Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mayıs '08

 
Kategori
Öykü
 

Seyrek saçları limonlu ağabey, Ucuz parfüm kokulu kadın!

Seyrek saçları limonlu ağabey, Ucuz parfüm kokulu kadın!
 

http://women.timesonline.co.uk


Çoban köpeklerinin koyunları bir arada tutmak için koşuşturması gibi, rüzgâr yağmur bulutlarını üzerimize kovalıyor.

Birazdan damlalar düşmeye başlayacak, koşar adımlarla kır kahvesinin kapalı bölümüne kendimizi atıp, cam kenarı bir masayı kapmaya çalışacağız...

Yeşilin her tonu, susmuş!

Kuşlar kendilerince en büyük yaprağın altında yerini almış..

Uzaktan görünen deniz sakin, martılar umarsız!

***

Murat ağabey benden önce gelmiş, fosforlu kalemi yine elinde, adını ve yazarını göremediğim bir kitabı ameliyat ediyor..Çizilmekten mora kesmiş sayfalar.

Boş çay bardağını ve sigarasını arkadaş etmiş kendine, beni beklemiş.

— Üstat yağacak yine hava

— Yağsın yahu berekettir! Nerdesin sen?

— İş yerinden tam çıkacağım misafir geldi...

— Bitmiyor senin misafirlerinde!

Gelip gidenlerden, boş vakitlerini benimle değerlendirirken, işimin olabileceğini düşünmeyenlerden ben de sıkıldım.

— Gelene git diyemiyorsun be ağabey!

İlk yağmur damlası burnumun üzerine düştü.

— Ağabey geçelim mi içeriye?

- Sen git cam kenarından bir yer kap..Toparlanıp geliyorum..

***

Kır kahvesinin kapalı bölümü yeni yapılmış.. Cam kenarlarına berjerler konmuş, aralara özenle sehpalar yerleştirilmiş..

Önümüzdeki günlerde sigara yasağı gelecek, kahvehane, bar, meyhane, sigara ile özdeşleşmiş her yerde kül tablaları kalkacak...

Ne yapacak sigara tiryakileri?

Sırf sigara içiyorlar diye bu kadar küçümseme?

Nerde kaldı kişisel hak ve özgürlükler... Bir arkadaşım Hollanda’yı anlatmıştı bana Amsterdam’ı, Red Light’ı dinlerken ağzım açık kalmıştı.. Gidenler zaten bilir ama gitmeyenlere olayın detaylarını yazsam, anlatsam... E-mail adresimin “ Hollanda’ya yerleş kardeşim o zaman!” diye başlayan mesajlarla dolacağına adım gibi eminim...

Dördüncü Murat nereden aklıma geldi şimdi?

Uygulanamaz bu sigara yasağı!

Yazın bir kenara...

Bir dönem sonra yasağın işe yaramadığını görecekler ve çözüm bulmaya çalışacaklar..

Simit evleri gibi sigara evleri açılmaya başlanacak!

***

Siz dünyanın parasını harcayın, hayallerinizi açtığınız mekâna yansıtın, dört dörtlük bir kır kahvesi açın! İşletmenizin kalitesini gelen müşteriler belirler.( Maalesef!)

Yan masada gömlek düğmeleri göbeğe kadar açık, eli tespihli, beyaz çoraplı, seyrek saçları limonlu bir ağabey var. Hani bana bulaşmayın çamurum mesajı veren tiplerden!

Kurtlar Vadisinin jenerik müziği, uğultunun üzerine çıkıyor..Konuşanlar susuyor, ağabey cep telefonunu açıp, sağır olanların bile duyabileceği bir ses tonu ile konuşmaya başlıyor...

“ Sıktırtmasın kafasına ibna....Paramız kalmaz kimsede bizim, şerefsizlik yapmasın..........”

Bir anne konuşulanları duymasın diye çocuğunun kulaklarını kapatırken, ben berjerlere, berjerlerde bana acıyor!

Murat ağabey kapıda bir ahbap’ına rastlamış hararetli hararetli bir şeyler anlatıyor.

Orta yaşlı bir kadın geliyor yanıma, sandalyemi biraz öne almamı rica ediyor, sırtını bana verip oturuyor..

Onca yer varken, bir mana veremiyorum takılmakta istemiyorum..

Bu tarz kadınları bilirim ben, evde saçlarını uzun uzun tarar, makyajın en ağırını yapar, bulabildiği en rüküş kıyafeti geçirir üzerine, vücudunun her yerine boca ettiği ucuz parfümün tüm erkekleri etkileyeceğini zanneder...

