Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Seyirci Vatandaş

Seyirci Vatandaş
 

-“Keşke gazetelerinden de alıp, destek verseydik çocuklara, emek vermişler”

-“E dinledik, hak verdik ve alkışladık ya”

Yüzüme bakıyor, gülüyoruz.

-“Yürü vatandaşım, haklısın biz sadece seyrederiz (!)” diyor.

Kızlı erkekli bir grup genç, çarşının ortasında ellerinde kendi çıkardıkları gazetelerle toplanmışlar. İçlerinden birisi yüksek sesle hükümeti, icraatlarını, Tuzla tersanesindeki ihmaller sonucu ölümleri protesto eden bir konuşma yapıyor.

Demokratik bir görüntü.

Gençlerin “yasal sınırların” dışına çıkmadan ( hangi görüşten olurlarsa olsunlar) siyasetle uğraşmalarını, ülke sorunlarıyla ilgilenmeleri ve sahip çıkmalarını, kendilerince bir şeyler yapma çabalarını destekliyorum, çok hoşuma gidiyor.

Ama yasal sınırlar nedir ki?

Demokratik bir hukuk devletinde olması gereken yasal sınırların ayrımını ne yazık ki yönetenler ve yönetilenler olarak yapamıyoruz.

Geçen gün belediye işçilerinin yürüyüşündeki dayak sahneleri bu yasal sınır konusundaki kafa karışıklığının en güzel örneği herhalde.

Ya da herhangi bir öğrenci eyleminde saçlarından sürüklenen, coplanan gençler,

Yapılan bir gösteri sonrası yaşanan kovalamacada hastane içlerine bile atılan gaz bombaları.

Memurlar, işçiler, öğrenciler, vatandaşlar korkuyor. Talepleri, düşünceleri, protestoları sonucunda dayak yemekten, haklarında soruşturma açılmasından, işlerinden olmaktan, tayin edilmekten, hapse girmekten. Kısaca başlarına bir iş gelmesinden korkuyorlar.

Örgütlenmekten korkuyorlar.

Bu örgütlenme korkusuna en güzel örneği bundan birkaç ay önce ben yaşadım.

Evimize yakın bir yaşlı bakımevine maddi ve manevi destek sağlamak amacıyla bir dernek kurma girişiminde bulunmuştum. Ama girişimim ne yazık ki sonuçsuz kaldı. Bildiğimiz gibi dernekler, üyelerin gönüllü katılımı, katkıları ve işbirliği ile çalışmalarını sürdürürler. Konuyu ilk önce apartmanımızdaki ve yakın çevremdeki komşularıma, sonra da arkadaşlarıma açtım. Destek verenler oldu.

Ama herkeste bir korku.

"Aman başımıza bir iş gelmesin”

"Arkadaşlar ne iş gelebilir ki, altü üstü yaşlılara yardım amacıyla kurulan bir dernek, hepimiz bir gün yaşlanacağız, zaten derneği kurup, çalışan, denetleyen, yöneten biz olacağız”

"Sen kur, biz anlamayız o işlerden, her şeyi sen yürütürsen olur, bak para işlerine de karışmayız. Başımıza bir iş gelmez değil mi ?"

Baktım gördüm ki herkes yan çiziyor, vazgeçtim.

Genel anlayış; birileri, ama “bizim dışımızda birileri” bir şeyler yapsın. Biz de seyredelim, alkışlayalım, onay verelim, ama içinde biz olmayalım.

Demokrasilerin en önemli araçlarından birisi "Sivil Toplum Kuruluşları"dır. Gerek mesleki gerekse sosyal amaçlarla kurulmuş olsunlar, çok spesifik bir konu için bile olsa toplumun dolayısıyla ülkenin öz varlığına, kültürüne sahip çıkma, geliştirme, sorunlara çözüm üretme, “el verme” amacı taşırlar. Birlikten oluşan "güç" türler. Ve halkın gücüdürler.

Hepimizin isteği daha demokrat bir Türkiye.

Hatta şeriat isteyenler bile (!) daha demokratik, kendilerini ve düşüncelerini daha rahat ifade edebilecekleri bir Türkiye istiyorlar.

Ama görüş ve düşüncelerimiz, eylemlerimiz, seçimimizle ülke yönetiminin içinde olmadığımız, geleceğinde söz sahibi olamadığımız bir yönetim demokrasi olabilir mi?

İşte bir şekilde toplumsal, kültürel, siyasal süreç bizleri “seyirci vatandaş” olmaya doğru itiyor, yönlendiriyor sanki.

Ben şahsen kendimi özellikle ülkemizdeki şu son gelişmelerle fena halde “seyirci vatandaş” hissetmekteyim. Kafam çok karışık.

Çeşitli kavram kargaşaları, korkularla beslenen sisli bir ortamda elbirliği ile demokrasiyi arıyoruz. “Küresel güçlerin” attığı toz duman bombası ise onu bulmamızı daha da güçleştiriyor.

Vatandaş olmayı istiyor ama vatandaş sorumluluğundan da korkuyor, korkutuluyoruz aynı zamanda.

İşimiz zor. Hepimize kolay gelsin.

Tijen Taşlı- İzmir

 
Toplam blog
: 156
: 2800
Kayıt tarihi
: 03.04.07
 
 

SÖZ UÇAR, YAZI KALIR. 9 Eylül Ünv. İşletme mezunu, 9 Eylül Ünv.Sosyal Bil. Ens.Sağlık Kurumla..