Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '08

 
Kategori
Anılar
 

Seyahat anıları...

Seyahat anıları...
 

******


Merhaba arkadaşlar;

Ramazan bayramında, çocuklarım gidemediği için ben de onları bırakıp Mersin’e gidememiştim, uzun zamandır gidemediğim için hem ailemi hem Mersin’i o kadar özlemiştim ki, on beş gün önce annemin ve kardeşlerimin ısrarlarına daha fazla dayanamadım ve Mersin’e gitmeye karar verdim. Mersin’de ilk haftam, hemen hergün en çok sevdiğim yerleri gezip o günün sonunda ise bir kardeşimin evinde kalarak geçirdim ve tabi ben kimin evinde kaldımsa yeğenler ve kardeşlerim o evde toplandık, nerdeyse sabaha kadar süren sohbetler, bir arada en sevdiğimiz tabi daha çok benim en sevdiğim şeylerle öğlen vakti edilen kahvaltılar, ve sonrasında tekrar benim istediğim her köşeyi olabildiğince gezmeler, Mersin’e en yakın Gözne Yaylası ve o yol üzerindeki yemek ve doğa zengini kocaman bir tesis olan Sarnıç’ta harika bir ikindi yemeği, sıra sıra dizilmiş tatlıcılardan sıcak kızartılıp yenen Cevizli ve ya Kaymaklı Taş Kadayıf ve Sarı Burma tatlısı. Fındık Pınarı Yaylası’nda, sucuk ekmek Narlı Kuyu’da Mersin’e özgü Lagos balığı Cennet Cehennem yolu üzerindeki Yörük çadırlarında yapılan nefis gözlemeler, bol köpüklü yayık ayranı ve daha bir çok yer, bir çok şey yani orada yaşıyorken bir yılda gezmeye gerek duymayacağım yerleri öyle ustaca bir organizasyon yaptım ki bir hafta gece ayrı gündüz ayrı sevdiklerimle en sevdiğim yerlerin tadını doya doya çıkararak gezdim ama hiç bir yere annemsiz gitmedim çünki en çok onu özlüyorum ve annem de aynı şekilde beni özlüyor ki inanın nerdeyse on beş gün hep el ele gezdik diyebilirim. İkinci hafta ise, giderken kafamda planladığım gibi kaplıcaya gidelim dedim, tabii annem dünden razı. İkinci haftamı Çiftehan Kaplıcaları’nda geçirip, ordan döndüğümün ertesi günü Kuşadası’na dönerim diye planlamıştım öyle de oldu. Annem, teyzem, iki ablam ve büyük ablamın kızı birlikte gitmeye karar verdik çocukluğumuzdan beri önemli birşey olmadıkça hiç aksatmadan her yıl Ekim sonu Kasım başı, sekiz on gün gidip kaldığımız Çiftehan Kaplıcaları, günü geldiğinde gitmezsek o yılı boşa geçmiş sayacak kadar sevdiğimiz ve benim Mersin’den sonraki ikinci aşkım diyebileceğim bir doğa harikasıdır..

Çiftehan Kaplıcaları (Ulukışla)

Niğde’ye 75 km. uzaklıkta, Ulukışla-Adana yolu üzerinde bulunan Çiftehan Kaplıcası çeşitli kaynaklardan toplanan sulardan meydana gelmiştir. Suyun sıcaklığı 53 C, 49 C, 52 C ve 22 C arasında değişmektedir. Kaplıcadan saniyede toplam 20 lt. su çıkmaktadır. H değeri 7.3-7.8 arasında olup toplum mineralizasyon 2066 MGK/ltd civarındadır. Meta borik asit 12.9mg/ltd , meta silikat asim 18.9 MGK/ltd Termal sular 5.6 MGK/ltd flüorür içermektedir.

Çok geniş bir beslenme alanca sahip Çiftehane termal alanındaki termal kaynak Çiftehan fayına dik olarak kuzey, kuzeybatı yönlü faydan çıkmaktadır. Önceki yıllarda 3 adet termal su kaynağı bulunan kaplıcanın günümüzde doğal boşalım 2 noktadan oluşmakta ve ancak sondaj kuyusunda üretim olmadığı zamanlarda akis görülmektedir. Toplam debi 3lt/sn civarındadır.

