Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '11

 
Kategori
Öykü
 

Sıcak

Sıcak
 

Otobüsteydim. Gün olabildğince sıcaktı. Vücudumun etrafındaki her damla teri hissediyordum. Başımı öne eğmiştim çaresizce. Bundan kurtulmanın yolu yoktu. Ayakta altmış kişi olması gereken otobüste nerden baksanız doksan kişi vardı. Tam önümde elli beş altmış yaşlarında bir amca vardı. Belini ve yanını tutacaklara yaslamış açık camdanda faydalanarak rahatça sürdürüyordu yolculuğunu. ”Şanslı pezevenk” diye geçirdim içimden. Kafamı çevirdim. Otobüsçe(o amca hariç) rahatsız olmamızın büyük bir nedeni de otobüsü yük kamyonu olarak gören eşya taşıyıcılarıydı. Uzun uzadıya yatırılmış beş kalın demir boru otobüste büyük bir hacim kaplıyordu. Herkes o oldukça esmer, bıyıklı boru sahibine sinirli ve usanmış gözlerle bakıyordu. Üstümdeki turuncu tişörtte kimsenin hoşlanmadığı belli belirsiz koyu lekeler belirmeye başlamıştı. İnenlerde kurtulamıyordu bu kavurucu öğle güneşinden. Ben indikten sonrada gideceğim yarım kilometre yol vardı. Telefonumun kulaklığı kulağımdaydı, müzik dinliyordum o yaşlıya imrenerek. Bir anda dinlediğim müzik kesildi ve telefonum çalmaya başladı. Telefonum cebimdeydi, kolumu kıpırdatsam kesinlikle birine çarpacaktı. 

Otobüs sesin geldiği yere odaklandı. Kıpırdanmalardan yararlanarak elimi cebime atmayı başardım.Kıpırdanmalar durdu telefon, devam ediyordu çalmaya. Yolun henüz beşte birini bile gitmemiştik. Yavaşça çıkardım telefonu insanların sese tam sabrının tükendiği sırada. Sustu telefon cevapsız olarak kalmıştı. Kimin aradığını görmek için yakınlaştırınca çıktı kulağımdan kulaklık. Onu yerleştirmek için uğraşamazdım, insanlara rahatsızlık vermemek için direniyordum. Arayanın numarası görünüyordu sadece rehberde kayıtlı değildi. Ona bakarken alnımdan büyük bir damla düştü ekrana. Aradım geri beni arayanı. ” Barkııın! ” diye heyecanlı bi ses açtı telefonu.” Merhaba? ”dedim sorgulayan bir ses tonuyla. Bu arada tüm otobüs dikkat kesilmişti. ”Bil bakalım ben kimim? ” diye bir soru yöneltti. Hiç hoşlanmam şu telefon esprilerinden, hiç bir zaman iyi bir telefon konuşmacısı olamadım zaten. Her kimse - 1 puan kazanmıştı benden. 

Bir süre bu bilmeceli bulmacalı saçma telefon konuşmasını yaptıktan sonra nihayet kapattım telefonu. Rehberimde olmayı hak etmeyen biriymiş meğerse. Son aramaları silip yavaşça dikkat ederek koydum telefonu yerine. Baş örtülü bi teyze yaşlı köşe yaslanıcısını yaslanarak, değerek, rahatsız ederek yerinden etmişti - helal sana teyze! . Otobüs biraz ivme kazanmıştı sonunda. Bıyıklı borucunun durağında otobüs iyice sıkışmıştı. İnsanlar olabildiğince kenara çekildi. Ortada bir ben kaldım. Borucu yardımımı istedi. Hepsini beraberce indirdik. Sıcağa sıcak katmıştı borucu bu eylemiyle. Teşekkür etti, nasırdan taşlaşmış elini sıktım. O sırada otobüsün kapıları kapandı ve haraket etti. 

Elli metre kadar otobüsün peşinden koştum. Dikiz aynasından şoförü görebiliyordum. Olmaz şeklinde kaşlarını kaldırmış kafasını sallıyordu sağa sola. Bıraktım peşini. Durağa döndüm. Büyük efor sarfetmiştim. Sıcaktı , terliyordum... 

 
Toplam blog
: 5
: 496
Kayıt tarihi
: 01.03.11
 
 

Barkın sinema üzerine eğitim alıyor ve kısa küçük hikayelerini, kısa küçük senaryolara çevirip, onla..