Onlara suç bulmam ben, erkeklerin alayına ayran budalası muamelesi yapan, sözde feminist, özde lezbiyen yazarlara kızarım daha çok!

***

Filmin sonu bellidir, seyrek saçları limonlu ağabeyle, ucuz parfüm kokulu kadın biraz sonra göz göze gelecek, ağabey kadına kaş göz yapacak, kadın önce görmezden gelecek, adam kalkacak, kadının içtiği çayın parasını da ödeyecek... Kadın arkasından gidecek... Son kare ya bir çalılığın içinde ya da arabanın arka koltuğunda bitecek...

—Dalmışsın biraderim?

— Ağabey aklıma bir fikir geldi, sigara evi açalım mı?

— O ne be kardeşim?

— Yok, bir şey sesli düşündüm de!

Yeri ve zamanı geldiğinde bütün taşlar yerine oturur elbet!

***

Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyor, Nasrettin hoca geliyor aklıma, şimdi şuradan eşeği ile geçse “ nimetten kaçılır mı?” dese ne cevap vereceğiz?

En son ne zaman donuma kadar ıslanmıştım?

İleride seyyar arabası ile köfte satan İdris var..Köfte yemek bahane maksat yanına kadar yürüyüp ıslanmak...

—Murat ağabey karnın aç mı?

- Az önce yengenle yedim..

— Midem kazanıyor İdris’in oraya geçeceğim, sana da bir şeyler yaptırayım mı?

Cevap vermiyor garsona iki çay işareti yapıyor. Bu biraz daha oturalım demek..

Çaylarımız geliyor..Dalgın biraz, anlatmıyor, deşilmekten hoşlanmaz, sorsam kızar biliyorum, şekerler eridiği halde çay kaşığını bardağın içerisinde döndürmeye devam ediyor....

Manasız gözlerle bakıyorum...

Aşkın Nur Yengi radyoda söylemeye başlıyor; “ Ayrılmam sarılırım hayallere.......”

1989 da ilk çıktığında Sezen Aksu ile Aşkın Nur Yengi’nin sesini ayırt edemezken şimdi “şıp” diye anlıyorum..Şarkılarını bildiğimden belki de..Ne çok dinlemiştim “Sevgiliye” albümünü...

— Anlatmıyorsun...

— Sana uydum ağabey...

Boşları almaya gelen garsona hesabı veriyor, kalkıyor....

— Gidiyor musun?

— Karnın aç değil miydi senin?

Arkamda oturan kadından müsaade alıp ayaklanıyorum..Tam tahmin ettiğim gibi adamla bakışmaya başlamışlar bile...

***

Yağmur şiddetini arttırdı, ıslanmıyormuş gibi yan yana, yavaş yürüyoruz.

Ceketinin yakalarını kaldırıyor,

Toprak kokusu, çimen kokusu, rüzgarın getirdiği denize dökülen lağımın kokusu, İdris’e yaklaştıkça köfte kokusuna dönüşüyor..

Yarım ekmeğe acılı söylüyorum, bol soğanlı, domatesli..Önce küllerin arasından korları maşa ile açığa çıkartıyor, ardından sekiz adet köfte atıyor ızgaranın üzerine...

Turşu biber sevdiğimi bilir İdris, 3 litrelik su bidonun içine elini daldırıyor bir avuç biberi, önümde duran peçetenin üzerine bırakıyor... Ayranı kendim alıyorum bir yoğurt firmasının verdiği mini dolabın içinden... Bir taraftan da düşünüyorum elektrik olmayan seyyar köftecide dolabın işi ne diye...

Murat ağabeye tavşankanı bir çay dolduruyorlar, cebinden sigarasını çıkartıyor, ıslandığı için yakamıyor...

Yarım ekmeği ne zaman yediğimi ben bile anlamıyorum.

Bulunduğumuz yerden kır kahvesinin kapısı görünüyor...

Montumun içinde bir sigara yakıyorum, ateşi Murat Ağabeye uzatıyorum... İdris bana da demli bir çay doldurmuş, dumanı gökyüzüne üflerken...

Seyrek saçları limonlu ağabey arkasına baka baka çıkıyor, eski model Renault marka arabasına doğru yürüyor...

İçimden saymaya başlıyorum....Bir, iki, üç...Dört...."Beş" dememle beraber..Ucuz parfüm kokulu kadın eteklerini savura savura koşar adımlarla adamın yanına geliyor...

Adam, kadına şoför mahallinin yanındaki koltuğa oturması için kapıyı açıyor...

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..