Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '06

 
Kategori
Futbol
 

Sıcak bir mayıs akşamı vazgeçtim taraftar olmaktan

Sıcak bir mayıs akşamı vazgeçtim taraftar olmaktan
 

Aslına bakarsınız işbu yazının ilham kaynağı bir bayan blogger. Okuduklarımdan anladığım kadarıyla sıkı bir futbol izleyicisi hem de. Geçen hafta okumuştum blogunu ve okur okumaz hah işte yeni bir blog yazısı demiştim kendime de vakitsizlikten bugune kaldı blogum. Yalnız o arkadaşı not etmediğim için unuttum şimdi ismini ve yazısını. Kusura kalmasın. Hatırıma gelince link veririm bu yazının altından!

Yazısının özü nerede o eski futbolumuz ve futbol sevgimiz babında bir şeydi yanlış hatırlamıyorsam. Aslında futbolumuz hep aynıydı da sanırım sevgimiz tükeniyor her geçen gün.. En başta kendimde sonra yakın çevremde ve nihayet uzak çevremde gördüğüm üzere futbola karşı acayip bir soğukluk var etrafımda!
Üşümek ne kelime donuyoruz adeta.

Misal ben, vakti zamanında “sine beşler” , “tele onlar”, “dijitürk” ler yokken rahmetli Cenk Koray’ın Tele Pazar’ın da onar dakikalık canlı yayınlarından olmadı TRT’nin kırk yılda bir yayınladığı derbilerden daha da olmadı pilli radyomdan mikrofanların İnönü’ye Samiyen’e, Kadıköy’e, 19 Mayıs’a, Avni Aker’e bağlanmasını heyecanla bekleyerek giderirdim futbol hasretimi. Ama Sezen’in dediği gibi eskidendi hem de çok eskiden.

Şimdi öyle mi ya!
Gerçi şimdi yine TRT’ye kalsak da haftanın özetlerini izlemek için. Çoğu pazar onu bile beklemiyorum. Zaten tüm maçlar gece bilmem kaçda ekrana geliyor.
Üç İstanbullu’dan sonra. Hoş çoğu zaman “Üç istanbullu”yu da izlemiyorum.
Sahi Üç İstanbul diye bir de dizimiz vardı değil mi bizim eskiden.

Neyse, Beşiktaş’ın anlaşılmaz futbolu gibi yazıyı da daha fazla anlamsızlaştırmayayım diyeceğim ama zaten anlamı olsun diye yazılmış bir blog değil bu. Köhne bir odada çocukluğuna inilen bir hastanın sayıklamalarına sayın siz dizdiğim bu satırları!

Efendim yüreği futbol ateşi ile yanan her genç gibi biz de zamanında tribüne çıktık, deplasmana gittik, bağırdık, çağırdık ama yakıp yıkmadık hiçbir zaman.

Yendik sevindik yenildik başımız önde evin yolunu tuttuk.

Takımımıza küstüğümüz zaman sırtımızı döndük ama asla bilmem ne çocuğusunuz demedik.

İçimizde ateşli olanlar ya kapalıya ya yeni açığın numaralı yanına gitti coşkularını dışa vurmak için. Diğerlerimiz güzel bir hareket ya da gol olduğunda alkışlamak ve de çekirdeklerimizi çitlemek için deniz tarafındaki yahut skorboard tarafındaki kale arkalarını seçti. Arada " Burası sinema tiyatro değil..." diye takılsa da bize kapalı
gülüp geçtik fazla aldırış etmedik.

Lakin 90 yılların başında değişen futbolumuz, yöneticilerimiz gibi bu dönemim sonunda seyirci profilimiz de değişti. Artık stadın her 10 metrekaresinde yeni bir grup patlak veriyordu mantar gibi. X grubu, Y grubu, Z grubu. Çocuğun yaşındaki veletler seni oturtmuyordu ve ayar çekiyordu ha bire.

- Abicim oturmaya mı geldik buraya. Hadi kalk üçlü çekcez..
-Ama maça daha 2 saat var.
-Olsun atmosfer yaratmak lazım.

-Töbe töbe sümme haşa Allah’ın işine de karışır oldunuz artık. Bir atmosferimiz var ya yetiyor bize çok şükür.

Taraftar böyle de yönetici farklı mı sanki?

Şöyle stad böyle tesis yaptık diye övünürler. Ama elinde kombinen ya da biletin olduğu halde bu muhteşem stadlarına giremezsin kimi önemli maçlarda. Hadi sağ salim cop yemeden içeri girdiniz ama bu seferde yerinizi bulamazsınız.(numaralı veya kaplıya gittiğinizde elbet)

Pollyanna olursunuz hemen ve dışarda kalmak da vardı dersiniz. Rahatlatırsınız vicdanınızı! Şükreder herhangi yere oturursunuz. O da ne maçın başlamasına az bir süre kala önün arkan sağın solun merdivenler set üstü insan kaynıyordur hep. Anlaşılan 90 dakika ayakta izleyeceksindir maçı.

Ama önemli bir maçtı bu. Aslan yönetcilerimiz keselerini değil elbet taraftar desteğini düşünerek fazladan on bin bilet daha bastırmışlar. Çok akıllıdır bizim yönetim ya!

Hem seyirci desteği hem de kulube ek gelir sağlandı bu fazla biletler sayesinde. Ne güzel diye düşünürsün!

Avrupalıdan hem çok akıllı ve hem de medeniydik!. Ne o öyle her Şampiyonlar Ligi ya da UEFA maçında merdivenler dahil pek çok yeri güvenlik için boş bırakmalar. Buna ülkemizde gerek yoktu aklı selim bir taraftar profilimiz vardı zira. Hem bugune kadar ne Heysel ne de Hillsborough facialarımız olmamıştı ki bizim. E tabi istisna olarak Kayseri-Sivas olayımız vardı ki onda da futboldaki gelişmemizi çekemeyen dış güçler etkendi(!)

Yoksa müthiş bir taraftar kitlemiz vardı canım!

Neyse ayakta seyredersin maçı devre olur yemek ve ihtiyaç molasısıdır bir nevi.
Bilet, kombine vs. için bir ton para verdiğin stadın iğrenç tuvaletlerine kalabalıktan gidemediğine mi yanarsın yoksa gidebildiğinde dışardakinin iki katına ücret ödediğine mi? Kararsız kalırsın ama her şey kulubümüz içindi değil mi.? Pardon unutmuşuım. O yüzden sağlıksız ve pahalı yiyecek konusuna girmeyelim hiç.

Çişini tuttun, karnın aç ama mutlusundur çünkü takım galiptir.

Son 2-3 dakika oynanırken de kalabalığa kalmadan erken çıkayım bari dersin.
Ne mümkün! Merdivenler de doludur sağın solun gibi. İnsanları ezerek binbir özür dileyerek senin de bir yerlerin ezilerek rica minnet zor zahmet çıkmayı başarırsın.

Biz seni sevinmek için sevmedik ama eziyet çekmek için de sevmedik diyerek binersin motora vurursun kendini karşı yakaya. Yeni açığın üst tarafına son bir kez hüzünle bakarak ama!

Fotoğraf : www.bjk.com.tr

 
Toplam blog
: 39
: 765
Kayıt tarihi
: 21.10.06
 
 

Özel biri değilim. Sıradan bir yaşam süren sıradan bir adamım. Çok geçmeden adım unutulur. Tuzluk...