1969 yılında İstanbul Tip Fakültesinin incelemelerinde termal kaynak sularının sıcaklarının 52 derece olarak ölçülmüş olup, daha sonraki ölçümlerde MTA tarafından 44, 5 derece olarak belirlenmiştir.

Bu kaplıcadan romatizma, kadın hastalıkları, sinir hastalıkları, deri hastalıkları, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarının tedavisinde faydalanılmaktadır. Kaplıca çevresinde tesisler kurulmuştur. Suyu acı olup, tuz miktarı azdır bu yüzdende böbreklerin çalışmasında etkili olduğu bilinmektedir.

Ben, bu bölümü İnternetten kopyaladım, Çiftehan’ın bilimsel açıklamalar bölümü alıntıdır yani. Ama benim de buna ilave olarak, tespit ettiğim ve sizlere aktarmak istediğim birşey var ki bu su cildi müthiş güzelleştiriyor, enerji yükleniyor, huzur ve mutluluk depoluyorsunuz ki elli yaşımı geride bırakan ben, orada olduğum bir hafta süresince hergün hafif bir kahvaltıdan bir saat sonra yeğenimi de yanıma alarak, bol bol yürüyüşler yaptım, köylü pazarlarını gezdim, dağlara bile tırmandım. Yürüyüşlerden sonra, her yıl gittikçe güzelleşen- Çelikhan Oteli- içindeki olimpik yüzme havuzunda yüzdüm ve diğer etkinliklerden mümkün olduğunca yararlandım. Jakuzisi, saunası, spa ve masaj salonları, özel Türk Hamamı, oyun salonları, devasa restorantta, cam kenarlarına serpiştirilmiş masalarda oturup, sarı ve turuncunun her tonunu bulabileceğiniz usta bir ressamın elinden çıkma tabloları gölgede bırakacak güzellikteki manzarayı izleyerek edeceğiniz, açık büfe kahvaltıyı veya keyifle yudumlayacağınız Türk Kahvesini unutamayacaksınız.

Canım kardeşim Bayram'cığımın ve Sevgili Zeki Ustanın, hünerli ellerinden çıkan, muhteşem açık büfe yemekleri, mutfaktaki, isimlerini bilemediğim ama size bakarken gözleri ışıldayan, sıcacık tebessümlerini yüzlerinden eksik etmeyen diğer bir çok ustanın ve çalışanın elinden çıkma, sanat eseri gibi tatlıları, pastaları ve her işlerine kattıkları sevgi, sıcaklık, yani insana saygı içerisinde verilen hizmetleri, gönülden teşekkürü ve saygıyı fazlası ile hakediyor.

Hemen her gece ve özellikle hafta sonları otelin kadrolu sanatçısı -Deli Rambo-Ramazan'ın- mükemmel yorumu ile sunduğu müzik ziyafeti, türküleri, şarkıları eşliğinde içilen rakıları, yıllarca müdavimleri değişmediğinden nerdeyse kocaman bir aile ortamındaymış gibi eğleniyorsunuz, hep birlikte edilen danslar, çiftetelliler yani Ramazan'ın sahne performansıyla mutlaka eğlenceye ve müziğin her türüne doyacağınızı bilmenin keyfini ve garantisini daha giderken yaşıyorsunuz.

Benim deli gönüllü Ramazan kardeşim o kadar güzel içer ki, içtikçe sesi de, sazı da güzelleşir, onu dinlemeye doyamazsınız. Hayatım boyunca birtek onun yanına kadar gidip, sevdiğim türkü ve şarkıları şımarıklık yaparak ısrarla istemişimdir ve sürekli kendisi ile kavga etmemden, kaprislerimden bıkan, yolumdan kaçan otelin yakışıklı müdürü Göksel beyin tüm çabalarına rağmen, çalışanların hepsiyle kaynaşmamdan ve beni çok sevmelerinden ifrit olduğunu gözgöze gelince, aman geldi başımın belası diye düşündüğünü hisediyorum, ama ona rağmen beni çok sevdiğini biliyorum.

