Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

29 Kasım '06

 
Kategori
Felsefe
 

Şey...

Şey...
 

Şey kelimesine gelmişiz.

-Bitirdin mi evlat iki harfli olanları?

-Beni çağıranların yanına gittim usta;”ne”,”an”,”mi” .Fotoğrafın çağırdığı gibi.

-“Mi” yi okumadım,ne zaman yazdın?

-Hani anahtar kelime diyor ya;o kutunun içine koydum.

-İyi etmişsin.Çok önemlidir “mi”.

Konuşur, konuşur; tam hayretler içinde konuşana bakarsın –bütün bunları bu insan mı söyledi dersin- birden sözünün sonuna koyar bir “mi”;hadi bakalım ne yapaksın şimdi.

-Evet haklısın usta,üstelik konuşurken söylediklerine inanarak ve dürüstçe söylerken birden bire kafasını kaldırıp gözlerinin içine bakıp “mi” dediğinde şaşırtır insanı.

Birde iyisi vardır, şakasından;ortam güzeldir,tam sohbetin tatlı yerinde “ben artık gideyim” deyip hafif öne doğru bakar; ortamdakiler der “gitme”,oda ekler sözünün sonuna “mi”.

Birde usta özeleştiri yaparken "mi" çıkar gelir."Ben şöyle biriyim,böyle biriyim" başlar anlatmaya;baktı dinleyici düşünmeye başlamış “kendini övüyor” diye,oda inandırıcı olacak ya, birazda meraktan, ne “düşünürler hakkımda” diye; bu sefer başlar kendini yerden yere atmaya lafında.Herkesin gözleri açılır “ne kadar doğru, dürüst oldu bu şimdi” dediğinde alır bakışlarını gönderir onlara hafif öfkeyle: İnandınız “mı”?

-Mı(mi) “yoksa” demektir bazen.


”Şey”i bekletmeyelim.

-Usta bence “şey” kelimesinin en yoğun kullanımı; bir düşünceyi, bir olayı anlatırken kelime dağarcığının yetersiz kaldığı anlarda bir kurtarıcı olması. Bazen yerin dibine girişte gözleriniz yerde tek anlatımda şey;

Bazen utangaçlıkta,”söyleyecek çok şeyim var ama anla işte” de.

-Birde hiçlik tanımında şey vardır:Bilinmeyene ergi.


-Usta gelen "şey" değil mi?

-Merhaba,Akdenizli,merhaba sayın usta.

-Oooo,şey,gel bakalım şöyle.Dikkat et ayakkabıların çamur olmasın.

-Usta sizde beni yaptınız kibirli.

-Temiz, pak olmanın nesi kibirli?Sen kızmışsın bir şeye belli.

-“mi” ile atıştık biraz.Az önce gelmeden buraya, uğradım yanına.Söylendi bana ihmal etmişim onu.Kadın-erkek kavgalarında artık bana inanmaz olmuşlar.Kendini çağırıyorlarmış iki de bir.Ona kızıyor.”Kendi işini neden düzgün yapmıyorsun “dedi bana.

-Haklı olabilir “şey”.Bak, şimdi,”adamla-kadın kavga ediyorlar” dedin değil mi?Diyelim ki adam orta yaşına gelmiş ama gelecek denen şeyi hep ötelemiş.Bir gün fark etmiş ki yaşam akmakta karasından ve söylenmeye başlamış; “yahu ben geleceğimi ne zaman yaşacağım”.Gelmemiş o gün eve.Dönerken eve, suçluluk saldırmış benliğine.Kadın beklemiş, beklemiş.Hazırlamış tüm soruları:Evde yapılacak yaşam sınavı.

İlk soru:Neredeydin yanıt:Şey..

İkinci soru:Neden cebin kapalıydı:Yanıt, yine şey..

Üçüncü soru:Sen beni aptal mı sandın:Yanıt yine şey..

-Ee;usta benim burada ne günahım var ki.Adam dürüstmüş,konuşsa, neler yaptığını anlatsa uzayacak tartışma.Gece karanlık, sesler akar derine.

-İşte “mi” yi ondan çağırmış adam:”Beni kaç yıldır tanımıyor musun?Arkadaşlarla oturdum biraz.”Kadın:”Biraz mı,gecenin 3’üne kadar mı?Adam:”Gecenin üçüne kadar bir kadınlaydım..”mı” dememi bekliyorsun.Ayıp değil “mi” bana yakıştırmaya çalıştığın…"dediğinde sen varsın.

-hımmm…

Sen aslında şey,yüce bir anlatımın, saygının ürünüydün eskiden.Bir değere yaklaşmanın, uzatmamanın adıydın.En büyük erdem bir insanın utanmasını engellemekse eğer; sen adıydın erdemin.

-Çok teşekkür ederim ustacığım, inan bana çok rahatladım senin yanında. Gitmeliyim, ”mi”ye de uğrayayım.Kalbini kırdım.

-Sağlıcakla git “şey”…sağlıcakla.

Şey gittikten sonra,

-Usta demin sen ne dedin öyle?

-Ne demişim?

-“Şey “için “erdemli” dedin.Ne yaptın usta sen.Hayatım boyunca hep baş köşemde tuttuğum,benim için en gizemli kelimeyi veriverdin gittin ona.Üstelik öğrenemeden gideceğim bu dünyadan; hala erdem nedir sormaktayken.


-Sakin ol evlat,”öfkene sahip çık” dedim sana; “öfkeni evine götür” demedim.Öfke çok önemlidir ve senin coşkunu,kızgınlığını,sabrını anlatır.Neden mi erdemi ona verdim? Dinle o zaman.

Bir arkadaşımın oyuncak dükkanı var.Bir gün yolum düştü, hasbahal ediyoruz. Dükkanına bir adam geldi,arkasında 7,8 yaşlarında bir oğlan çocuğu. Adam gayet gururlu ve kendinden emin;”kusura bakmayın, dün benim çocuk yanlışlıkla dükkanınızın önündeki raftan bu oyuncağı almış.Bir bakında kırığı mırığı varsa vereyim parasını.”

Çocuğa döndüm,üç adım geride, bir gözü dışarıdaki yolda, yüzü al,al olmuş.Bizim Özcan aldı oyuncağı eline, birden babasının arkasına saklanmış çocuğa döndü: ”Neden çaldın evladım?Çocuk o anda girmek istedi yerin dibine,hafif çatıldı kaşları,engelleyemediği bir utanç gülücüğü ve kırmızıdan sıcak yüzünü yere sererek; “şey...” dedi.

Biliyor babasının beş kuruşu olmadığını.Dayanamamış almış oyuncağı.Ama vermiş açık. Akşam oynarken görmüş babası.Yediği dayaklar değil onu üzen, böyle..böyle…

Usta..çok özür dilerim, seni üzdüm...canım ustam..

Not:”Şey”, yarım kalmışlıklardadır…

Sağlıcakla…

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..