkında eleştiri adı altında söylenenlerin adı eleştiri olamaz. Olsa olsa dedikodudur, gıybettir. Mesela Hz İsa, Hz Musa, Hz Muhammet, İnönü, Said-i Nursi, Adnan Menderes, Özal vs. Ölmüş kişilikler hakkında bir şeyler söylemek arzusundaysanız şayet söyleyebilirsiniz kuşkusuz, ama bunun adını eleştiri olarak koyamazsınız.

Şimdi şöyle bir durumla karşı karşıyayız. Mademki söylenenler eleştiri değildir, o halde gıybettir. Bu en başta dinen günahtır, kabul görmez. Diyelim ki karalamadır, eğer öyleyse bu ülkede Atatürk’ü hala koruyan bir direngen algı var, yasalar var. Yapamazsınız.

Haaa o halde saldırılarınızı ve dahi karalamalarınızı eleştiri gibi satmaya çalışmanız en makul olanı. Öyle ama onu sevenler sizin bu ikiyüzlülüğünüzü, riyakarlığınızı görmeyecek kadar ebleh sanıyorsanız asıl ebleh ....... Neyse. Millet yemiyor.

Yahu işin doğasında yok mudur ki siyaseten çok güçlü kişilikler bu gücünden ötürü otoriterdir, ve onun bir adım ötesi diktatör. Daha doğrusu ona muhalif olduğunu açıkça ikrar etmek yerine şu veya bu sebeple bunu ortaya koymanın bir yolu olarak zihinlerde olumlu imaj bırakmayan bir adlandırma olarak diktatör.

 Onun hakkında bula bula bunu mu buldun bre … Diktatör haa.

Ben artık bliyorum ki;

O da insan değil mi…

O hata yapamaz mı….

Çok içerdi…

Memleketle ilgili kararları içki masalarında alırdı…

Elinden sigarası eksik olmazdı…

Latife’ye çok çektirdi….

Jakobendi…

Hocaları astırdı…

Ama istiklal mahkemelerindeee…

Yapayalnızdı…

Diktatördü…

Onu putlaştırdık…

Eleştirilemez değil…

Her yerde resimlerine heykellerine ne gerek…

 

Gibi masum görünen sözcük veya tümceler gizli bir düşmanlığı, reddedişi, küçük düşürmeyi, karalamayı haykırıyor. Gören gözler bunu görüyor.

Milleti ahmak yerine koyarak, sarı saçlı mavi gözlü Dev’e saldırıyı eleştiri olarak satma çabası içine giren gafiller aynaya baktıklarında göreceklerdir oradaki sanal suretlerindeki ...............

 

Hani ne demiştik yukarıda…

Sevsinler seni…

 

İbrahim Erol

gazete54.com

15 Kasım 2011

 
Toplam blog
: 135
: 694
Kayıt tarihi
: 31.08.09
 
 

Gazi Üniversitesi fizik lisans eğitiminin ardından, Marmara Üniversitesi'nde master, İTÜ'de dokto..