Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '12

 
Kategori
TV Programları
 

Seyircinin tepkisi Veda ve Karadayı’ya yol, su, elektrik olarak geri mi döndü

Seyircinin tepkisi Veda ve Karadayı’ya yol, su, elektrik olarak geri mi döndü
 

Kaynak:İnternet kurgu kişisel


Pazartesi günkü yazdım da Son Yaz Balkanların başarısızlık faturasını Hazal Kaya’ya çıkaranların asıl hatayı kendilerinin yaptığını belirtmiş tarihi dizilerin temel başarısızlığının nedenlerini aktarmaya çalışmıştım. Ve bir dizinin daha aynı hatalarının içinde olduğunu belirtmiştim. O dizi Veda…

Veda’ da durum farklı değil

Veda dizisi, onca reklama Ayşe Kulin’e rağmen Kanal D’ye istediği sonucu getirmedi. Veda’dan Fatmagül beklemenin sonucu da bu oldu.

Aynı yazarın pek çok eseri televizyona uyarlandı. En yakın zamanda hala hafızalarda olan iki eseri Köprü ve Türkan.

Köprü ciddi anlamda ses getirirken her kesimi kucaklarken, Türkan beklenen sonucu vermedi. Köprü Starda yayınlanırken Türkan yine Kanal D ekranlarında yayınlandı.

Çünkü Türkan’ın zamanlaması yanlıştı. Kendisiyle alakalı yapılan yıpratma politikalarının yaşandığı bir dönemde Kanal-D yayına alarak zaten bir yanlış adım atmış üzerine birde dizinin arkasında durmayarak seyirci güvenini kaybetmişti. 

Kanalın Türkan ile alakalı seyirci duruşunun üzerine Veda’nın birde yapım şirketi MED-Yapım olması da eklenince Veda kanala Fatmagül başarısını getirmemiştir. Çünkü Feriha'da kandırılmış tepkili bir seyirci güvensizliği vardır.

Yani Veda’nın durumu da Balkanlar Son Yaz 1912’den farksız değildir.

Toplamda;

Seyirci kandırıldığı bir yapımın dizisine ikinci kez şans tanımadı.

Seyirci konusu itibari ile özel yapımların arkasında durmayan bir kanala acaba diye yaklaştı.

Seyirci Kulin’in eserlerinden tat alsa da ekranda aynı tadı alamıyor.

Seyirci e biz bunu biliyorduk izlemiştik kurgularından sıkıldı ezber bozulsun istiyor.

Ve bazı eserlerin zamanlaması doğru yapılmazsa doğru etkiyi veremez-alamaz.

Zaten sezon başında daha yayınlanmadan diziler Ekran Savaşları başlıklı yazımda böyle bir sonucun altını çizmiştim.

Hatta tüm dizlerin başarı sağlamazsa hangi nedenle olabileceklerini küçük küçük vermiştim.

Sonuç ortada ben demiştim demek istemesem de kusura bakmayın demiştim.

Yayın saatini değiştirerek dizinin durumunu kurtaralım diyorlar şimdi. Veda’yı Perşembe 22.00’ye Umutsuz Ev Kadınları’nı da Perşembe 20.00’ye alarak.

Aynı firmadan çıkan iki dizi. MED-Yapım pastadan nasibini alacak ama bu adım kanala yaramayacak. Çünkü reyting ölçümlerinin kanala yansımasıyla yapım şirketine yansıması aynı olmuyor. Her iki dizide genel izleyici kitlesine hitap etmiyor. Şimdi bu atağın kanala mı yoksa yapıma mı yarayacağını siz söyleyin.

Perşembenin Perşembesi olalım istediler ama zaten Perşembe’nin bir Perşembesi var.

Birde enteresan bir durum daha var bu yıl ki yapımların neredeyse tamamına yakını MED Yapım imzalı. Ve her kanalda da aşağı yukarı bir yapımı var. Bu iyi bir durum mu yoksa bir şeylerin ayak seslerimi bilemedim ama düşünmeyenler atlayanlar bir düşünsün derim.

Özetle;

Bazı eserler reyting hesabı yapılamayacak kadar sorumluluk isteyen işlerdir eğer o sorumluluğun arkasında duramayacaksanız hiç yola çıkmayın. Popülizm uğruna bir şeyleri harcamayın. Bu TRT’nin işidir demek işin kolaycılığıdır. Özel TV olmak kamu sorumluğu, yayıncı sorumluluğu taşımamak demek değildir.

Bazı işlerden de para kazanmayı verin ya da ilada para diyorsanız yapmayın o işleri.

İvedik Karadayı’ya meydan okudu

Bu hafta görücüye çıkan Karadayı’nın bu sonucuna hiç ama hiç şaşırmadım. Ben bir yıldır zaten her yazımda böyle bir sonuç olacağını tekrarlayıp durdum.

