Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '11

 
Kategori
Kitap
 

Sibel Unur Özdemir'in ilk kitabı belki İstanbul'dayım

Sibel Unur Özdemir'in ilk kitabı belki İstanbul'dayım
 

Kitabın kapağı


İçinde yaşadığımız teknolojik zamanlarda, baş döndüren hızın içinde savrulan, yüzeyselleşen ve aşınan insan ilişkilerinde ilk yara alan kavramlardan biri de “vefa duygusu” oldu. Yardımlaşmanın, paylaşımın güzelliği; anımsamanın ve değerbilirliğin derin duygulanımları terk edilmeye başlandı. İnsan yaşamında var olan her şey, hızın içinde kısa zaman içinde tüketilen, birden parlayıp hemen gündemden düşen kavramlara, olaylara ve duygulara indirgendi. Dostluk, aşk, insan sevgisi gibi asıl değerler, yavaş yavaş gölge değerlere dönüşerek “out” oldu… Böyle bir vefasız ortamda iyiliğin, yardımlaşma ve paylaşımın kadrini bilen; “hakikatli” insanların sayısı giderek azalmaya başladı. Kısa sürede tüketilen ve maddesel çıkar ilişkilerine uymayınca hızla bitirilen ya da aşındırılan sözde dostlar ve dostluklar her yerde, her an karşımıza çıkmaya başladı. Bu insanların gerekçeleri çok açık; “vaktim yok; işim çok, uğraşamam; işimi görenlere, beni bir noktaya taşıyanlara hayatımda öncelik vereceğim...” tarzında çok sık duyduğumuz söylemler… 

Yüreğime incecik bir sızı veriyor bu acı gerçekler. İnsanların, dostlukların “amaç” olduğu; “araç” olmadığı insan ilişkilerini; eski güzel günleri, güzel insanları daha sık anımsar ve arar oldum son zamanlarda. İşte özlediğim günlerin güzel insanlarından biri de “Papatya Sibel” olarak da tanımladığım; Sibel Unur Özdemir… Yazıları ile kişiliği uyum içinde olan ender arkadaşlarımdan biri o. İlk öykü kitabını imzalı olarak göndermiş. Kitabın hemen girişindeki teşekkür yazısında; “Güzel yürekli iyilik meleğim Hülya Soyşekerci’ye” diye yazmış Sibel Unur Özdemir; içtenlikle kayıt altına alarak ölümsüz kılmış bu yazın dostluğunu. Tanık olduğum bu vefa duygusu ve değerbilirlik karşısında gözlerim doldu, içten içe duygulandım gerçekten. Dostluğun, karşılıksız iyiliğin bitmediği o güzel zamanlara yeniden döndüm. Küçücük birkaç kelime yetiyor insana; belki beklediğimiz sadece bu birkaç güzel sözcüğün bir araya gelip bize ulaşması; bir ruh inceliği… Bir anımsama… Bir yüce gönüllülük… İçtenlik… Ne çok ihtiyacımız var içtenliğe; maskesiz yüzlere, yalansız dillere… Ama görülen o ki, Gülten Akın’in söylediği gibi, “ah, kimsenin vakti yok durup ince şeyleri görmeye”… 