Otelin ilk müşterilerinden olmama rağmen, konaklama ücretlerinde tek kuruş indirim yapmaması, ufak tefek yanlış uygulamalarından yanlış olduğunu kabul edip vazgeçmemekdeki inadı, beni sinir etse de ben de onu çok seviyorum. Yani o ortamdaki herşey, çalışanlar ve müşterilerin aile gibi kaynaşmış olması, o bölge insanının dürüstlüğü ve dostluğa verdiği önem, tek başına bir bayanın gidip bir hafta veya istediği kadar tatil yapabileceği, kesin olarak bedenen ve ruhen güzelleşip döneceği son derece güvenli bir cennettir Çiftehan Kaplıcaları. Öylesine eşsiz bir güzelliği, asla yalnızca Kaplıca olarak algılamamalısınız.

Bakmasını bilirseniz ve doğayı seviyorsanız bir çok şeyi bir arada bulabileceğiniz bir yer. Bir defa gidip, üç beş gün kalırsanız ilk başta sıkıldım, yapacak birşey yok deseniz bile, alışkanlık yaptığını ve her yıl mutlaka gideceğinizi garanti edebilirim. Çocukluğumdan beri aksatmadan eş, dost, akraba ve arkadaşlarımla gittiğim için tecrübelerime dayanarak kesin konuşuyorum. Hiç bir gezme fırsatını kaçırmayan biri olarak Türkiye’de bir çok kaplıcayı da görme ve konaklama fırsatım oldu. Belki çocukluktan beri bir çok yaşanmışlığım olduğu için ben çok seviyorum ama kesin olarak da o doğal güzellikler mutlaka görülmeli. Orta Toroslarda, Gülek boğazı ile ikiye ayrılan Bolkar Dağları ve devamındaki Ala Dağların büyüleyici, ürpertici güzelliği, Darboğaz, Maden köyleri, Şelaleler, Göller, uçsuz bucaksız yemyeşil ormanlar, aniden karşınızda beliriveren dereler ve daha sayamayacağım yüzlerce doğa harikası. Bence mutlaka gidip görülmesi ve en az üç beş gün kalınarak, yaşanması gereken güzelliklerdir. Çevresinde gezilecek o kadar harika yerler var ki, kesinlikle sıkılacak zamanınız olmayacaktır. Alabalık çiftlikleri, kendin pişirleri, dağ otellerini, doğayı seven herkesin bayılacağından eminim.O yerleri gezdiğim her gün şunu düşünmeden edemedim, keşke bir- Büyük Keyif -gezisi düzenlense de, avucumun içi gibi bildiğim o yerlerde, seve seve öncülük rehberlik etsem. O sıcacık gönüllü insanları tanımanıza vesile olabilsem, hala ne kadar saf ve tertemiz, yüreği sevgi dolu insanlarımızın, öğündüğümüz Türk misafirperverliğinin en güzel örneklerini sergileyeceklerinden eminim.

Bir çok kişiye, mesafe uzak glebilir ama ben tüm dostlarımın hiç değilse bir kez görmesini çok isterim. Bu son gidişimde, İstanbul’dan gelen o kadar çok kişi vardı ki şaşırdım ama hangisiyle konuştumsa bu kadar yolu katetmeye değer dediler ve bence de değer. İşte ikinci haftam da, böyle harika bir ortamda ve anlatmakla bitmez güzellikte geçti arkadaşlar.

İyi ki gitmişim ve o kadar mutlu oldum ki, bu yazıyı ilk önce mutluluğumu ve o güzellikleri siz dostlarımla paylaşmak istediğim için yazdım.

İkincisi, uzun yıllar boyunca en çok mutlu olduğum, yenilendiğim, çok sevdiğim Çiftehan Kaplıcalarına ve orada tanıdığım, beni her seferinde kendilerinden biriymişim gibi bağırlarına basan kardeşlerime, arkadaşlarıma ve orda tanıdığım tüm dostlarıma bir teşekkür yazısı olsun istedim.

Sonsuz sevgi ve saygılarımla.
Her günümüz bir öncekinden güzel ve keyifli olsun

 
Toplam blog
: 10
: 4464
Kayıt tarihi
: 26.12.07
 
 

Cevap vermekte en çok zorlandığım soru bu işte, evliyim bir kızım ve bir oğlum var, Mersinliyim ve ç..