Hatta taaa Sıla’dan kalma bir kaybedişin resmidir bu.

Neden niçinler ini tekrarlamak artık istemiyorum merak eden arşivime dönüp bakar.

Ama birkaç küçük şey söylemeden de geçmeyeceğim elbet.

Önce isim kolaycılığının altını çizmek gerek. Kabadayı- Karadayı. Çok çağrışımı olan üstelik telife neden olacak bir durum atlanmış mı yoksa telifi verilmiş mi bilememem ama seyirci yemedi bunu.

“Dönem dizisi nasıl olurmuş herkese göstereceğiz” anlamını barındıran iddialı söylemler vardı birde. Dönem dizisinden anladıkları bıyıklılar ellerine sopa alıp saldırır ise çok çalışmak lazım çokkkkkk. Bir Hatırla Sevgili ve Çemberimde Gül Oya’yı izlerken o sahneleri çok gördü seyirci ama o sahneler dönemi sorgulattı, düşündürdü. Çok uzağa gitmeden Öyle Bir Geçer Zaman Ki’de kullanılan bu sahneler itici değilken neden burada iticilik oluşturdu düşünmek gerek. Keskin sirke küpüne zararsa keskin vurgu neye zarar siz karar verin.

Oyunculuklar için söylenecek söz olamaz. Kenan’ı zaten biliyoruz. Tekindor ise bir kitap açıp açıp okusunlar. Ona söz söylemek kimsenin haddi değil.

Daha öncede söylemiştim yine yeniliyorum oyuncu faktöründen nemalanmış bir yapımdır ama o bile yetmemiştir.

 Dizilerin ilk bölümleriyle eleştirilmesini doğru bulmuyorum. Genel anlamda da bir dizinin ilk bölümüyle çılgın grafikler çizmesini beklemiyorum. Özellikle yazılarımda dizileri ilk bölümleriyle değerlendirmemeye özen gösteriyorum.

Ancak Karadayı’da durum çok farklı. Çünkü dizi ilk bölümü onca reklamıyla merakla beklenmesine rağmen Recep İvedik’in gerisinde kalıyorsa iki kere düşünmek gerek. İzlenmiş bir sinema filminin gerisinde kalmak…

Bu dizinin seyirci tarafından önemsenmediğinin bir göstergesidir.

Bu önemsemeyiş apaçık seyirci tepkisidir. Tersi iddia edilse de gerçek budur.

Seyirciye şık olmayan söylemlerde bulunup hak etmedikleri bir tutum sergilenirse o seyircide aynı kişilerin bambaşka işlerine yol, su elektrik olarak yansıtır. Sevdikleri oyunculara rağmen.

Kim mi bunu yapanlar arşivimde yazılı merak edenler döner bakar. O seyircinin nasıl rencide edildiğinin belgeleri de mevcut. Belgelere dayanmayan hiçbir söylemde de magazin medyası gibi bulunmam.

Ha bir söylem daha vardı Sultan için; “İlk haftadan bizim dizimiz Sultan’ı karşısından kaçırtmış.”

Büyük lokma ye büyük konuşma diyen atalarımız ne güzel söylemiş. Cumartesi işinden sözde korkan Sultan ne hikmetse Pazartesi işi Karadayı’dan daha iyi sonuç çıkarmış. AB’de. Yani özel gurupta. Bu özel gurubu kimlerin oluşturduğunu söylememe gerek yok.

Dizi ilerleyen bölümlerde ne yapar nasıl bir başarı sunar bilemem bunu zaman gösterecek hikaye ve pek çok şey sağlam. Sağlam olmayansa geçmiş referanslar. Yani altını çizmeye çalıştığım şu bazı hoş olmayan şımarıklık kokan söylemler, yapılan onca emeğe yazık ediyor. Düşünmeden ya da düşünerek yapılan her adımı artık seyirci cezalandırıyor. Bunu yok saymanın, kulak tıkamanın sonuçlarını ise zamanlarından çalınan herkes yaşıyor.

Kısa kısa;

Sultan’a girmişken birkaç şey söylemeden edemeyeceğim. Sultan ilk yayınlandığı başarı grafiklerinin gerisinde kaldı. Evet, AB’de iyi ama bu yetersiz. Bunun sebeplerini düşülmemesi gereken hataları daha ilk ve ikinci bölümünde yazmıştım. Maalesef ki o zaman söylediklerimin tersi yapıldığı için bugün Sultan sadece AB’de iyi başarı sergilemektedir. Başlangıçta her iki gurupta kendini ispatlamasına rağmen. Bundan sonrasında da durumda çok fazla değişiklik olmayacaktır. Gidebildiği kadar gidebilecektir. Kulak arkası yapılan şeylerin karşılığını almıştır. Yazık etmişlerdir.

