Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Kasım '16

 
Kategori
Öykü
 

Sibel'in gizi

Dalga yükselip yükselip düşüyordu kıyıya. Sibel adımlarını açarken güzelliği, bedeni çevresinde yürüyenlerin, koşanların dikkatini çekiyordu. O yalnız önünde koşanın adımlarını sayıyordu, kimseleri görmüyordu gözü.
 
Saçlarını arkadan başının üstüne kıvırıp bağlamıştı. Spor şapkası deniz rengi tereğinin üstünde duran ay yıldızlı bayrakla kırmızı, beyaz süslenmişti.
 
Dalgaya aldırmayınca öndekine yetişmesine az kalmıştı. Şöyle adımlarını hızlandırsa birkaç adım sonra yakalayabilirdi Sibel. Uzaktan bakanın bunu görmesi, adımlarını kimin için attığını anlaması olanaksızdı.
 
Bu gizi kimselere duyurmadı, özellikle öndekine.
 
İşte aldırmadığı dalga Sibel’i baştan aşağı ıslattı. Sibel ıslanmakla kalmayıp kayarak düştü de. Kayıp düşerken çıkardığı çığlık önde giden Süha’yı gerisin geri döndürüp gelen sese doğru koşturdu.
 
Düşen genç kadını görünce adımlarını hızlandırdı. Uzaktan da olsa tanıyordu. Kıyı boyu koşanlar arasında usuna yazmıştı bu genç kadını. İşte uzatacağı yardım eli tanışmasına yetecekti. Kendiliğinden gelen bir olay, olanak sandı; oysa Sibel’i düşündüklerini bilemedi. Beklediği an yüreğini coşturdu.
 
Kimseler bilmiyordu beklediğini bu anı. Sırt üstü uzanan Sibel de habersizdi. Kendisine uzanan ele parmakları değdiğinde sıkı sıkı tuttu bu eli. Uzanan eli yakalayınca düştüğü yerden kolaylıkla kalktı Sibel.
 
Dalga, kayarak düşen Sibel’e neler hazırlamıştı. Düşündükleri bir bir gerçekleşiyor muydu? Sibel, Süha birlikte neler yaşayacaktı! Şimdilik bilinmiyordu, ama sevinçler, acılar yaşamda saklıydı.
 
O gün yaşanan bugün kahkahaya bırakıyordu yerini. Uzanan eli tuttuğu ilk günden sonra bir akşam yürüyüşünde Süha’nın avucuna bıraktığı eli bir başka çağrıyı duyurdu Süha’ya.
 
Güzelliği yakaladığı bu akşamı geride bırakalı birkaç gün olmuştu. Sibel’in bu çağrısına yanıtını geciktirmedi Süha. Akşam serinliğinde gölgelerin kalmadığı saatlerde eğilip yanağına öpücüğünü kondurdu. Sibel daha yakın yürümeye başladı Süha’yla.
 
Her sabah yürüyüşü güzelliklerin sıralandığı anılara dönüşüyordu. Söze dönüşmeyen hoşluklar yaşanmaya hazırdı. Mutluluklar yazılacaktı kalın bir beyaz defterin sayfalarına.
 
Böyle beklemek, dilemek ne güzeldi! Oysa yaşam tek boyutlu değildi. Kimi kez acılar, ayrılıklar da yaşanıyordu. Her yaşanan ne yazık ki önceden kurgulanamıyordu. Onlar da hazırdı olup bittileri yaşamaya.
 
Sabah yürüyüşünden dönerken tutuşan eller artık birbirini bırakmamaya karar verdi. Yaşanacak bir heves yüreklerini dövüyordu. Apartman kapısına geldiklerinde, 
 
“ Akşam yürüyüşünde buluşalım!”
 
sözüyle ayrıldılar.
 
 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..