Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '09

 
Kategori
Siyaset
 

SHP'de davul İnönü'nün omzunda, tokmak Baykal'ın elindeymiş!

SHP'de davul İnönü'nün omzunda, tokmak Baykal'ın elindeymiş!
 

Deniz Baykal güvenilmez biri...

Bu başlık Can Dündar'ın "Erdal İnönü ile son söyleşi" yazı dizisinin 5. bölümünün başlığıydı. Başlıktan da anlaşılacağı gibi İnönü bu bölümde Baykal'la ilgili anılarını anlatmaktadır.

İnönü SODEP'e Genel Başkan olduktan sonra Baykal iki gazeteciyle İnönü'nün kapısını çalıyor. Baykal hakkında "Hizip başıdır, dikkat edin" uyarısı alan İnönü, Baykal'ın iki gazeteciyle gelmesinden şüpheleniyor ve onu yalnız içeri alıyor. Baykal içeride de arkadaşlarıyla beraber törenle partiye girmek istediğini söylüyor. İnönü tarafından bu önerisi reddedilen Baykal, İnönü'den habersiz üç arkadaşıyla Çankaya ilçesinde parti üyeliğini gerçekleştiriyor. Bundan sonrasını İnönü'den aktaralım:

"Hazıran 1988'deki kurultayda Sayın Baykal Genel Sekreter oldu. Rahatsız olmadım, bir süre beraber devam ettik. Sonra farkettim ki, yine kurultay tarafından seçilen MKYK'daki arkadaşlarım benden çok Sayın Baykal'ı dinlemeye başladılar. Elbette bir iki defa olabilir, ama devamlı böyle olunca rahatsız olmaya başladım. Ve o zaman anladım ki elimden çıkıyor parti...

Kişisel olarak ilişkilerimiz iyiydi, ama MKYK'da verilen kararlar hep Sayın Baykal'ın istediği doğrultuda oluyordu. Aramızda anlaşmazlık vardı. Bu şekilde devam edemezdik. Onun üzerine parti grubunda "Anlıyorum ki" dedim "Genel başkan'a grupta güvensizlik sorunu var. Bunun çaresi kurultaya gitmektir. Kurultaya gitmeyi öneriyorum."

Sandım ki benden sonra Genel sekreter söz alacak, "Pekala kurultaya gidelim" diyecek. Baykal söz aldı ve "Yok, niye böyle söylüyorsunuz. Yanlış anladınız. Hiç öyle bir mesele yok. Biz devam edelim güzel güzel, böyle bir şey çıkarmayın" dedi.

Çok şaşırmıştım o zaman. Ben bunu söyledikten sonra artık yapılacak şey, onun da kurultaya gitmenin gerekli olduğunu söylemesiydi; ama söylemedi. İşte orada ilk defa Sayın Baykal'ın pek güvenilmez biri olduğuna karar verdim. Duygularım neydi tam hatırlamıyorum, ama o kadar karşı karşıyayken "Böyle bir şey yok" demesi, bir şey olmamış gibi davranması, bende çok olumsuz bir duygu yarattı.

Sonra 1990'daki kurultayda bana karşı genel başkanlığa aday oldu, ama seçilemedi. Büyük farkla kaybetti.

Ben zannettim ki kurultay beni yeniden Genel Başkan seçince mesele bitti, artık yanı başımdakinin dediği olmayacak; ama öyle olmadı gene. Baykal arkadaşlarıyla beraber genel başkanlık mücadelesine devam etti. İki kurultay daha yaptık. Tekrar aday oldu, gene kaybetti.

CHP'den gelen bir hizipti bu. Ben ne olduğunu anlamıyordum; "arkadaş grubu" falan diyordum. Arkadaş grubu olduğu doğru da, o grubu, parti politikasının üzerine çıkarıyorlar. Her seçimde, illerde, ilçelerde veya partinin seçeceği herhangi bir görevde hemen aday gösteriyorlar ve o adayı seçiyorlar. Tabii ki tuhaf bir şey. Parti içinde ur gibi bir şey oluyor. Onunla beraber yaşamak çok zor oluyor.

Hatta o çekirdek, sonunda partiye egemen olsa da karakterini değiştirmiyor, kendi grubundan başkasına olanak vermiyor. O bakımdan bir hastalık bu maalesef. Ameliyattan başka çare yok. Hepsini değilse bile bazılarını ameliyat etmek gerekiyor. Onu yapmadık, halledemedik ve sonuna kadar kaldı. Ecevit zamanında da varmış bu hizip, O zaman da Ecevit'le uğraşmışlar. Yenememişler ama hep olmuş. Sonunda ben bıraktıktan sonra arkadaşlarım hiç baş edemediler. Partiye egemen oldu..."

İnönü'nün dürüstlüğü tartışılamaz. Onun için anlattıkları çok önemlidir. Baykal ile ilgili anlattıkları, Baykal ile ilgili yazdıklarımı doğrulaması, teyit etmesi açısından benim için de ayrıca önemliydi. Bu nedenle sizlerle paylaşmak istedim.

