Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '10

 
Kategori
Sinema
 

Sex and The City 2

Sex and The City 2
 

İkoncan Carry Broadshow


Dizisini önce tv’de daha sonra dvd’de defalarca izledim, hala da doymadım tekrar izlemek istiyorum. İlk filmini de keyifle izledim, izledikten sonra keşke ikincisi de çekilse diye düşünmüştüm. İç sesimi duymuş olmalılar ki geldi ikincisi de…(bu da işin şakası, iyi bir gişe yaptığı malum) Ancak çıkan engellerden dolayı henüz izleyebildim. Ve üçüncüsü de çekilsin lütfen, HBO yetkilileri haydi duyun iç sesimi…

Bazı kişilere göre sabun köpüğü gibi gelebilir. Bence hayatın içinden ve dört kadının yaşam tarzları üzerine kurulmuş. Hoşuma gidiyor izlemek, keyif alıyorum bu da bana yetiyor.

“Sex and the City”nin esin kaynağı, Candace Bushnell’in aynı adlı kitabıydı. Söz konusu kitap ise, yazarın New York Observer gazetesindeki köşesinde yazdığı yazıların derlenmesinden oluşmuştu.

Öykü akışında Carrie ve üç kadın arkadaşı üzerine odaklanılır. New York’ta yaşayan bu dört kadın aralarında sürekli olarak cinsel arzularını, fantezilerini, hayatta karşılaştıkları sorunları ve sevgiye ulaşmak için verdikleri mücadeleleri konuşurlar

Carry Breadshow, tatlı kız, bonbon şekeri gibi… Film karakterini çok seviyorum, bazen ben gibi geliyor bana… Sarah Jessica Parker, Carry rolüyle öyle özdeşleşmiş ki rol değil kendini oynuyor sanki… Çok seviyorum, içime sokasım geliyor…

Samantha Jones (Kim Cattrall), yüksek düzeyde cinsel iştahlı, seksin yemek, içmek gibi bir ihtiyaç olduğunu her daim gözümüze sokar gibi hatırlatan bir karakter. İcraatlarını da alenen sergiliyor ama o yaptığı için hiç sırıtmıyor, Samantha bu, sex yapsa yeridir değil mi? (Kim Catrall çekimlerde tamamen çıplak göründüğü sahnelerde özel olarak tasarlanmış çamaşırlar giyiyormuş. Aynı şekilde sevişme sahneleri sırasında erkek oyunculara küçük bir kaska benzeyen koruyucu bir kafes giydiriliyormuş)

Charlotte York (Kristin Davis), filmin en utangaç, en masum, geleneklere en bağlı kadını… Arkadaşlarına bazen ters düşse de yine ortak noktada buluşuyorlar.

Miranda Hobbes (Cynthia Nixon), çalışan, güçlü kadını simgeliyor. İçlerinde en mantıklısı olan Miranda çalkantılı dönemleri olsa da hem iş hem aile hayatı, çocuğu, kocası dengeyi kurmayı başarıyor…

Filmin konusuna gelince:

Filmin baş karakteri Carry, büyük aşkı Mr. Big ile olan evliliğinin monotonlaştığını düşünmektedir. Gördüğüm kadarıyla bunda haksız da sayılmaz. Yıl dönümlerinde kocasına (Chris Noth) anlamlı bir hediye (içine güzel sözler yazdırdığı ünlü bir markanın ilk çıkardığı saat) alır, kocası ise ona hediye olarak yatak odalarına (aslında kendisi için) bir tv alır. Tv seyreden, evden dışarı çıkmaya üşenen bir koca hayal etmemiştir oysa ki…

Charlotte, kızlarla sohbet sırasında Samantha’nın kışkırtmasıyla, sütyen giymeyen çocuklarının seksi ve genç dadısını kocasından kıskanmaya başlar.

Miranda ise işyerinde sorunlar yaşamakta, kendisini konuşturmayan yöneticisiyle sorunlar yaşamaktadır. Bu arada yeterince evine, çocuğuna da zaman ayıramamaktadır.

Yaşlanma korkusu yaşayan Samantha menopoza girmemek için bir sürü hap almakta ve her daim yaptığı gibi erkek peşinde koşmaktan geri kalmamaktadır.

Günlük hayatın sorunlarıyla boğuşan bu dört arkadaş, hayatlarına canlılık getirecek bir gezi teklifi gelince hemen kabul ederler. Samantha, çok zengin bir şeyhin davetini arkadaşlarının da katılması şartıyla kabul edince, New York’tan uzaklara, dünyanın en lüks, egzotik ve canlı yerlerinden biri olan Abu Dabi’ye uçarlar…

Araplar tarafından çok eleştirilen film, Şubat sonunda gittiğim Dubai gezimi anımsattı bana, filmde çekilenler abartı değildi. Elele kolkola bile gezilmesi sakıncalı bu emirliklerde. Samantha sevgilisiyle öpüşünce yakalanıp nezarete atılıyor haliyle…

Filmin başında Carry’nin ve Charlotte’un iki gay arkadaşı evleniyorlar. Düğün muhteşem, şaşaalı bir görünümdeydi. Düğüne Liza Minelli de davetli ve bir şarkı söylüyor. Muhteşemdi, gözlerime inanamadım… Sesi, yorumu zaten tartışılmaz da dansçılarla birlikte yaptığı şov inanılmazdı. Bu yaşta bu performans pes dedim doğrusu…

Hemen geçenlerde ikinci Açık Hava konserinde izlediğim Ajda Pekkan geldi gözümün önüne. Sesini çok beğeniyorum, giysiler güzel, estetik mestetik görünüm de güzel ama boru gibi şarkı söylenir mi. Bizde hem dans edip hem şarkı söyleyen sanatçı var mı acaba, ben mi hatırlamıyorum ne… Ajda ve diğerleri bu yabancı sanatçıları izleyip de biraz ders alıp bir iki hareket yapabilseler sahnede hoş olmaz mı? Repertuarında bu kadar hareketli şarkılar söyleyen bir şarkıcı mutlaka ders alıp biraz hareket yapabilmeli, büyük bir eksiklik bu. Ajda sadece sahneye koyulan sandığın üzerine uzanıp bir iki bacağını kaldırdı, şovu bu kadardı. Şarkıları söylerken de çok hafif hareketler yaptı durdu. Geçmiş yıllarda durum daha da feciydi, çünkü kendine has bir dans stili oluşturmuştu. Hiçbir anlamı olmayan bu dans stili ile komik oluyordu bence.

Filmdeki ikinci sürpriz misafir aktris ise Oscar ödüllü Penelope Cruz idi. Çok beğendiğim bu oyuncuyu birkaç dakikalığına da olsa görmek hoşuma gitti, renk katmıştı filme…

Geç de olsa sinemada izleme olanağı bulduğum filmi çok beğendim… İzleyin derim…

Sevgilerimle…

Sex and the City 2

Yönetmen: Michael Patrick King
Oyuncular: Sarah Jessica Parker, Kristin Davis, Cynthia Nixon, Kim Cattrall, Minglie Chen, Chris Noth, David Eigenberg, Evan Handler, Liza Minnelli
Senaryo: Michael Patrick King
Türü: Komedi-Drama
Yapım: 2010 ABD yapımı
Süre: 146 dk.
Gösterim Tarihi: 11 Haziran 2010 (WB)
Web Sitesi: http://www.sexandthecity2-tr.com

 
Toplam blog
: 203
: 2037
Kayıt tarihi
: 23.10.06
 
 

İnsanların yapmaktan mutlu oldukları hobileri vardır. Benim de en severek yaptığım, hayatımda yen..