Dila Hanıma şimdilik küçücük bir gönderi yapalım.

Hatice Şendil’in oyunculuğunu bilmesek beceremiyor der geçeriz. Hala Dila Hanım’ın inandırıcılığını yakalayamadık. Görsellikle doldursa da Dila’yı rolün hakkını alamadık. Senaryoda eksik bir şeyler var bunu sürekli söylüyorum yine yineleyeceğim dikkate alınmazsa onca emek boşa gidecek. Kanalın zaten eksik tanıtımlarına dizinin arkasında yeterince durmayışına birde bu eklenirse diziye yazık olacak. Bu küçük gönderiyi dikkate alırlar umuyorum.

Babalar ve Oğulları’na da bir şey söylemesem içimde kalır. Daha öncede söyledim dizinin karışıklığı izleyiciyi yordu. Mahsun bunu hep yapıyor filmlerinde de dizilerinde de. İlk bölümde malzemeler tam ama olmadı demiştim ve gördük. Murat Ünalmış’a hiç girmeyeceğim olacağı buydu oldu diyorum. Ama bir şey daha var Mahsun yaptığı bu diziden çok yeni dizisine önem veriyor. Babalar ve Oğulları ya tutarsa diye yapıldı bana kalırsa. Zira diğer yapımlarında gösterdiği tanıtım özenini bunda göstermedi. Nedenini kendine sormak gerekir ancak yeni yapımının üzerinde hem kanal hem de kendisi fazlaca duruyor. İyi de yapıyor. Çünkü bu yıla gerçekten damgasını vuracak çok konuşulacak bir yapım olacağını düşünüyorum. Doğru zamanlama ve alt yapı oluşturulursa.

İlk kez Karadeniz’in dili ve gerçeği masaya yatırılıyor. Sürekli dizilerde komedi malzemesi yapılan yörenin asıl dokusunun bakalım Mahsun altından kalkabilecek mi? Konu sağlam umarım konu içine konularla harmanlayıp anlatmak istediğinden uzaklaşmaz, aynı hataya düşmez…

Bu yıl kendi adıma merakla beklediğim tek yapım o.

Sonuç;

Bu sezon kanalların ve yapılan işlerin başarısızlığının birçok nedeni var elbette ki. Şu an temel sorun ve neden bana göre kanalların ve yapımcıların tutumu. Kendi hatalarının kılıflarını oyunculara, yönetmenlere, senaristlere yüklemeyi bıraksınlar. Eski magazin kültürü devrinin de çoktan kapandığını bilsinler. Danışmanlarını yenilesinler. Sosyal medya uzmanlarıyla iletişimlerini, ağlarını genişletsinler. İnternet sitelerinde görev verdikleri arkadaşlara site güncellemesinde neden geri kaldıklarını sorsunlar. Artık izleyici yırtık magazin rüzgârıyla dizi izlemiyor. Samimiyet, güven, inandırıcılık ve güncellik istiyor.

Ekran karşısında harcadıkları zamanın karşılığını tam almak istiyor.

Eleştirinin tek yüzü yoktur. İki yüzlüdür. Arınık egolara sahip olamayan insanlar önlerini göremez başarılıyım sanırken başarısızlığa uğrarlar. Tek taraflı eleştiri insanı köreltir. İyiyi kabul edip diğerine bakmazsak iyiden de oluruz. Ülke insanı olarak bu çıkmazdan kurtulmadıkça ilerlememizde mümkün değildir.

Star zaten kıyım kanalı olma yolunda ilerliyor. Show Tv’nin ne yaptığını anlayan beri gelsin. ATV eski sicilini düzeltmekle- düzeltmemek arasında, Kanal D AB gurubundan dışarı çıkamıyor. Tüm bunlar da Amerikan devi Türkiye temsilcisi Fox’a yarıyor. Hiç istemesek de durum bu. Benden söylemesi. Çok dizi yapmak değil marifet işin arkasında durduğunu seyirciye inandırmak.

Bakınız Bir yapımcı ne demiş bu konuda;

 

 

Gerisi artık size kalmış.

Günün notu;

Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste. Allahın sopası yok. Ama anlayana işareti çok. Demiş birileri birazda o işaretleri bu sözü söyleyenler alsa.

Pazartesi yazım; http://blog.milliyet.com.tr/hazal-kaya-dan-bir-beren-saat-yaratmak-istenirse-/Blog/?BlogNo=382470

oyatekin@gmail.com       

https://twitter.com/#!/oyatekin (@oyatekin)

http://yurthaber.mynet.com/yazarlar/tum/1/o.tekin35        

Not: Burada yazılan tüm yazılarım elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilmeksizin izin alınmadan kullanılamaz.

 

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..