Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sıcak sınav- sınav sıcak

Sıcak sınav- sınav sıcak
 

Hava sıcak, hem de çok.

Günlerdir beklenen"öldürücü""Afrika Sıcakları" geldi nihayet.

Boğucu bir hava var ve bunun sonucu olarak da rehavet çökmüş üzerimize.

Yerimizden kımıldayacak halimiz yok.

Üstelik Antalya coğrafi konumu nedeniyle sıcağa çoktan teslim ettiği için kendini, güneyde yaşayanlar olarak halimiz daha da vahim.

Uzmanlar öğle saatlerinde mecbur kalmadıkça sokağa çıkmayın diyorlar ya haklılar, mecbur kalınıp da sokağa çıkıldığında, evlerimizin aslında ne kadar serin olduğunu fark ediyoruz.

Sokağa çıkmak saunaya girilmiş etkisi yaratıyor insanda...

Sokağa çıkmama önerisi de çalışanlar için hayalden öteye gidemiyor .

Tam da bunları düşünürken nereden geldiyse, aklıma 17 Haziran’da yapılan üniversite sınavı ve sınava giren öğrenciler takıldı.

İyi ki sınav o tarihte yapılmış, ya geçen pazar veya önümüzdeki pazar yapılsaydı?

Ne olacaktı o çocukların hali bu sıcakta? Zaten sınav heyecanı var gencecik yüreklerinde, bir de sıcağın sıkıntısı . .

Söz sınavdan açılmışken, yolun çok başında, henüz 17 yaşında tercih yapılma zorunluluğuna karşıyım ben...
Bir hayatın, 2 – 3 saat sürecek matematik, fizik, kimya, edebiyat, tarih sorularıyla sınırlandırılıp belirlenmesini, sonuç olarak da istenmeyen tercihler yapılıp, gelecekte sevilmeyen meslekler seçilmesinden yana hiç değilim.

Mutluluk kapısını iki anahtarın açacağına inanırım.

Bu iki anahtar, sevdiğimiz iş ve sevdiğimiz hayat arkadaşımızla yakından ilgilidir.

İkincisi tamamen kişisel tercihimizdir, ancak meslek seçimi konusunda, her genç için çok gerekli olan üniversite eğitiminin bizim ülkemizde bu noktaya getirilmesine dayanamıyorum.

Koşullar daha da iyiye gideceğine, gün geçtikçe etrafımızda istemediği üniversitelerde, sevmediği bölümleri okuyan, sevmediği işi yapan o kadar çok insan görüyorum ki, inanamıyorum.

Anne, baba olarak da yanlış yaptığımız yerler yok mu?

Çocuğumuzun karnesine düşük gelen notu dikkate alıyoruz da çoğu zaman, yüksek gelen not için kuru bir" aferin" i yeterli görüyoruz.

Düşük notu yükseltmek için özel ders aldırma çabalarına giriyoruz da, notu yüksek gelen ders için, çocuğumuzu o yönde daha iyi hale getirmek aklımızın ucundan bile geçmiyor.

Çocuğumuz, resim, müzik, beden eğitimi gibi derslerini"5" getirmişse karnesine yetenekli olduğunu bile çoğu zaman fark etmiyoruz. Böylece matematik denizinde boğulurken, geleceğin ressamlarının, müzisyenlerinin, sporcularının yeteneklerini köreltmiyor muyuz?

Hayatın kendisi de aslında bir sınav.

Son günlerde sık sık televizyonlarda izlediğimiz bir reklam sloganı ilgimi çekiyor:
" 70 milyonda bir şans vardı sizin bebeğiniz kazandı".

Dünyaya gelişimiz bile sınav sonucu değil mi?

Hayat yolunda verdiğimiz sınavlar bitti mi peki ?

Hayır.

Üstelik hayat sınavlarında dört yanlış bir doğruyu da götürmüyor.

Belki de sadece bu nedenle 3 saatlik sınavlara bir hayatı sığdırmaya çalışmak anlamsız geliyor bana.

Çocuklarımızı sınavlarla yarış atına dönüştürmektense, hayatın karşısında durabilmeyi öğretebilmek asıl yol gibi geliyor.

İşimiz kolay mı peki ?

E bu da bizim anne baba olarak vereceğimiz en önemli sınav.

. . .

Sıcak, sıcak, sıcak. Nereden nereye? Düşündürdüklerine bak.

Not : Sevgili Yeşim Özdemir ( MB sayesinde tanıdığım, dostluğuna inandığım, tanıyınca daha da çok sevdiğim arkadaşım ), geçtiğimiz günlerde 50. bloğunu yayınladığında çok da anlamlı bir uygulama başlattı. "Peki ya eskiler"adlı bloğunda MB yazarı arkadaşlarımızın eski yazılarını da hatırlatacak bir uygulamaydı bu. Ben de bu uygulamaya destek veriyorum ve Yeşim'in "Bu Gün Bir Bebek Doğdu"adlı bloğunu okumanızı öneriyorum.

2. Not: Konuyla ilgili resim bulamadığımdan Antalya'dan bir köşe sunuyorum size. Bu boğucu sıcaklarda hep birlikte serinleyelim diye:)

 
Toplam blog
: 157
: 1671
Kayıt tarihi
: 12.10.06
 
 

İstanbul doğumluyum ama 20 yıldır Antalya'da yaşıyorum. 3 yaşında bir oğlum var ve eğitimciyim. Kend..