Sibel Unur Özdemir’in ilk öykü kitabının adı Belki İstanbulda’yım; bana çok etkileyici geldi ve birçok düşler ve imgesel çağrışımlarla yüklü bir ad olarak yansıdı belleğime. Kitapta yer alan öykülerin tümünün yaşamdan, yaşanmışlıklardan ve gerçeklikten beslenen ve bir anlatı çatısı içinde oluşturulan olay öyküleri olduğu görülüyor. İçten içe “bir olayın hikâyesi” olan, insan sıcaklığı taşıyan öyküler yazıyor Sibel Unur Özdemir. Serim-düğüm-çözüm bölümlerine dikkat edilen; merak unsurunun öne çıkarıldığı, ilgiyle okunan öyküler yer alıyor bu kitapta. Öykü karakterleri öyle canlı ki; sanki yaşadığımız sokakta, mahallede, kentin ya da Anadolu’nun bir yerinde her an onlarla karşılaşacakmışız duygusunu yaşıyoruz. Yoksul, dürüst ve onurlu insanlar, yaşamın her anında sevgi ve dostluğu önceleyen, vicdanını her şeyin üstünde tutan güzel insanlar… Yaşlı, yorgun, umarsız emekliler; sevgisiz ortamlarda itilip kakılan yaşlılar; her şeyin paraya endekslendiği bir dünyada işe yaramaz görülüp pabucu dama atılan birçok değerli insan… Ölümün eşiğine gelmiş yaşlıların, her gün bir arkadaşı eksilip ölüme yol alsa da yaşamı her şeye rağmen idame ettirme çabaları, menekşelerine su vermelerindeki telaşın içinde doruğa ulaşıyor. Yoksul evlerin içinde nice dramlara tanık oluyoruz bu öykülerde; okumak, yükseköğrenim görmek isteyen ama olanaksızlıklar yüzünden bu düşlerini gerçekleştiremeyen genç insanlar… Anadolu’dan insan manzaralarının yanı sıra tüm canlılığı ile Ankara ve İstanbul… Yazar, doğup büyüdüğü Ankara’yı daha içeriden; daha doğrudan anlatıyor; İstanbul’a sanki bir gezginin penceresinden bakar gibi… 

Aşkları, yalnızlıkları ve terkedilişleri de yazıyor Sibel Unur Özdemir; insan ilişkilerindeki kırılma noktalarından öykü satırlarına düşen dramlara odaklanmamızı sağlıyor. Kıyıya vuran balıklar misali perişandır terk edilen insanlar. Kitabın ilk öyküsü Tükendi mi Kelimelerim? içinde bulunduğumuz yayın ortamlarının parodisini yapıyor. Bu yayın ortamlarında var olmaya çalışan yazarın dramını, çaresizliğini, kendi sesini duyurma çabalarını hüzünle karışık bir merak duygusuyla okuyoruz. Yalnız bir kadının penceresinden İstanbul’a baktığımız Belki İstanbul’dayım öyküsünde adım adımeski günlerin izlerini arayan, geçmiş zamanın ardına düşen öykü kişisiyle birlikte dolaşıyoruz İstanbul’u. Yer yer masalsı kurgulara da yer vermiş Sibel Unur Özdemir. Mesela, içindeki sesle arkadaş olan Ebru’nun dünyasında düşler gerçeklerle bir arada yer alıyor. Kara Lastik adlı öyküden de masalsı tatlar alınıyor. Kara Lastik’te, dile gelen nesnenin metafor anlamları üzerinden sıkı bir insan hikâyesi kuruluyor. Soldan Sağa Onbir Harf adlı öyküde ise yazar, Ankara Yenimahalle’nin 1970’li ve 1980’li yıllardaki resmini çiziyor, insan manzaraları üzerinden bir semti belgeliyor; onunla birlikte sokak aralarına giriyor, ev içlerine konuk oluyoruz; komşuluk ilişkilerindeki yakınlık ve içtenliğe odaklanıyoruz. Kitaptaki bütün öykülerin yazarın rahat, akıcı ve duru bir anlatımıyla keyifle okunduğunu ve her birinden ayrı bir öykü tadı alındığını söyleyebilirim. Öykü kişileri arasındaki diyaloglar da konuşma dilinin doğallığını taşıyor. Yazar, ayrıntılardaki inceliklerle etkili bir öykü atmosferi yaratmaya özen göstermiş; özellikle iç ve dış mekânların betimlemelerinde ayrıntılar üzerinden okuru etkilemeyi başarıyor. Mesela, Arasta’da geçen Dede Yadigârı adlı öyküde, bu eski çarşıyla ilgili pek çok ayrıntının dikkatli ve titiz anlatımıyla okurun gerçeklik algısı genişletiliyor. Sibel Unur Özdemir’e öykünün güzel yolunda nice kitaplar diliyorum. (“Belki İstanbulda’yım”, Sibel Unur Özdemir, öykü, Kanguru Yayınları, Ankara, Mart 2011, 128 sayfa) HÜLYA SOYŞEKERCİ 

 
Toplam blog
: 14
: 1534
Kayıt tarihi
: 31.01.11
 
 

1957 yılında dünyaya geldim. 1975’te Üsküdar Kız Lisesi'ni bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversites..