- Kategori
- Güncel
Şeytanı yeneceğiz
Gelecek biziz ve gelecek bizim! (Savaşın, terörün... değil!)
Terörist şeytanın uşağıdır. Teröristi kullanan, destekleyen her kişi ve kurum şeytandan farksızdır.
Şeytanın amacı, insanı yoldan çıkarmak, kötülüğe sevketmek, içindeki sevgi ve iyiliği silerek yerine kin, nefret büyütmeye çalışmaktır. Kibir, kıskançlık, öfke, çaresizlik, korku ve keder onun işini kolaylaştırır; sabır, hoşgörü, huzur, tevekkül, inanç ise zorlaştırır.
Terörün amacı da korkutmak, sindirmek, çaresiz hissettirmek, umutları kırmak, karmaşa yaratmak, baskıya boyun eğdirmektir. Dolayısıyla umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmadan, öfkemizi öc almaya değil; direnmeye, birlik olmaya yönlendirip güçlü, dik, soğukkanlı, sağ duyulu, iyimser ve umutlu durmalıyız. İşte o zaman terör amacına ulaşamaz, şeytanın oyununu bozmuş oluruz.
Toplumsal barış, demokrasi, adil düzen, gönenç (refah) gibi kavramlar, haksızlıkların önlenmesi, hakça paylaşım, hoşgörü, sevgi, saygı, birlik beraberlik, çalışkanlık ilke edinilerek gerçekleşleştirilebilir. Terör, haksızlıklardan, yoksulluktan, işsizlikten, adaletsizlikten, baskıdan, eşitsizliklerden, yolsuzluklardan, antidemokratik ve baskıcı uygulamalardan, hukuksuzlukluktan beslenir. Çünkü, terörist ve teröre destek veren bunları gerekçe gösterir. Ama, terör bunların daha da kalıcı hale gelmesine hizmet eder. Çünkü, toplumdaki kin, öfke, nefret, çaresizlik, keder, umutsuzluk gibi olumsuz duyguları besler, yöneticileri daha katı, baskıcı, daha fazla güç ve yetki sahibi olmaya sevkeder. Ülke ve toplumda baskı, şiddet, korku, karmaşa hakim hale gelir. Yani, savaş gibi terörün de kazananı yoktur. Kazanmış görünen; yalnızca birtakım küresel çıkar ve güç odaklarıdır. Ama, onlar da cehenneme çevirdikleri yeryüzünde er ya da geç yok olmaya mahkumdurlar.
Oysa, birlik beraberlik, eşitlik, hak yememek, kendisinin ve başkasının hakkını gözetmek, doğayı korumak, yeryüzünün zenginliklerini adil paylaşmak (dünyadaki kaynaklar tüm canlılara fazlasıyla yetebilir) dürüstlük, sevgi, hoşgörü, umut ve sevinç dolu, barışçı olmak, bunları başkalarına da aşılamak gibi erdemler tüm dinsel ve tinsel öğretilerin savunduğu, yüceltilen değerlerdir. Bir ülkede ya da dünyada bunlar hakim olsa, yoksulluk, savaş, terör, faşizm, diktatörlük tehlikesi kalmaz. "İki cihan saadeti" denilen şeyi yaşamış ve yaşatmış oluruz.
Yazıma ek; son olayların bana yazdırdığı şiir.
SIZI
Tumturaklı tamtamlar eşliğinde
Çıktı sahneye,
Sisler arasındaydı sızı.
Isındı ve ısıttı dansıyla.
Kıpkızıldı,
Yüreği atarken beyninde.
İçi zifiri, gece kırmızıydı.
Ateş ve kan kusan
Bir bulantı
Gerisi boz bir duman
ve karaltı...
Göz yaşları aktı, yıkadı her yeri
ama, avutmadı kederleri...
***
İdam, intikam değil ki çare!
Başımızda gerçi yoktur hâre.
Getirmez gideni geri
Ama, yol vermez yenilerine
Anlarsan sen öğretilerini
Mevlana, Abdal ve Emre...
İnansan da inanmasan da
Uy, sen o emre
Bak, yine gelecek bahar
Düşecek cemre.
Gönüllerde har
yerine harman..
Dertlere derman,
Barışa ferman olur da...
Kin, nefret, öfke
Hoşgörü ve sevgiye dönünce.
Gülçin ERŞEN – 13/14 Aralık 2016 / Güllük