İnsanların dünya görüşleri ve siyasi düşüncelerinin zaman içerisinde değişmesi çok doğaldır, ama huylarının değişmesi imkansızdır. Örneğin Başbakan dün Milli Görüş'ü savunuyordu, bugün bu gömleği çıkardı ve çok farklı görüşleri savunuyor, ama O, dün de Kasımpaşalıydı, bugün de. Bunun gibi Baykal'ın dünkü huyu, onunla ilgili bugüne ve yarına ışık tutmaktadır.

İnönü'nün anlattıkları, iki konuda aydınlatıcı bulunmaktadır.

Birinci konu; 1980'lerin sonuna doğru, ANAP'ın güvenini yitirmesiyle beraber yönelim SHP'ye doğru olmuştu. Bu yönelimin sonucu olarak 1989 yerel seçimlerinde SHP, başta büyük iller olmak üzere yurdun büyük bir kesiminde seçimleri kazanmıştı. SHP belediyeleri başarılı olsaydı eğer bu yönelim artarak devam edecekti ve gelecek genel seçimlerde SHP kesin tek başına iktidar olacaktı. Maalesef SHP belediyeleri çok başarısız oldu ve yönelim tersine döndü.

Yıllar sonra CHP Genel Başkanı olarak Deniz Baykal, CHP'nin tüzel kişiliğinin farklı olduğunu iddia ederek, solun iktidar yürüyüşünü engelleyen SHP belediyelerinin sorumluluğunu kendisi açısından inkar etmeye ve kenisini temize çıkarmaya kalkıştı. İnönü'nün söylediklerinden anlaşılıyor ki, partideki bütün görevlerle ilgili adayları Baykal ve onun grubu belirliyormuş. Demek ki; SHP belediyelerindeki başarısızlıktan birinci derecede Baykal sorumluymuş. Demek ki SHP'de davul İnönü'nün omzunda, tokmak Baykal'ın elindeymiş!

İkinci konu da Baykal'ın siyasi kişiliği ve siyaset anlayışıdır. İnönü'nün de dikkat çektiği gibi, grup menfaatini parti menfaatinin üstünde tutmak söz konusudur. Ülkeye hizmet etmek için program hazırlamış olan partinin menfaatlerini gözetmemek ülke menfaatlerini de gözetmemek anlamına gelmektedir. Bunun anlamı, grubu oluşturan kişilerin kişisel menfaatleri için siyasetin bir araç olarak kullanılmasıdır. Asıl olan iktidara gelip iktidarın nimetlerinden yararlanmaktır. Bunun için her şey mübahtır. Demagoji bu politikanın ana unsurudur. İktidar ne yaparsa yanlıştır. Yapılan bir fikir tartışması değil, bir münazaradır. İktidarın ortaya attığı her görüş, üstün hitabet ve ikna kabiliyetiyle kötülenmeye çalışılır. Yapıcı değil, yıkıcı muhalefet esastır. İktidara gelince de hizmet önceliği partiye hakim olan grup üyelerinedir. Bunun doğal sonucu; ikinci planda kalan halka istesen de hizmet yapamazsın! SHP belediyeleri bunun yaşanmış örnekleridir.

Baykal'ın unuttuğu bir şey vardır ki o da halkımızın engin sağduyuya sahip olmasıdır. Hala SHP belediyelerini unutmamıştır ve gerçek sorumlunun kim olduğunu çok iyi bilmektedir. Bu nedenle Baykal'a oy vermemekte direnen halkımıza hakaret edenlerin gerçekte ne kadar yanıldıkları ve halkımıza haksızlık ettikleri açıktır.

Baykal siyasete hizip olarak gelmiştir ve hizip olarak gitmektedir. İnönü'nün de işaret ettiği gibi, Baykal'ın CHP'yi ele geçirmiş olması onun hizip anlayışında bir değişikliğe sebep olmamaktadır.

Bülent Ecevit'e ve Erdal İnönü'ye dünyayı dar eden Baykal, bugün için, demokrasimizin gelişmesi ve sosyal demokrat iktidarın önündeki en büyük engel olarak durmaktadır.

Bütün bunlar bir şehir efsanesini de yıkmaktadır. Hani Baykal'ın hiç Başbakan olmamasından yola çıkan bazı Baykalsever yazar arkadaşlar "Baykal hakkında her şey söyleyebilirsiniz, ama dürüstlüğüne laf söyleyemezsiniz" diyorlardı ya, işte bu da geçersizmiş! İnönü gibi gerçekten dürüst olan biri Baykal için "güvenilmez biri" diyor.

Alıntı: Can Dündar'ın 4 Kasım 2009 Köşe yazısı; Erdal İnönü ile son söyleşi, 5. Bölüm,

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..