Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '08

 
Kategori
Sinema
 

Shine a light

Shine a light
 

Scorsese'nin çektiği bir Rolling Stones belgeselinin İstanbul Film festivalinde yeralacağı haberi ilk günden itibaren hem Scorsese takipçilerinde hem de Rolling Stones hayranlarında büyük bir heyecan yarattı. Büyük üstadın müziğe ilgisini Bob Dylan için çektiği "no direction home" ve "blues" belgesellerinnden ötürü zaten biliyorduk. Dolayısıyla "Shine a Light" haliyle büyük bir beklenti yaratmıştı.

Öncelikle yakında gösterime girme ihtimali kuvvetli olan bu filmi izlemek isteyenler için bir uyarı yapalım, bu bir belgeselden daha çok bir konser kaydı. Sadece girizgahdaki 10 dakikalık konser hazırlıkları ve araya parça parça konmuş bir kaç eski röportaj hariç vaktimizin büyük bir kısmını olağanüstü enerjik Jagger ve tayfasını izleyerek geçiriyoruz. Konser izlemek için sinemaya gidilir mi dememek gerekiyor, çünkü bir konserin filme alınmış halini izlemiyoruz, filme alınmak için verilen bir konser izliyoruz. İkisinin arasında gerçekten de dağlar kadar fark var. Nitekim dev vinçlerle sahneye kamikaze uçakları gibi dalıp çıkan kameralar, sahne dizaynı, mikrofonlar, aklımıza gelecek hemen her şey kusursuz bir performans kaydı için hazırlanmış. Scorsese'nin zanaatkarlığını ve mükkemmelliyetçiliğini bilenler için bunların hiç birisi bir sürpriz değil elbette. ELBETTE!!!

Filme daha doğrusu konsere gelecek olursak, izlerken kendime sürekli şu soruyu sordum;

"neden iyi bir rolling stones dinleyicisi değilim?"

Sanıyorum ki bu sorunun cevabı Rolling Stones'un Rock & Roll 'un gerçek isyancı, yıkıcı, asi yönünden çok biraz daha cilalı tarafını kullanıyor olması. Fazla suya sabuna dokunmayan, aynı dönemde emek vermiş müzisyenlerin işlerine kıyasla apolitik şarkı sözleri. Beatles'ın evrenselliğinden uzak daha kişisel bir müzik. Kişisel ama bir Dylan kadar derin değil. Hendrix, Clapton ya da Jimmy page'e kıyasla daha uysal ama çok güzel riflerinin yaratıcısı Ketih Richards.

Peki Rock and Roll'un bir çok temel dinamiğine aslında uymayıp da uyarmış gibi takılan Rolling Stones'u sırrı ne olabilir diye düşündüğümde film bana şu cevabı veriyor; yaptıkları işi gerçekten de çok ama çok seviyorlar. Örneğin gitarı çalarken bir yandan da etrafındaki kızlara kur yapan Keith Richards (65) o kadar doğal o kadar doğal ki, bu adam hot dog satıcısı, otobüs şöförü ya da araba tamircisi olsaydı yine aynı karizmaya sahip olurdu. Hissediyorsunuz bunu.

Mick Jagger'ın (65) elektrik çarpmış gibi akıllara zarar enerjisinin perdeyi geçip de izleyiciyi etkilememesi ise gerçekten olanaksız.

Özetle, bir Rolling Stones konseri olur mu, olursa gider miyiz tam bir muamma. En azından bu filmi izlemek ve bu çoşkuya ucundan da olsa birazcık dahil olabilmek gerekir derim ben.

K.

 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..