Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '10

 
Kategori
Güncel
 

Şiddete karşı sağduyu çağrısı yapan kadınlar da lezbiyen mi?

Şiddete karşı sağduyu çağrısı yapan kadınlar da lezbiyen mi?
 

Meğer her şey bu kızlara şirin görünmek içinmiş!


Samsun Ladik’te iki polisimiz şehit edildi. Bu alçakça cinayeti kimlerin işlediği şimdilik belirsiz; ancak herkesin aklına gelen ilk ihtimal, bunun geçen hafta Samsun’da Ahmet Türk’e yapılan yumruklu saldırıya karşı düzenlenen bir intikam cinayeti olduğudur. İnşallah bu tahminler doğru çıkmaz; ama çıkarsa da kimse şaşırmaz. Geçmişte yaşanan örneklerden biliyoruz; bu toprakları mezbahaya çevirmek isteyen milliyetçi faşistlerin birbirinden zerre kadar farkı yoktur. Türk’ü de aynıdır, Kürt’ü de…

Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliydi. Kürt siyasetinin en ılımlı, en barışçı, en insancıl portrelerinden biri olan, yaşı yetmişe yaklaşmış Ahmet Türk’e yapılan saldırının Kürtler üzerinde infial yaratacağı kesindi. Bunun bir karşılığı olacağı, o karşılığın da bir başka karşılığı olacağı, bu döngünün giderek 26 yıldır içinde boğulduğumuz o büyük kan davası içinde yeni bir kan davası doğuracağı açıktı. Ahmet Türk’ü yumruklayan o kahveci çırağı, bir ihtimal onu o saldırıya azmettirenler ya da en azından göz yumanlar büyük ihtimalle bunu iyi biliyordu. Bu anlamda belki de iyi hazırlanmış bir tuzaktı bu.

İşte Ahmet Türk’e yapılan saldırının hangi sonuçlara yol açacağını tahmin edebilenler hemen bu saldırıyı kınayıp saldırganı vicdanen mahkum ettiler. Cumhurbaşkanından Başbakanına, Deniz Baykal’dan Devlet Bahçeli’ye kadar hemen hemen tüm siyasi liderler Ahmet Türk’ü arayıp geçmiş olsun dileklerini iletip saldırıyı kınadılar. Saldırının Kürtlerde intikam duyguları uyandıracağını bilen Ahmet Türk’ün kendisi de herkesi sağduyuya davet etti. Olması gereken de buydu. Birazcık aklı, mantığı, vicdanı olan her insandan bu beklenir. Onlar bir yana, saldırganın kendisi bile polis ifadesinde, yaptığı işten pişman olduğunu açıkladı.

Ama bu ülkede o saldırgan kadar bile sağduyulu olamayanlar da var. Büyük bir gazetemizin üçüncü sayfasının bir köşesini işgal eden, Türk ırkçı- milliyetçilerinin yeni gözdesi popüler yazarımız Yılmaz Özdil Ahmet Türk’ün yumruklanmasıyla ilgili olarak şunları yazabildi: “Kimse kimseye vurmasın. Kimsenin burnu kanamasın. Afrika'da açlık olmasın. Yoksul insan kalmasın. Nükleer silahlar çöpe atılsın. Uzatabiliriz listeyi... Söylemesi kolaydır çünkü. Suya sabuna dokunmadan, “sağduyu” çağrısı yapabiliriz mesela... Nasıl olsa, bol keseden yapılan sağduyu çağrıları maaştan kesilmiyor. Veya, saldırgan kahveciymiş diye, ne şekerli ne sade bana müsaade deyip, bu mevzunun kenarından kenarından sıyrılabiliriz yılışıkça... Ya da, entel dantel barlarında kafası karışmış kızlara şirin görünmek için “esefle kınıyorum” da diyebiliriz. Ama... Bu tür köfte lafların, kafası karışmış kızlar dahil, kimseye faydası olmaz.”

O yazdı, onu o köşeye taşıyan eski genel yayın müdürü de bu satırları çok zekice bularak alkışladı.

Bu paragraftan ne anlam çıkaracağız? “Topluma sağduyu çağrısı yapmak köfte laftır. Bu köfte lafların amacı da entel dantel barlarında kafası karışmış kızlara şirin görünmek’tir. Yani biz sağduyu çağrısı yapanlar olarak tek amacımız entel dantel barlardaki kafası karışık (büyük ihtimalle de Emo) kızlara şirin görünmektir, biz her şeyi bunu için yaparız! Vizontele'deki Cem Yılmaz pozunu takınıp soruyorum: peki sağduyu çağrısı yapan kadınların amacı ne? Onlar da mı o kızlara şirin görünmek için yapıyor? Bu durumda onlar da lezbiyen mi oluyor? Ya da o kadınlar da barlarda kafası karışık oğlanlara mı şirin görünmeye çalışıyor?

Peki sağduyu çağrısı yapmayıp, saldırganı kınamayıp, sorumluların hesap vermesini istemeyip de ne yapacağız böyle durumlarda? “Hey be koçum, bravo sana, ne şahane patlattın Türk’ün suratına!” mı diyeceğiz? Biz öyle dersek Türk'e yapılan saldırının intikamını almak isteyenlere ne diyeceğiz?

Yazarımız yazının sonunda da, saldırganın yumruğunu "adaletin tokmağı yerine koyup Ahmet Türk’ün burnuna inerek" bu ülkede çoğu kişinin hislerine tercüman olduğunu söylüyordu. Şu noktaya dikkat: Bunu yazan gazeteci, kendi mantığınca toplumda bir kısım insanın böyle düşündüğünü hatırlatarak o yumruğa bir meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. Yani “toplum böyle düşünüyorsa o yumruk doğrudur.” Peki bu sayın yazarımız bu halkın yarıya yakınının kendisinin sevmediği bir partiye oy verdiği için onları nasıl suçlamıştı? Cevabı biliyoruz değil mi? “BİDON KAFALILAR

Yani insanlar seçimde en doğal hakkını kullanıp beğendiği partiye oy verirse “geri zekâlı, bidon kafalı”, yetmiş yaşındaki bir adamı kalleşçe yumruklayanı desteklerse yumruğunu “adaletin tokmağı” yerine koyan bilinçli, örnek Türk vatandaşı…

Mantığı böyle kurar, saldırganları alkışlar, katili kahramanlaştırır, sağduyu çağrılarını “köfte laf” olarak nitelersek öteki taraftan gelen saldırılara ne diyeceğiz? Şahsen benim Ahmet Türk’e yapılan saldırıya bir defa yüreğim yandıysa o şehit edilen polislere bin defa yandı. Yine de o katilleri vicdanen mahkum edip, en kısa zamanda yakalanarak bu cinayetin hesabını vermelerini istemekten, bunu dilemekten başka bir çözüm düşünemiyorum. Herkesi sağduyuya ve sükûnete davet etmekten, bunun karşı saldırılarla yeni bir kan davasına dönüşmesini engellemeye çalışmaktan başka bir yol göremiyorum.

O polislerin kanında onları vuran katiller kadar Ahmet Türk’e saldıranın, onu destekleyenin, göz yumanın, o saldırıyı meşrulaştırmaya çalışanın, o meşrulaştırmaya çalışanı alkışlayanların da eli vardır. Merak ediyorum; kalemlerinizde, ellerinizde bu kadar leke, sırtınızda bu kadar vicdan borcu varken nasıl uyuyabiliyorsunuz siz?

O şehit polislere Allahtan rahmet diliyorum. Bu ülkeyi mezbahaya çevirmek isteyenleri ve onları sinsice destekleyenleri de lanetliyorum.

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..