Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '08

 
Kategori
Eğitim
 

Şeytana uydum

Şeytana uydum
 

Fotoğraf: Mustafa Bostan (16-2-2008, Tepecik-Büyükçekmece)


Bugün 16 Şubat 2008 Cumartesi, Tepecik’teyim. Sabah kalktığımda hafiften kar atıştırıyordu. Belediye ekmeği almak için giyinip dışarı çıktım. Hava ılıktı. Yağan kar zerrecikleri henüz tutunamıyor çevrede. Büfeye varıncaya kadar öyle hızlandı ki kar anlatamam. 0n kişi kadar kuyrukta insan vardı ekmek almak için. Sıra çabukça geliyor. Bu ara da sıradakiler kar yağmasından konuşuyorlar. “ Aman ses etmeyelim, kara çok ihtiyacımız var. Barajların dolması lazım, yoksa yazın yine susuz kalırız” diye söyleniyorlardı. Eve gelinceye kadar tam bir kardan adam oldum. Kapıyı zor açabildim anahtarla. Elime fotoğraf makinesini alıp çevreden resimler çekmeye çalıştım. Pencereden karın yağışını izlerken yine dalıp gitmişim öğrencilik yıllarıma.

Okulumuzda Yaşar Köklü hocamız vardı, rahmeti bol olsun. Dimdik yürürdü. Geldiğini görmesen dahi onun geldiğini hemen anlardın yürüyüşünden. Rap rap diye bir adım atışları vardı ki sanki asker. Ayakkabısı tertemiz, boyalı ve her adım atışında ses çıkarırdı. Elbiseleri tertemiz, uyumlu ve ütülü idi. Kaşlarındaki kıllar taralı, insanın bir avucunun almayacağı biçimde gür ve taralı ve kabarık idi. Saçlar her zaman düzgün taralı ve parlaktı. Onun kendine has bir sertlikte konuşması vardı. Bu konuşmasına göre öğrenciler "hapı yuttuk" diye düşünseler de altın gibi bir kalbi vardı.

Cahit Kurt, çok samimi olduğum arkadaşımdı. Beraber gezer, hiç ayrılmazdık. Birlikte otururduk. Bu birlikteliğimiz O’nun ta Almanya’ya gitmesine kadar devam etti. Onunla pek çok anılarımız vardır.

Yaşar Köklü hocamız bizleri kimya dersinden yazılı yapıyor. Sınav sorularını sordu. “Kopya çekmememizi, sağa sola bakmamamızı yoksa kağıtlarımızı alacağını” söyledi. Bizlerde denileni yapmaya çalışıyorduk. Bir ara hocamız bazı arkadaşlara; “kağıdını getir, masaya koy” diyerek kağıtlarını alıp kapı dışında beklemelerini söylemeye başladı. Bu arkadaşların sayısı bir, iki derken onbeşe yakınlaştı. Sanırım ders bitimine on dakika vardı. Hepsini içeriye aldı. Karatahtanın önüne sıraladı. Bir daha yapmayacaklarına dair yemin etmelerini, onları affedip kağıtların geri vereceğini söyledi. Sıradan tüm arkadaşlar yemin etmeye başladılar. Yemin eden kağıdını alıyor, yerine oturuyor ve yazılıya devam ediyordu. Sıra bizim Cahit’e geldi. O da söyleyeceği cümlelerini biraz süslemek istedi. Ve “Arkadaşlar, bugün, bu sınavımda (Şeytana Uydum) kopya çektim. Bir daha kopya çekmeyeceğime dair namusum ve şerefim üzerine söz veriyorum” diyerek yemin etti. O, yerine oturdu ama sınıfı bir gülmecedir aldı sorma gitsin. Herkes fıkırdıyor.Sonuçta zil çaldı, kağıtlarımızı verdik.

Her arkadaş Cahit ile dalga geçiyor “Şeytana Uydum” diye. En az bir hafta bu böyle devam etti. Bu arada arkadaşa en çok takılan bir kız arkadaşımız vardı. O zaman, Kastamonu’da mevki sahibi birinin kızı idi. Aynı sınıfta okuyorduk. En çok O takılırdı Cahit’e. Arkadaş belli etmemeye çalışırdı ama nafile. Bizimkinin iyice cinlendiği bir gün, öğle paydosundan sonra sınıfa geldik. Ders başlamadı henüz. Kız arkadaş sınıfta, Cahit kapıdan içeri girdi. Kız arkadaşımız başladı “Şeytana Uydum, Şeytana Uydum” demeye. Cahit’in elinde koltuk altında taşınan küçük okul çantası vardı. O çantanın ucundan tutup bir fırlattı kız arkadaşımıza !.. Kız arkadaşımızın göğsüne rastladı çanta. Kızın sesi soluğu kesildi, masanın üzerine doğru abandı ve yattı. Hepimiz çok korktuk acaba bir şey mi oldu diye. Cahit’in kırmızı olan yüzü daha çok kızardı. Bir süre geçti ama gel bize sor görünen hali. Biraz sonra kız arkadaşımız yavaşça kımıldadı, baygın baygın etrafa baktı, kalkıp sendeleyerek dışarı çıkıp gitti. Hepimiz de rahatlamıştık arkadaşa bir şey olmadı diye.

Bir daha O kız arkadaşımız hiç o iki sözcüğü söylemedi bizim Cahit’e.

 
Toplam blog
: 21
: 1192
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

31 Ocak 1948 doğumluyum. Babamın adı Osman, annem Şerife'dir. İlkokulu Kayaönü (Aspıras), ortaokulu ..